BASINA VE KAMUOYUNA - 2015 Yılı Bölge İnsan Hakları İhlalleri Raporu'na ilişkin basın metni

27.01.2016

(Yarın geç olabilir! Barış hemen şimdi)

 

Değerli Basın Mensupları,

İnsan Hakları Derneği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2015 Yılı İnsan Hakları İhlalleri Raporunu açıklamak üzere bir aradayız.

 

Bildiğiniz gibi son 6 aydır bölgemizde, şiddetli çatışmalar kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Asker, polis, örgüt militanı ve siviller, maalesef yaşamını yitiriyor. Hayatımızdan varlığını hiç eksiltmeyen insan hakları ihlalleri, çatışmalı ortamdan kaynaklı yaşamın her alanında, yaygın ve sistematik bir halde ve çarpıcı biçimde artış göstererek sürüyor.

 

2013 ve 2014 yıllarını lütfen hatırlayalım. Çatışmasızlığın oluşmasına dair ortaya konulan çözüm iradesinin, yürütülen müzakerelerin ve oluşan çatışmasızlık halinin, toplumsal hayatımıza kazandırdığı etkileri ve kazanımları hep birlikte yakından deneyimledik. 2 yılı aşkın devam eden bu süreç içerisinde, yaşam ve temel insan hakları ihlallerindeki azalmaya şahit olduk. Can kayıplarının minimum seviyede izlediği bu sürecin aksine, son 6 ayda meydana gelen çatışmalı ortama dair, şu an maalesef korkunç bir bilanço ile karşı karşıya bulunuyoruz.

 

Biz insan hakları savunucuları için esas olan, başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal adalet duygusu ile güvenceye alınmasıdır. Ve tam da bu sebeple, sorunların tek çözüm yöntemi diyalogtur, müzakeredir diyoruz. Bu nedenle çatışmalı taraflar acil olarak, müzakere koşullarının sağlanması amacıyla çatışmasızlığa geri dönmelidir. Bunun için sorumluluk bilinciyle hareket etmeli ve duyarlılık göstermelidirler.

 

Devlet ve AKP hükümeti, çatışmaların derinleşmesini sağlayan askeri operasyonlara bir an önce son vermelidir. Ve acil olarak, PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan üzerinde geliştirilen ağırlaştırılmış tecrit uygulamaları sona erdirilmeli, müzakere sürecinin önemli bir aktörü olarak toplumsal barışın inşasına sunacağı katkılar dikkate alınacak şekilde, kendisine çalışabileceği koşullar oluşturulmalıdır. Yine PKK’de, silahlı muhalefetini bir an önce askıya almalı ve siyasi diyalog kanallarını ivedi olarak açmalıdır. 2015 yılının Şubat ayında, 10 maddelik ve çözüm sürecinin ilkesel çerçevesini belirleyen deklerasyon, yeniden kamuoyunun gündemine getirilmelidir.

 

Bunlar, bir an önce olmalıdır. Çünkü bu ülkede yaşayan halklar olarak barışa, demokrasiye ve özgürlüklere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Ve yine biliyoruz ki, bunlar olmazsa, onarımı güç ve belki de geri dönüşü imkansız bir toplumsal tahribat ve ayrışma meydana gelecektir. Bu nedenle çatışmalı sürecin, toplumsal hayatımızda yaratacağı olumsuzluklara maruz kalmadan, barış için harekete geçilmelidir.

 

