Kayıp Yakınları 836. Hafta Eylemi: Mehmet Mehdi Akdeniz’in Akıbeti Soruldu

Kayıp Yakınları 836. Hafta Eylemi: Mehmet Mehdi Akdeniz’in Akıbeti Soruldu

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 836. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, İnsan Hakları Ortak Platformu Genel Koordinatörü Feray Salman, Eşit Haklar İzleme Derneği Başkanı Nejat Taştan, kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri ve hak savunucuları katıldı. Katılımcılar, faili meçhul ve gözaltında zorla kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı. Her hafta olduğu gibi birçok sivil ve çevik kuvvet ekiplerinden kolluk görevlisi alandaki yerini aldı. Bu hafta, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltında zorla kaybedilen Mehmet Mehdi Akdeniz’in akıbeti soruldu.

Eylemde konuşan İHD Onursal Genel Başkanı Akın Birdal şunları söyledi: “Bugün Diyarbakır’da 836. hafta, İstanbul Galatasaray Meydanı’nda ise hakikat ve adalet arayıcılarının 1038. Haftası gerçekleştiriliyor. Hasan Ocak’ın 1995 yılında kaybedilmesi ve bulunamaması nedeniyle aileleri, İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na başvurdu. Hasan Ocak sonra kimsesizler mezarında bulundu. Biz; kayıplar bulunsun, failler yargılansın ve bu coğrafyada artık kayıplar olmasın kampanyasını başlatmıştık. O günden bu güne hafıza kaybını önlemeye çalışıyoruz.

Kuşkusuz bu kayıplara, işkencelere, zindanlara, cinayetlere neden olan, Türkiye’de ve bu coğrafyada barışın olmamasıdır. Bu coğrafyada yaşayanların kendi diliyle, kimliğiyle, inancıyla, kültürüyle eşit ve özgür yaşayabileceği bir demokrasinin inşa edilemeyişidir. Bugün adı konulmamış, barış ve müzakere süreci ya da demokratik çözüm diye adlandırılmasını istediğimiz bir dönem yaşanıyor. Kuşkusuz bu dönemin bir adı konulmalı. Bugüne değin Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümüne ilişkin fırsatlar yaratıldı ama ne yazık ki, o fırsatlar hep heba edildi. En son 2013-2015 yılında bir diyalog ve müzakere süreci başlatıldı. Hepimiz sürecin barışla sonuçlanmasını hayal etmiştik ama ne yazık ki olmadı.

1 Ekim 2024 tarihinde hepimizi şaşırtan bir tabloya tanık olduk. Hükümet ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin uzattığı eli, yeni bir dönemin başlangıcı olacağı için heyecan duyduk. Ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın meclise gelip konuşması istendi. Yaklaşık 23 aydır süren tecridi, Urfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın İmralı’ya giderek kırmasına yol açtı. Bunlar umut verici gelişmeler ama ne yazık ki, bunlar olurken aynı anda halkın iradesiyle seçilmiş olan belediye eş başkanlarına, belediyelere kayyım atandı. Doğru bilgi ve haber alma hakkımızın kullanımını sağlayan özgür basın emekçileri gözaltına alındı ve tutuklandı. Yine bir takım ağır insan hakları ihlalleri yaşandı. Kuşkusuz bu süreç çelişkili oldu. Önce barış dili kullanmak gerekiyor.

Bu sürecin adının konulması gerekiyor. Geçmişle yüzleşmenin sağlanabilmesi için başta terörle mücadele yasası olmak üzere, düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün önündeki yasakların kaldırılması gerekiyor. Bu sabah yine Van Büyükşehir Belediyesine kayyım atandı. Orada halkın iradesine sahip çıkmak isteyen Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı, başka belediyelerden arkadaşlar, insan hakları savunucuları ve oraya dayanışmaya gelenler gözaltına alındılar. Amed Büyükşehir Eşbaşkanımıza plastik kelepçe takıldı. Bu sadece o belediye başkanımızı rencide etmek değil, ona oy veren halkın iradesini ve onurunu rencide etmektir. Artık bu fotoğraflara tanık olmak istemiyoruz. Bir an önce bu sürecin adının konulmasını, mecliste bir komisyon oluşturulmasını, bu sürece dair derhal bir hukuk yasasının yaratılmasını ve bir yol haritası çıkarılması gerektiğine inanıyoruz. Hepimizin hayali ve özlemi artık annelerin gözyaşlarına tanık olmamaktır. Bu fotoğrafları alıp yüreğimize saklayalım. Artık kayıplar olmasın. Mutlaka adalet ve hakikat açığa çıksın diye umuyor ve düşünüyoruz.”

Ardından İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban ise şöyle konuştu: “Her hafta buraya gelmemizdeki sebep, kayıplarımızın akıbetini öğrenmek, onların bir mezara sahip olmasını sağlamak ve aynı zamanda bu coğrafyada Kürt meselesinden kaynaklı kayıpların bir barışa da vesile olması içindir.

