Kayıp yakınları oturma eylemine OHAL engeli

20.08.2016

DİYARBAKIR- İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 393’ncüsü gerçekleştirildi. Her hafta Koşuyolu Parkında gerçekleştirilen oturma eylemi, Diyarbakır Valiliği tarafından açık alandaki tüm eylem ve etkinliklerin ikinci bir emre kadar yasaklanması nedeniyle izin verilmedi. Bunun üzerine İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleşen eylemde, 1992 yılında Diyarbakır’ın Silvan İlçesinde, mezarlık dönüşünde kimliği belirsiz kişilerin saldırısı sonucu kurşunlanarak katledilen Abdulsamet Çiçek’in faillerinin ortaya çıkarılarak, cezalandırılması talep edildi.

 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 393’ncüsü, Diyarbakır Valiliği tarafından açık alandaki tüm eylem ve etkinliklerin ikinci bir emre kadar yasaklanması nedeniyle, İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Kayıp fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Vekili Cihan Aydın, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, Eylemde, 1992 yılında Diyarbakır’ın Silvan İlçesinde, mezarlık dönüşünde kimliği belirsiz kişilerin saldırısı sonucu kurşunlanarak katledilen Abdulsamet Çiçek’in faillerinin ortaya çıkarılarak, cezalandırılması talep edildi.
 
‘Yasak kabul edilemez, kapalı alanlarda eylem yapma taraftarı değiliz’
 
Oturma eylemi öncesi konuşan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Diyarbakır Valiliği tarafından OHAL yasalarına dayandırılarak kentte açık alandaki tüm eylem ve etkinliklerin ikinci bir emre kadar yasaklanmasını eleştirerek, devletin yasakçı ve inkarcı, hukukun üstünlüğünü tanımayan bir zihniyete sahip olduğunu söyledi. Bilici, adalet tesis edilinceye kadar mücadeleye devam edeceklerini belirtti. Bilici “Kayıp yakınları, aileler, STK’larla bir araya gelerek açık alanlardaki yasakları istişare ederek bir karara varacağız. Biz asla kapalı alanlarda eylem yapma taraftarı değiliz.” Diye konuştu. 
 
‘Sokağı yasaklarsanız demokraksiyi, insan haklarını ve vicdanı yasaklarsınız’
 
Bilici’nin ardından konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Vekili Cihan Aydın, sokaktan gelen tepkiyle kendi iktidarını kurtarmayı beceren, bunu önleyen bir iktidarın,  sokakları yasaklamasının çifte standart olduğunu belirtti. Aydın “Sokağı yasaklarsanız demokraksiyi, insan haklarını ve vicdanı yasaklarsınız. Yasaklama kararı fikri de değil, vicdani de değil. OHAL bu yetkiyi valilere vermiş olabilir, ancak 15 bin kilometrekare kent sınırları içersinde ayrım gözetmeksizin tüm etkinlikler için verilmiş olması kabul edilemez. Son derece naif, haklı ve meşru bir taleple, 393 gündür sorunsuz bir araya gelen bu insanlara yasaklama kabul edilemez” diye belirtti.
 
‘Kendilerinden utanmalılar, biz Kürtlerden ne istiyorlar’
 
Aydın’ın ardından konuşan Barış Anneleri Meclisi Üyesi Nazire Yürek ise, “Kemiklerini arayan bu anne ve babalara gösterilen yasağı kınıyorum. Bir parkta basın açıklamasını yapmayı bile bize çok gördüler. Kendi aralarında darbe yaptılar, sonra gelip biz Kürt’lerin başında patlattılar. Yıllardır cezaevlerinde bulunan insanlarımızı sürgün ettiler. Bu da yetmedi, görüşlerini yasakladılar. Kendilerinden utanmalılar, biz Kürtlerden ne istiyorlar. Biz Kürtlerden ne istiyorlar. Ülkemizi yaktılar, bizi içinde yaktılar, çocuklarımızı parça parça ettiler.  Biz hala Barış davasındayız, kardeşlik istiyoruz. Bilmiyorum, bunların derdi nedir?” diye konuştu.
 
Cenaze töreni dönüşünde kurşunlanarak katledildi
 
Yürek’in konuşması ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın, 15 Nisan 1992 tarihinde Diyarbakır’ın Silvan İlçesinde, mezarlık dönüşünde kimliği belirsiz kişilerin saldırısı sonucu kurşunlanarak katledilen Abdulsamet Çiçek’in hikayesini anlattı. Çiçek’in eşi Rukiye Çiçek’in anlatımlarını aktaran Yalçın, şunları belirtti: “Abdussamet Çiçek, 15 Nisan 1992 tarihinde öğle saatlerinde faili meçhul cinayete kurban giden Hanefi Kutlu’nun cenazesine katılır. Mezarlıkta yanına biri yaklaşır ve ondan ateş ister. Bu arada uzaktan onu izleyen başka birine Abdussamet’i işaret eder. Defin işleminden sonra Abdussamet evine gitmeden önce, mahalle bakkallarına olan borçlarını öder ve yolda karşılaştığı iş arkadaşı Şehmus’la beraber yoluna devam ederler. Tam bu esnada arkadan gelen üç kişi, Şehmus’u iterek yere düşürürler ve Abdussamet Çiçek’e silahla ateş ederler. Silahlardan çıkan kurşunlardan yaralanan Abdussamet, olay yerinde hayatını kaybeder. Halk failleri kovalar ve yakalar. Ancak olay yerine gelen emniyet görevlileri failleri halkın elinden linç edilmekten son anda kurtarırlar. Karakola götürülen failler üç gün sonra delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakılırlar. Ailenin üzerindeki şiddet ve tehditler bundan sonra da artarak devam eder. abdussamet’in oğlu okuldan dönerken kimliği belirsiz kişilerin satırlı saldırısına uğrar ve yaralı olarak hastaneye kaldırılır. Saldırganlar çocuğun ölmediğini öğrenince hastaneye giderler. Doktor çocuğu ancak kadın doğum bölümüne saklayarak saldırganlardan korur. Emniyet, memur olan Abdussamet’i, örgüt üyesi olarak kayıtlara geçirir. Olaya ilişkin failler bir türlü bulunamaz.”
 
Yapılan konuşmaların ardından, tüm zorla kaybedilenler ve faili meçhul cinayete kurban gidenlerin anısına beş dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.