Değerli Basın Emekçileri,

Kamuoyunda ‘İç Güvenlik Paketi’ olarak bilinen ve kolluk güçleri ile yerel mülki birimlere geniş yetkiler sağlamasıyla hatırlayacağımız ‘Kamu Düzeni’ yasaları, 3 Nisan 2015 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi. Henüz yasalaşma sürecinde, bu tür yasaların ve uygulamaların, toplumsal yaşamda yargısız infaz, işkence ve kötü muamele ile toplumsal gösteri hakkının kullanımı gibi konularda, ihlalleri doğuracağını söylemiş ve eleştirmiştik. Nitekim bizler bu gün, ‘Kamu Düzenini Sağlama’ adı altında, gün boyu ve kesintisiz bir biçimde ayları bulan sokağa çıkma yasakları uygulamaları ile karşı karşıya bulunuyoruz. Hukuki hiçbir dayanağı olmayan bu yasaklar süresi içerisinde, yasak ilan edilen yerlerde gerçekleştirilen operasyonel faaliyetlerle, yaşam ve temel insan hakları ihlal edilmektedir. Pek çok yasağın bitimi ardından incelemelerde bulunmuş, ihlalleri yerinde tespit etmiştik. Başta yaşam hakkı ihlali olmak üzere, kişi ve konut dokunulmazlığı, barınma, beslenme, sağlığa ve eğitime erişim, iletişim, gösteri ve protesto hakkı, haksız ev baskınları-gözaltı ve tutuklamalar gibi birçok konuda insan hakları ihlalleri gerçekleştirilmiştir. 16 Ağustos 2015 tarihinde başlayıp, yaygın bir hal alan ve bu zamana dek 59 kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında, 24 Ocak 2016 tarihi itibariyle 33’ü çocuk ve 43’ü kadın olmak üzere toplam 198 kişi yaşamını yitirmiştir. Yine bu tarihe kadar, çeşitli şekillerde 192 kişi yaralanmıştır. Abluka nedeniyle hastanelere götürülmeleri engellenen kimi ağır yaralı yurttaşlar, başvuru üzerine haklarında AİHM’den tedbir kararı verilmesine rağmen, hastaneye götürülmemiş ve yaşamlarını yitirmişlerdir.

 

Bir hususun altını önemle çizmek isteriz. Kolluk birimleri, hiyerarşik olarak yerelde valiliklerin veya kaymakamlıkların talimatı ve denetimi altındadır. Sokağa çıkma yasakları uygulamalarında bunun bir prosedürden ibaret olduğunu, kolluk birimlerinin operasyonel faaliyetler sırasında kontrolsüz olduğunu tespit ettik. Çatışma bölgelerindeki pek çok ihlalin inceleme ve önlenmesine yönelik girişimlerimiz, yerel mülki amirlerin bilgisi dahilinde olmasına rağmen, kolluk birimleri tarafından engellenmiştir. Sokağa çıkma yasakları sırasında kolluk kuvvetlerinin kontrolsüz davranışlarının, denetim eksikliği ile siyasal iktidar organlarının söylem ve demeçlerinden kaynaklandığını belirtebiliriz. Bu durum ‘Devlet benim’ refleksine bürünmüş kolluk kuvvetlerine, keyfi davranma lüksü tanımıştır. Sivilleri kasten ve hedef gözetecek şekilde ateşli silahlarla vurma, yaşamını yitiren yurttaşların cenazelerini sokak ortasında günlerce bekletme, yaralıların hastaneye erişimlerini engelleme gibi pek çok keyfi davranış, bu süreçte edinilen gözlemler arasındadır. Bu nedenle biz insan hakları savunucuları, dün olduğu gibi bu günde, gerek güvenlik görevlilerine ve gerekse de yerel mülki yetkililere geniş yetkiler tanınmasına olanak veren ve yürürlüğe giren güvenlik paketi yasalarının derhal geri çekilmesini talep ediyoruz.

 

Değerli Basın Mensupları,

Bölgemizde insan hakları ihlalleri, maalesef 2015 yılında da, son 6 ayda yaşanan çatışmalı ortam ile birlikte adeta tavan yapmıştır. Sivil yargısız infazlar, işkence ve kötü muamele, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, askeri operasyonlar nedeniyle meydana gelen ihlaller, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar gibi pek çok değişik ve kategorik konularda açığa çıkmıştır.

 

2015 yılında meydana gelen silahlı çatışma ortamında bölgemizde, 150 güvenlik görevlisi yaşamını yitirmiş ve 406 güvenlik görevlisi de yaralanmıştır. 189 örgüt militanı yaşamını yitirirken, 6 örgüt militanı ise yaralanmıştır. Operasyon sırasında yaşanan çatışmaların ortasında kalan 17 sivil yurttaş yaşamını yitirirken, 47 yurttaş da yaralanmıştır.  82 kişi ise, PKK militanları tarafından alıkonulmuştur. 2015 yılına ait açıkladığımız bu verilerin neredeyse tamamı, son 6 ayda meydana gelen çatışmalı ortama ait olan veriler olduğuna da, ayrıca dikkat çekmek istiyoruz.

