‘Yüzleşme olmadan, gerçek bir adaletten bahsedilemez’

26.05.2018

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınlarının ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemin 485’incisi gerçekleştirildi. Bu haftaki eylemde “17- 31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” kapsamında kentteki insan hakları örgütleri ve meslek odaları tarafından ortak basın açıklaması gerçekleştirildi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri oturma eyleminin 485’incisini gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde “17- 31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” kapsamında İHD Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası ve Hak İnisiyatifi Diyarbakır temsilciliği tarafından ortak basın açıklaması yapıldı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Diyarbakır Tabip Odası Eş Başkanı Şerif Demir, Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Nahit Eren, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı.

‘AİHM’in Roboski kararı, vicdanımızda derin yaralar açtı’

Hazırlanan ortak basın metni öncesi bir konuşma yapan Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Nahit Eren, Roboski katliamının AİHM tarafından kabul edilemezlik yönünden bir karar verdiğini hatırlatarak “Bu toplum ve biz insan hakları savunucularının vicdanında derin yaralar açtı” diye konuştu. 

11 köylünün katledildikten sonra toplu mezara gömüldüğü ve Kulp-Alaca davası olarak bilinen yargılamanın kayıp haftası’nda sürdüğüne dikkat çeken Eren, “Bölgedeki bu tür davaların, bu mücadeleyi yürüten insanlardan nasıl kaçırıldığını hepimiz gördük. Dosya (Kulp-Alaca davası) Ankara’ya sevk edildi. Ve birkaç önce görülen yargılamada, savcılık vermiş olduğu söz konusu mütalaa da, o katliamı gerçekleştirenlerle ilgili beraat talep etti. Gözaltında kayıplarla ilgili, bu dosya ve Roboski ile ilgili mücadelemiz devam edecek” diye konuştu.

Eren’in ardından İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Hasan Yalçın’ın paylaştığı ortak basın metninden bazı satır başları şöyle;

“Dünya’nın farklı bölgelerinde yaşanan savaş ve çatışma ortamları ardında binlerce “Zorla Kaybettirme”, “Faili Meçhul” ve “Toplu Mezar” bırakmıştır.. Nazi dönemi Almanya’sında, Arjantin, Şili gibi birçok Latin Amerika Ülkesi ve yakın dönemde Sri Lanka, Suriye ve Irak gibi ülkelerde devletler gözaltında zorla kaybettirmeyi sistematik bir yok etme yöntemi olarak devreye sokmuşlardır. Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında da son 30 yılı aşkın çatışma ortamında, devlet ve devlet adına hareket eden  paramiliter güçlerce sayısız yaşam hakkı ve ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirilmiştir.” 

‘Zamanaşımının uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır’

“Zorla kaybettirme, "BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme" sinin 5. Maddesine göre yaygın ve sistematik işlenmesi durumunda insanlığa karşı işlenen bir suç olarak sayılmaktadır ve bu mahiyetteki bir fiil yürürlükteki uluslararası hukukun yaptırımlarına tabidir. Uluslararası mevzuat ve Türkiye Ceza Yargılamasında da insanlığa karşı işlenen suçlara zamanaşımının uygulanmayacağı açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır.” 

“Yaşanan savaş ve çatışmalar esnasında gözaltında zorla kaybettirmeler bu kadar yaygın ve sistematik bir biçimde işlenmesine rağmen zorla kaybettirmelere ilişkin devlet tarafından etkili bir soruşturma yürütülmemiş, dava dosyaları raflarda bekletilmek suretiyle sürüncemede bırakılmış ve birçoğu da 20 yıllık zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle kapatılmıştır.”

“Kamuoyuna da yansıyan bazı dosyalarda düzenlenen iddianame ve dosya ayrıntıları, devletin ve devlet adına hareket eden kişi ve oluşumların işledikleri suçlara ilişkin önemli tespit ve bilgiler içermiştir. Ancak, bu dosyalardaki yargılamaların uzunluğu, delillerin zamanında toplanmaması, sanıkların tutuksuz yargılanması, yargılamaların güvenlik gerekçesiyle bölge dışındaki illere taşınması gibi uygulamalar,  söz konusu yargılamaların göstermelik olduğunu, asıl gayenin failleri beraat ettirilmek suretiyle aklamak olduğunu ortaya koymuştur.”
 
‘Yüzleşme olmadan, gerçek bir adaletten bahsedilemez’

“Coğrafyamızda 1915 Ermeni Soykırımı ile başlayan ve 1937-38 Dersim Katliamı ile devam eden zorla kaybettirme uygulamaları, Türkiye’nin yüzleşmesi gereken bir gerçekliktir. Çünkü biliyoruz ki bu ülkede çocuğu faili meçhul cinayete kurban giden ve dağ taş demeden çocuklarının kemiklerini arayıp bir mezar taşı yapmak isteyen anaların hakikatiyle yüzleşmedikçe, bu topraklarda gerçek bir adaletten bahsedilemeyecektir.” 

“İstanbul, Diyarbakır, İzmir’de kayıp yakınları tarafından adalet talebiyle oturma eylemleri düzenlenmektedir. İstanbul’da 687’üncü, Diyarbakır’da 485’nci haftasına ulaşan kayıp yakınları oturma eylemleri kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. Ancak OHAL ve “güvenlik” gerekçesiyle, demokratik gösteri ve etkinliklere Valilikler tarafından getirilen yasaklamalar, kayıp yakınlarının seslerini duyurmalarına mani olmakta, meydanlardan dile getirilen adalet talebi kapalı alanlara hapsedilmektedir.”

Talepler

Kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve faillerin yargılanması ile ilgili talepler şu şekilde sıralandı:
 
*Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.
*Kayıpların akıbetilerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili yapılan mezar açma işlemlerinin ilgili uluslararası standartlar gözetilerek yapılması, mezarların iş makineleri ile özensiz bir biçimde açılarak kayıplara ait buluntuların tahrip edilmesinin/kaybolmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.
*Hükümeti, "BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme"yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. 
*Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz. 
*Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için “Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını talep ediyoruz.

Konuşmaların ardından beş dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.