BASINA VE KAMUOYUNA- İHD ve Baro Kadın komisyonlarının, OHAL'de kadın hakları ihlallerine ilişkin ortak basın açıklaması

23.08.2017

15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından tüm ülkede OHAL ilan edildi. OHAL ilanı ile amaçlanan bu darbeye kalkışanlar ile mücadele etmekti. Ancak gelinen aşamada OHAL uygulamalarına bakıldığında, asıl amacının dışında tüm topluma sirayet eden, her türlü hak ve özgürlükleri sınırlayan bir işlev kazandığı görünmektedir. OHAL koşulları toplumsal alanda kadınların günlük yaşamının her anına müdahale eden, kadınların yıllarca verdikleri mücadele ile kazandıkları hakları ellerinden alan,  kadınları sosyal, siyasal, kültürel, haklar ve şiddetle mücadele bakımından gerileten bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki;

Son dönemde ülke gündemine yansıyanlar:

1. Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Yönelik Tasarı ile yapılmak istenen değişiklikler, kadınların medeni haklar boyutuyla kazanılmış haklarını geri almaya yönelik olup din ve vicdan özgürlüğüne aykırıdır. Bu değişiklik çocuklara yönelik cinsel istismarı artıran ve çocukları korumasız bırakan bir niteliğe sahiptir. Bu nedenle bu tasarıyı kabul etmiyoruz.  (Bu konudaki görüşlerimiz daha önce kamuoyu ile paylaştık.)

2. Cezaevinde bulunan kadın mahpuslara yönelik işkence ve kötü muamele son dönemde sıkça yaşanmaktadır.

*Örneğin, Van cezaevinde kadınlara yönelik saçlarının çekilmesi suretiyle yapılan işkence nedeniyle kadın mahpusların saçlarını kazıtması, Tarsus Cezaevinde kadınlara yönelik işkence ve tehdit sebebiyle kadınların açlık grevine başlamaları, nakil ve sevk sırasında kadınlara uygulanan kötü muamele son dönem yaşadığımız somut olaylardandır.

*Yine getirilmek istenen tek tip elbise zorunluluğu,  masumiyet karinesi başta olmak üzere adil yargılanma ilkelerine aykırı olup, onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele demektir. Bu uygulama Türkiye’nin taraf olduğu BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmenin ihlalidir.

3. Gebe kadınlar, emziren kadınlar ve loğusa dönemindeki kadınlara yönelik adli soruşturmalar gerekçe gösterilerek kadınların özgün koşullarına rağmen yapılan gözaltı ve tutuklamalar son dönemde sıkça yaşanmaktadır. Bu durum, kadınların “gebelik, emzirme ve loğusa” dönemlerinin ayrıca bir cezalandırma aracına dönüştürülmek istendiğini göstermektedir.

4. OHAL KHK’sı ile kadın derneklerinin kapanması sonucu kadınların hak arama olanakları kısıtlanmış ve kadınlara yönelik şiddetle mücadele sekteye uğramıştır.

5. Tunceli, Lice orman yangınları, buna karşı yetkililerin aldığı pozisyon, Cerattepede maden çalışmaları nedeniyle 60 bin ağacın kesilecek olması, zeytinlik alanlarının yatırıma açılmak istenmesi, 12.000 yıllık tarihi Hasankeyf’in dinamitlerle patlatılması aslında cinsiyete duyarlılığı olmayanın doğaya da duyarlılığı olmadığını bize somut bir şekilde göstermektedir.

6. Devletin eril politikaları sonucu kadınların günlük yaşamında karşılaştığı sorunlar:

*Şort, tayt giydiği için, gece sokakta olduğu için, hamile iken parkta spor yaptığı için, toplu taşıma araçlarında seyahat ettiği için kadınlar her gün ya erkeklerin ya da kamu gücünü kullanan kolluk görevlilerinin saldırı, tehdit ve tacizlerine maruz kalmaktadırlar.

*Adana’da bir apartman yöneticisinin, aynı apartmanda çalışan görevlinin 15 yaşındaki kızını taciz etmesi nedeniyle, aynı apartmanda “ev hapsinde” kalması yönünde adli kontrol kararı verilmesi,yargının istismar vakalarına ne kadar özensiz yaklaştığının sadece bir örneğidir.

*Pembe otobüs/trambüs/metrobüs uygulamasının getirilmek istenmesi, devletin kadınlara yönelik ayrımcı politikalarının gösterenidir. Bu uygulama kadınları toplumdan ayrıştırmaya, kadınlara yönelik cinsel şiddeti meşrulaştırmaya sebebiyet verecektir.

*Kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü saldırı karşısında kadın ve çocukları korumasız bırakan yargı pratikleri, erkek devletin cezasızlık politikasını gözler önüne sermektedir.OHAL dönemindeki yargılamalar ile bunu daha ağır boyutlarıyla görmekteyiz.

Bütün bunlar, OHAL koşullarında yaşamanın kadınların hayatına etkisinin ne denli vahim boyutlara vardığını göstermektedir. OHAL koşullarının adeta fırsata çevrilmesi nedeniyle her türlü muhalefetin susturulması, anti demokratik usullerle kadınların itirazlarına rağmen muhafazakâr-tekçi-cinsiyetçi-militarist aklın ürünü olan yasalar eliyle kadınların haklarının -bütün ulusal ve uluslararası belgelere rağmen- geri alınmak istendiği günlerden geçiyoruz.

Demokrasinin olmazsa olması, hukuktur. Hukukun olağan kurallarıyla işlemediği OHAL koşulları her türlü hak ve özgürlüğü sınırlamakta ve kadınların yaşamına müdahaleyi kolaylaştırmaktadır.

Bu nedenlerle hükümetten;

*OHAL’in kaldırılmasını,

*Kadınların uzun yıllar verdikleri mücadele ile kazandıkları hakların korunmasını ve bu haklara saygı duyulmasını,

*Kadınları ilgilendiren politikaların hayata geçirilmesi ile ilgili uluslararası belgeler ışığında hareket edilmesini ve kadın örgütlerinin görüşlerinin alınmasını talep ediyoruz.

 

DİYARBAKIR BAROSU KADIN HAKLARI VE UYGULAMA MERKEZİ

İNSAN HAKLARI DİYARBAKIR ŞUBESİ KADIN KOMİSYONU