 

2015 yılında bölgemizde, sivil yargısız infazlar, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, işkence-kötü muamele gibi ihlallerde de yine artış oldu. Bölgemizde, çoğunluğu sokağa çıkma yasakları süresi içerisinde olmak üzere 154 kişi, güvenlik güçleri tarafından açılan ateş sonucu yaşamını yitirmiş, 253 kişi ise yaralanmıştır. Güvenlik güçleri tarafından 113 toplumsal gösteriye müdahalede bulunulmuş ve gerçekleşen orantısız müdahalelerde, 130 yurttaş çeşitli şekillerde yaralanmıştır. 2883 ev ve işyeri baskına maruz kaldığı 2015 yılında, 400’ü çocuk 5 bin 387 kişi gözaltına alınmıştır. 66’sı çocuk 1196 kişi ise tutuklanmıştır. Gözaltında ve gözaltı yerleri dışında cinsel saldırıya varan insanlık dışı muameleler gerçekleştirilmiş, insanlık onuru hiçe sayılmıştır. Gözaltında 101 yurttaş işkenceye maruz kalırken, 106 yurttaş da ev baskınları ve sokak ortasında güvenlik güçlerinin şiddeti ile karşı karşıya kalmıştır.

 

Değerli Basın Mensupları,

Raporumuzda, hapishanelerde ihlallerin belirgin olarak yaşandığı görülecektir. Özellikle sağlık hakkı ihlallerinin hala devam ettiğini,  300’ü ağır olmak üzere 756 hasta mahpusun cezaevlerinde adeta kaderine terk edilmiş durumda olduğunu ifade etmek istiyoruz. Cezaevlerindeki doluluk oranı nedeniyle gerçekleşen sürgünler, tecrit-izolasyon, haberleşme-ileteşim hakları, işkence ve kötü muamele yine hızından hiçbir şey kaybetmeden devam eden ihlaller arasındadır.

 

Kadına ve çocuklara yönelik şiddet artış göstererek, 2015 yılında bölgemizde yine korkunç verilerle devam ediyor. Aile içi ve toplumsal alanda gerçekleşen erkek şiddeti sonucu ve intihara sürüklenerek, kadınlar yine katledildi. 53 kadın yaşamını yitirirken, 17’si yaralandı ve 13’ü cinsel istismara maruz kaldı. 13 çocuğun yaşamını yitirdiği 2015 yılında bölgemizde, 7 çocuk ise, şiddet sonucu yaralandı. 19 çocuk intihar etti, 2’si ise teşebbüste bulundu.  8 çocuk ise cinsel istismara maruz kaldı. Kadın ve çocuklara yönelik katliamlarını münferit olaylar olarak değil, yapıcı sosyal politikaların yoksunluğunun bir sonucu olarak değerlendirdiğimizi belirtmek isteriz.

 

Değerli Basın Emekçileri, 

Basın özgürlüğünün, Türkiye’nin yakın tarihinde bu denli baskılarla karşı karşıya bulunmamıştır. Özellikle de siyasal iktidarın siyasi eleştiri adı altıdan basın organlarını ve mensuplarını hedef haline getirdiği bir süreci yaşıyoruz. Basına yönelik gözaltı ve tutuklama, soruşturma ve dava açma, işten çıkarma, haber sitelerine erişimi engelleme, işkence ve kötü muamele, haber takibini zorlaştırma gibi uygulamalarıyla basın özgürlüğü üzerinde korkunç bir sansürün ve baskının oluştuğunu ifade etmek istiyoruz. Aynı şekilde düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlallerde hızından hiçbir şey kaybetmedi. Barış çağrısında bulunan yüzlerce akademisyenin hazırladığı bildiri siyasi linçe maruz kalırken, 2015 yılında bölgemizde, aralarında üniversite öğrencileri ve politikacılarından bulunduğu 783 kişiye politik nedenlerle soruşturma ve davalar açılmış, yine açılan soruşturma ve davalarda 413 kişiye çeşitli ve haksız cezalar verilmiştir. Ekonomik ve sosyal haklara yönelik ihlallerde ise,  535 kişi işten çıkarılmış, 27 kişiye ise idari soruşturmalar açılmış, 26 kişi sürgün edilmiştir.

 

Değerli Basın Emekçileri,

 

Ülkemizde yaşam hakkı ihlalleri ile dolu bu tablonun artık değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü raporumuzda yer alan ihlaller, önlenebilir ihlallerdir. Bu temelde, bu çatışmalı ortamın bir an önce son bulmasını, kalıcı bir çatışmasızlık halinin ve çözüm sürecinin yeniden taraflarca müzakere edilmesi umuyoruz. İnsan hakları ihlallerinin son bulduğu, toplumsal barış, adalet ve özgürlüklerle dolu onurlu bir yaşam temenni ediyoruz.

 

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

DİYARBAKIR ŞUBESİ