‘Göstermelik davalarla failler aklanıyor’

26.05.2016

DİYARBAKIR- Kayıp dosyaları ile ilgili zamanaşımına ve cezasızlığa dikkat çekmek amacıyla basın açıklaması gerçekleştiren İHD Diyarbakır Şubesi, dosyalarda yer alan iddianame ve dosya ayrıntılarının, devletin ve devlet adına hareket eden kişi ve oluşumların işledikleri suçlara ilişkin önemli tespit ve bilgiler içerdiğini kaydetti. Ancak buna rağmen faillere yönelik olarak sistematik olarak bir cezasızlık politikasının hayata geçirildiğini dile getirildi. 

 
İHD Diyarbakır Şubesi, 17-31 Mayıs Uluslar arası Gözaltında Kayıplar Haftası etkinlikleri kapsamında Diyarbakır Adliyesi önünde kayıp yakınları ile birlikte basın açıklaması gerçekleştirdi. Kayıp dosyaları ile ilgili zamanaşımına ve cezasızlığa dikkat çekilen açıklaya, İHD üye ve yöneticileri ile insan hakları aktivistleri katıldı.
 
‘30 yılda ağır insan hakları ihlalleri işlendi’
 
Açıklamayı yapan İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın, “Türkiye ve Kürdistan'da da son 30 yılı aşkın yaşanan savaş ve yoğun çatışmadan kaynaklı olarak devlet ve devlet tarafından desteklenen paramiliter güçlerce sayısız ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirilmiştir. Özellikle gözaltına alınarak zorla kaybettirilmeler, yargısız infazlar, toplu mezarlar bu ağır insan hakları ihlallerinin önemli bir kesitini oluşturmaktadır. Evinden, işyerinden, sokaktan, yapılan bir yol kontrolü sırasında veya yürütülen bir askeri operasyon anında gözaltına alınarak zorla kaybettirilen ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin sayısının 17.000 civarında olduğu ifade edilmektedir.” diye konuştu.  
 
‘Göstermelik davalarla failler aklanıyor’
 
Gözaltında kaybetmelerin yaygın ve sistematik bir biçimde işlendiğini ancak buna rağmen etkili bir soruşturma yapılmadığına dikkat çekerek konuşmasına sürdüren Yalçın, “Birçoğu da zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle kapatılmıştır. Kamuoyuna da yansıyan bazı dosyalarda düzenlenen iddianame ve dosya ayrıntıları, devletin ve devlet adına hareket eden kişi ve oluşumların işledikleri suçlara ilişkin önemli tespit ve bilgiler içermiştir. Ancak, bu dosyalardaki yargılamaların uzunluğu, delillerin zamanında toplanmaması, sanıkların tutuksuz yargılanması, yargılamaların güvenlik gerekçesiyle bölge dışındaki illere taşınması gibi uygulamalar,  söz konusu yargılamaların göstermelik olduğunu, asıl gayenin failleri aklamak olduğunu ortaya koymuştur.” diye belirtti. 
 
‘Türkiye, sözleşmeyi imzalamaktan kaçınıyor’
 
 Zorla kaybettirilme suçlarının münferit vaka olarak ele alınarak ve 20 yıllık zamanaşımının uygulanmasının cezasızlık politikasının en bariz örneğini oluşturduğunu ifade eden Yalçın, “Oysa zorla kaybettirilmeler, "BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme" sinin 5. Maddesine göre yaygın ve sistematik işlenmesinden dolayı insanlığa karşı işlenen bir suç olarak sayılmaktadır ve bu mahiyetteki bir fiil yürürlükteki uluslararası hukukun yaptırımlarına tabidir. Uluslararası mevzuat ve Türkiye Ceza Yargılamasında da insanlığa karşı işlenen suçlara zamanaşımının uygulanmayacağı açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, sözleşmeyi imzalayan devletler, kendi egemenliği altında bulunan topraklarda “zorla kaybettirme” fiilinin engellenmesi için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü altındadır.  Ancak, Türkiye ısrarla yaşanan acılarla yüzleşmekten, söz konusu sözleşmeyi imzalamaktan kaçınmaktadır.” dedi.  
 
Talepler
Kalıcı bir toplumsal barış için devletin kayıplar gerçeği ile yüzleşme gerektiğinin altına çizen Yalçın, konuya ilişkin talepleri şu şekilde sıraladı: 
 
*Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.
*Kayıpların aranması ve mezarların açılması Minnesota Otopsi Protokolü ve mezar açmayla ilgili uluslararası standartlara göre yürütülmeli, mezarların iş makineleri ile özensiz ve bir biçimde açılarak kayıplara ait buluntuların tahrip edilmesinin/kaybolmasının önüne geçilmelidir.
*Hükümeti, "BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme"yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
*Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.
*Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için “Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını talep ediyoruz.