BASINA VE KAMUOYUNA - İHD Heyeti Cizre Olayları Raporu'na ilişkin basın metni

20.01.2015

 Değerli basın mensupları; 

Şırnak’ın Cizre İlçesinde, 27 Aralık 2014 tarihinden başlayan günümüze dek aralıklarla devam eden olaylarda 4’ü çocuk 6 yurttaş yaşamını yitirmiştir. Cizre’de olayları yerinde tespit etmek ve olaylara ilişkin bütünlüklü bir değerlendirmede bulunmak amacıyla, heyet olarak gittiğimiz Cizre ilçesinde çeşitli temaslarda ve çalışmalarda bulunduk. Heyet olarak gerçekleştirdiğimiz inceleme çalışmaları ile olayların açıklığa kavuşturulması ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesinin amaçlandığını belirtmek isteriz. İnceleme çalışmalarının sonucunda hazırladığımız raporun, 27 Aralık 2014 tarihinden bu yana Cizre’de yaşam hakkı ihlaline yönelik olarak gerçekleşen uygulamaların bir bütünlük içersinde ele alınması, doğru ve gerçekçi tespitlerin yapılması bakımından önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.

 

Değerli basın emekçileri,

27 Aralık 2014 tarihinde, Cizre’de Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) üye ve taraftarları ile Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi (YDG-H) üyeleri arasında meydana geldiği iddia edilen olaylar nedeniyle Yasin Özer,  Barış Dalmış ve Abdullah Deniz isimli vatandaşlar yaşamını yitirmiş, çok sayıda yurttaş ise yaralanmıştır. Olaylar sırasında yaralananlar arasında bulunan Zeki Alar isimli yurttaş, tedavi gördüğü Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaşamını yitirmiştir. 7 Ocak 2015 tarihinde Ümit Kurt isimli 14 yaşındaki çocuk, evinin önünde göğsünden vurulmak sureti ile öldürülmüştür. Katledildiği sırada Kurt’un yanında bulunan bir arkadaşı, birlikte eve döndükleri sırada elektriklerin kesildiğini, sonrasında ise bir ses duyulduğunu ve Ümit’in bu esnada göğsünden vurulduğunu beyan etmiştir. Cizre’de iki hafta içinde 4 sivil yurttaşın yaşamını yitirmesi, Cizre’de yaşayan halkta tedirginlik yaratmıştır. Tedirginliğini yol açtığı can güvenliğinin kalmadığı düşüncesi üzerine yurttaşlar tarafından, yeni ölüm olaylarının yaşanmaması için ve kendilerine yönelik kim tarafından yapıldığı bilinmeyen saldırılara karşı korunmak amacıyla, ilçede bulunan Cudi, Nur ve Yafes mahallelerinin girişlerine bir kaç metreyi bulan hendekler kazılmıştır. Son olarak 14 Ocak 2015 tarihinde Nihat Kazanhan isimli 12 yaşındaki bir çocuk, arkadaşları ile Yafes Mahallesindeki tepelikte oyun oynadığı sırada başına isabet eden mermi nedeni ile yaşamını yitirmiştir. 27 Aralık 2014 tarihinden, incelemede bulunduğumuz 17 Ocak 2015 tarihine kadar ilçede 4’ü çocuk olmak üzere 6 yurttaş yaşamını yitirmiştir.

 

İncelemelerde bulunmak üzere bulunduğumuz Cizre’de sivil toplum kuruluşları, tanıklar ve mağdurlar ile görüşmelerde bulunmuş, Şırnak Valiliği ve Cizre Kaymakamlığı’na görüşme talebi iletilmiş, ancak geri bir bildirim alınamadığı için görüşme sağlanamamıştır.

 

Heyet olarak yapmış olduğumuz inceleme çalışmaları ve görüşmelerde sağlanan verilere dayanarak ulaştığımızı bazı tespitlerimizi paylaşacak olursak;

 

1. Cizre’de kazılan hendeklerin birçoğunun, 27 Aralık 2014 tarihinde meydana gelen ve birçok kişinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan olaylar nedeni ile halkta oluşan tedirginlik nedeniyle ve kendilerini savunma güdüsüyle kazılmış hendekler olduğu,

 

2. Yaşanan ölümler nedeniyle Cizre halkında gergin bir bekleyiş ve kaygı oluştuğu, yaşam hakkı ihlal edilenlerin çoğunun çocuk olması nedeni ile özellikle çocuklarının can güvenliğinin olmadığı ve her an herkesin yargısız bir şekilde infaz edilebileceği endişesi ve kaygısı taşıdıkları,

 

3. İlçe’de olayların başladığı günden bu yana zırhlı araçların plaka takmadan plakasız bir şekilde ilçe merkezinde dolaştıkları, bu durumun asıl amacının gerçekleşen ölüm olaylarında delil karartmaya yönelik olduğu,

 

4. Olayların hendeklerin kapatılacağının açıklanmasının ardından meydan geldiği, Cizre’de 90’lı yıllarda gerçekleştirilmiş olan yargısız infazlara benzer bir yöntemin farklı bir konsepte evrilerek devam ettirilmek istendiği, ancak halkın provokasyonlara karşı sağduyulu davrandığı,

 

5. Cizre’de gerçekleştirilen infazların basına yansıdığı gibi HÜDA-PAR ile PKK arasındaki çatışmadan kaynaklanmadığı, güvenlik güçleri tarafından öldürme kastı ile ve hedef gözetilmek sureti ile infazların gerçekleştirilmiş olduğu tanık beyanları ile net ve açık bir şekilde ifade edilmiştir.