Bugün 15 Şubat, yine Kürt meselesinde tarihi bir gün. Aslında bugünü, 1 Ekim’de başlayan süreçle, Kürtlerin, Türklerin ve bu coğrafyada yaşayan tüm halkların barış içinde uygun yaşamasına yönelik bir dönüşüm olmasını beklerdik. Ne yazık ki, bugün yine Diyarbakır’ın sokaklarında tankların, panzerlerin köşe bucaklarını tuttuğunu görüyoruz. Parkları abluka altına aldıklarını görüyoruz. İktidarın Kürt meselesi konusunda hala bu güvenlikçi anlayışının devam ettiğini görüyoruz. Kayyımlar bunun başka bir vesilesi. Tabi ki, yüzleşme olacaksa önce kayıpların bulunması, önce annelerin barışa olan hasretlerinin giderilmesi gerekir. Kürtlerin inkar edildiği bir gün olan 15 Şubat’ta, bugün biz baharı yaşayabilirdik. Bugün Van’a kayyım atanmamış olabilirdi. Bugün bir kaybın akıbeti ortaya çıkarılmış olabilirdi ama ne yazık ki, bu zihniyetin devam ettiğini görüyoruz.

Bu halkın ve insan hakları savunucularının barışa olan inancı, İnsan Hakları Derneği’nin kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması için mücadelesi devam edecek.”

İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Berfin Elçi, Kulp’ta 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltında zorla kaybedilen Mehmet Mehdi Akdeniz’in hikayesini okudu. Elçi, “Kayıp Mehmet Mehdi Akdeniz’in annesi Mevlüde Akdeniz’in anlatım ve beyanlarına göre;

20.02.1994 tarihinde saat 14.30 sıralarında Kulp İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı askerler tarafından, Akdeniz ailesinin ikamet ettiği Diyarbakır ili Kulp ilçesi Karaorman Köyüne tahminen 200 civarında asker tarafından baskın düzenlenir. Askerlerin bir kısmı köyün çevresinde beklerken, diğer bir kısmı da köyün içerisinde girer. Askerler köylülerden yiyecek ister. Köy yakma ve boşaltma olaylarının yoğun yaşandığı yıllar olması nedeniyle, köylüler korktukları için askerlerin isteklerine uymak zorunda kalır. Bu nedenle askerlerin istekleri yerine getirilir. Baskın esnasında hanelerde bulunan insanlar, askerler tarafından dışarıya çıkmaya zorlanır. 22 yaşındaki Mehmet Mehdi Akdeniz de köye bağlı Gerger (Sesveren) mezrası camisinde bulunduğu sırada alınıp köye getirilir.

Askerler, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmaksızın tüm köylüleri köy meydanında toplar. Evler askerlerce ateşe verilir. Bir asker, elindeki kâğıttan 6 kişinin ismini okur. İsimleri okunan 18 yaşındaki İrfan Akdeniz, 22 yaşındaki Mehmet Mehdi Akdeniz, 22 yaşındaki Ziya Çiçek, 35 yaşındaki Faik Akdeniz, 35 yaşındaki Mehmet Şirin Allahverdi, 40 yaşındaki Halit Akdeniz tüm köylülerin gözlerin önünde askerler tarafından şiddete maruz kalır. Daha sonra köydeki evlerinden birisinin arkasına götürülerek kalabalıktan uzaklaştırılırlar. Köy baskınından iki saat sonra askerler 6 kişiye de yanlarına alarak bir buçuk kilometre mesafede olan komşu bir mezra da bulunan araçlara binerek Kulp ilçesine gider.

Gözaltına alınan 6 kişiden Halit, İrfan, Mehmet Şirin ve Ziya 18 gün sonra serbest bırakılır. Gözaltında bulundukları sırada aileleri başka köylere göç ettikleri için, serbest bırakılan 4 kişi ailelerinin göç ettikleri köylere gider. Ancak Ziya Çiçek, serbest bırakıldığında askere gönderilir.

Gözaltına çıkan kişiler, 5 gün boyunca Mehmet Mehdi Akdeniz ile Kulp İlçe Jandarma Komutanlığı’nda birlikte tutulduklarını ve kendilerine yoğun bir şekilde işkence ve kötü muamelede bulunulduğunu anlatırlar ve 5 gün sonra Silvan İlçe Jandarma Komuntanlığı’na götürülen Mehmet Mehdi Akdeniz’i bir daha görmediklerini belirtirler. 6 Kişiden Faik Akdeniz ise tutuklanarak Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevine götürülür. Tanık beyanına göre; Silvan İlçe Jandarma Komutanlığı’nda tutulan Mehmet Mehdi Akdeniz, bir hafta tutulduktan sonra Diyarbakır İl Jandarma Komuntanlığı’na götürülür.

Yine tanık beyanına göre; Mehmet Mehdi Akdeniz Diyarbakır İl Jandarma Komuntanlığı’nda gözaltında kaybedilen Kuddusi Adıgüzel ve Mirza Ateş ile birlikte görülür. Bu tarihten sonra Mehmet Mehdi Akdeniz hakkında bir daha haber alınamaz.

Ailesi, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne çeşitli zamanlarda başvurularda bulunur. Verilen dilekçelere genellikle yazılı yanıt verilmez. Ancak 11 Mayıs 1994 tarihinde dilekçelerinden birine verilen yazılı yanıtta “Gözetim kayıtlarımızın tetkikinde ismine rastlanılmamıştır” denir. Onlarca insanın gözü önünde gözaltına alınmasına rağmen gözaltına alındığı reddedilir. Akdeniz ailesinin bundan sonraki tüm başvuruları sonuçsuz kalır. İç hukukta bir sonuca varamayan Akdeniz ailesi AİHM’ e başvurur ve ihlal kararı alır.

Şimdi de gözaltında zorla kaybettirilen Mehmet Mehdi Akdeniz ve diğer tüm Kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.”

İHD Diyarbakır Şubesi