 

6. Nihat Kazanhan’ın ölüm nedeninin, güvenlik güçlerinin silahından çıkan mermi nedeniyle gerçekleşmiş olduğu, heyetimizce dinlenen tanık beyanları ile doğrulanmıştır. Tepede bulunan Nihat Kazanhan’ın hedef alınmak sureti ile tepeyi gören cadde üzerinde bulunan güvenlik güçleri tarafından, tepeye göre daha alçakta bulunan cadde üzerinden aşağıdan tepeye doğru eğimli bir şekilde ateş edilmek sureti ile yaşam hakkının ihlal edilmiş olduğu,

 

7. Cizre’de meydana gelen ölüm olaylarında etkili bir soruşturma yürütülmediği, delillerin toplanmadığı, olay yeri inceleme ekiplerinin olaydan birkaç gün sonra deliller tamamen ortadan kaybolduktan sonra inceleme yaptıkları tespit edilmiştir.

 

Değerli basın mensupları,

 

HDP Heyeti yapılan görüşmenin ardından İç İşleri Bakanlığı, ilçeye müfettişler göndererek soruşturma süreci başlatacağını söylemişti. Eğer olayları hakikate erdirecek şekilde bir inceleme ve soruşturma süreci başlatmayı düşünüyorlarsa, heyet olarak yapmış olduğumuz tespit çalışmalarının sonucunda ulaştığımız ve açıklığa kavuşması gereken şu sorulara cevap arayarak başlamalarını tavsiye ediyoruz.

 

İlçe merkezinde güvenlik güçlerine ait zırhlı araçlar, neden ilçe merkezinde plaka takmadan dolaşmaktadırlar? Plakasız gezen araçlarla ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmış mıdır? İlçede yaşanan ölüm olayları ile ilgili etkili bir soruşturma neden yürütülmemektedir? Dosyalara neden gizlilik kararlarını konulmakta ve gerekçeleri neden paylaşılmamaktadır? Yaşam hakkına yönelik eylemler neden özellikle Cizre bölgesinde ve çocuklara karşı gerçekleştirilmektedir?

 

Sonuç olarak Cizre ilçesinde yaşanan olaylara ilişkin kanaat ve önerilerimizi aşağıda sıraladığımız şekliyle sizlerle paylaşmak istiyoruz.

 

1. Heyetimiz Cizre’de gerçekleştirilen olayların, HÜDA-PAR ile YDGH üyeleri arasındaki çatışmadan kaynaklanmadığı, aksine güvenlik güçleri tarafından keyfi, kasti, hedef gözetmek sureti ile gerçekleştirilen yargısız infaz olduğu,

 

2. 90’lı yıllarda JİTEM eliyle gerçekleştirilen yargısız infazların çoğunun Cizre ilçesinde gerçekleşmesinin ve 2015 yılında yargısız infazların Cizre üzerinden devam ettirilmesinin bilinçli olarak yürütülen bir politikanın devamı niteliğinde olduğu,

 

3. Hrant Dink soruşturmasının zanlısı olarak hakkında yakalama kararı çıkarılan Ercan Demir’in, Cizre Emniyet Müdürü olarak atanmasının ardından yargısız infaz olaylarında artış olduğu,

 

4. Barış ve müzakerenin devam etmesi adına Kürdistan’da halkın duyarlı davranmasına rağmen, güvenlik güçleri tarafından barış ortamının sağlanmasına yönelik çabadan rahatsız olan grupların olduğu,

 

5. Gerçekleştirilen yargısız infazlar nedeni ile Cizre de yaşayan vatandaşların can güvenliğinin kalmadığı,

 

6. Hükümet tarafından dile getirilen paralel yapı uzantısı söyleminin etkili soruşturma yapmayı engelleyen, genel ve failleri koruyan bir söylem olduğu, paralel yapı veya Devlet içinde faaliyet gösteren herhangi bir yapının eylemi olduğunun kabulü halinde dahi devletin bunu araştırmak ve sorumluları yargı önüne çıkarıp cezalandırmakla yükümlü olduğu,

 

7. Gerçekleştirilen yargısız infazların çözüm sürecinin tıkanmasına yönelik girişim ve çabalar olduğu,

 

8. Adli mercilerce delillerin hukuka uygun bir şekilde toplanması, delilleri karartmaya yönelik girişimlerde bulunanlar hakkında gerekli yasal takibatın yapılması ve faillerin yargı önüne çıkarılıp cezalandırılması gerektiği,

 

9. Devlet ile halk arasındaki tüm iletişimin koptuğu ve Cizre’de görev yapan Emniyet birimi çalışanlarının tamamı değişmediği sürece infazların devam etme tehlikesinin olduğu, halk ile kamu görevlileri arasında bozulan iletişimin sağlanması adına gerekli girişimlerde bulunulması gerektiği, kamu görevlileri tarafından bozulan düzenin tesisinin yeniden sağlanması gerektiği,

 

10. Gerçekleştirilen infazlarla ilgili olarak tüm dosyalar bakımından gizlilik kararının olduğu gerekçesi ile avukatların delillere ulaşmasının engellendiği ve bunun da etkili soruşturma yürütülmesinin önünde en büyük engel oluşturduğu kanaatine varılmıştır.

 

11. Ayrıca 90’lı yıllarda bölgede görev yapmış güvenlik görevlilerinin bölgeye gönderilmemesi olayları önlemede etkili olacaktır. En kısa sürede partilerden ve sivil toplum örgütlerinden eşit sayıda bir araştırma komisyonu oluşturulmalı, olayların sorumlularının ortaya çıkarılmasında bu komisyon ile koordineli çalışılması önerisi değerlendirilmelidir.

 

 

 

 

 

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