2024 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU

2024 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, 2024 yılı içinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunu Diyarbakır Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında açıkladı.

İHD Şube binasında yapılan rapor açıklamasından önce söz alan İHD Başkanı Ercan Yılmaz şunları söyledi: "Bildiğiniz gibi, uzun yıllardır Kürt meselesinin çözümsüzlüğü, Türkiye'de birçok ağır insan hakları ihlaline neden oldu. Dünya üzerinde kimliğin reddi ve kimliğin kabullenilmemesi üzerine yaşanan insan hakları ihlallerine en iyi örnek, olumsuz anlamda en iyi örnek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Kürtlerin temel haklarına erişimi, kimliklerinin tanınmaması ve anadilde eğitim hakkının verilmemesi, zamanla Türkiye toplumundaki tüm muhalif kesimlerinin ve ötekilerin haklarının ötelenmesine neden oldu. Ekim ayından bu yana bildiğiniz gibi Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü konusunda bazı tartışmalar yaşandı ve 2025 yılı 27 Şubat'ında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın örgütüne yapmış olduğu bir çağrı söz konusu oldu. Çağrıdan sonra örgüt, bu çağrıya uyarak silahsızlanacağını ve kongresini toplayacağını belirtti. Artık Türkiye’de Kürt meselesinin yeni bir evreye ulaştığını defalarca dile getirdik. Bu konuda düşünen ve çalışmalar yürüten insan hakları savunucuları ile akademisyenler, yeni bir aşamaya geçildiğini ifade etti. Bu yeni aşamaya ancak daha fazla demokrasiyle, daha fazla insan hakları ilkesine saygıyla kalıcı barışa evrilebiliriz. Bugün bu rapor vesilesiyle bir kez daha Kürt meselesinin demokratik çözümü konusunda gelişen sürecin, insan hakları perspektifinde temel hakların önündeki engellerin kaldırılması perspektifiyle ele alınması gerektiğini belirtmek istiyoruz.”

Basın metnini okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Ömer Saman, şunları ifade etti;

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 2024 yılı boyunca yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak, şubelerimize yapılan başvurular ve basına yansıyan bilgilerden elde ettiğimiz verilerle hazırladığımız rapor ve değerlendirmemizi sizlerle paylaşmak için bir aradayız.

Türkiye’deki otoriter politikalar ekseninde uygulamaların sürdüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2024 yılında da insan hakları ihlalleri yoğunlaşarak ve sistematik bir şekilde devam etmiştir. Şiddete dayalı bu politikalar, ırkçı yaklaşımlar, ayrımcı uygulamalar ve cinsiyetçi politikalar derinleşmiş; bölgede özellikle kolluk görevlilerinin faili olduğu binlerce insan hakkı ihlali vakası yaşanmıştır. Yargı mekanizmasının tarafsızlığının rafa kaldırıldığı, siyasi iktidarın söylemlerinin etkisiyle örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılar artmış, haksız gözaltı ve tutuklamalar devam etmiştir. Özellikle Kürt siyasetçileri ve hak savunucuları, "yasa dışı örgüt üyeliği", "yasa dışı örgüt propagandası yapmak", "yasa dışı örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" gibi ağır suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardır. Bölgemizdeki siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenmek istenen toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile basın açıklamaları ise valiliklerin keyfi eylem ve etkinlik yasağı kararları veya gayri resmi talimatlarla kolluk görevlileri tarafından defalarca engellenmiştir."

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2024 yılı boyunca yaşanan insan hakları ihlallerine ilişkin hazırladığı kapsamlı raporu, düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı.

2024 yılında bölgemizde yaşanan insan hakları ihlallerinin verilerini paylaşmak üzere ve bu ihlallerin giderilmesi konusunda ne yapılmasına ilişkin İnsan Hakları Derneğinin görüşünü paylaşmak üzere bir aradayız. Bildiğiniz gibi uzun yıllardır Kürt meslesinin çözümsüzlüğü Türkiye de birçok ağır insan hakları ihlallerine neden oldu. Dünya üzerinde kimliğin redi kimliğin kabullenilmemesi

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 2024 yılı boyunca yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak; şubelerimize yapılan başvurular ve basına yansıyan bilgilerden elde ettiğimiz verilerle hazırladığımız rapor ve değerlendirmemizi sizlerle paylaşmak için bir aradayız.

Türkiye’deki otoriter politikalar ekseninde uygulamaların sürdüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2024 yılında da insan hakları ihlalleri yoğunlaşarak ve sistematik bir şekilde devam etmiştir. Şiddete dayalı bu politikalar, ırkçı yaklaşımlar, ayrımcı uygulamalar ve cinsiyetçi politikalar derinleşmiş; bölgede özellikle kolluk görevlilerinin faili olduğu binlerce insan hakkı ihlali vakası yaşanmıştır. Yargı mekanizmasının tarafsızlığının rafa kaldırıldığı, siyasi iktidarın söylemlerinin etkisiyle örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılar artmış, haksız gözaltı ve tutuklamalar devam etmiştir. Özellikle Kürt siyasetçileri ve hak savunucuları; “yasa dışı örgüt üyeliği”, “yasa dışı örgüt propagandası yapmak”, “yasa dışı örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” gibi ağır suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardır. Bölgemizde siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenmek istenen toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile basın açıklamaları ise valiliklerin keyfi eylem ve etkinlik yasağı kararları veya gayri resmi talimatlarla kolluk görevlileri tarafından defalarca engellenmiştir.

Bölgemizde 2024 yılında “kişi güvenliği ve özgürlüğü”, “örgütlenme özgürlüğü” ve “düşünce ve ifade özgürlüğü” haklarına yönelik baskılar sonucu haksız gözaltı ve tutuklamalar devam etmiştir. Devlet ile hükümetin anti-demokratik karar ve uygulamalarına itiraz eden yurttaşlar gözaltı ve tutuklama uygulamalarıyla karşılaşmışlardır. Bu bağlamda, bölge kentlerinde en az 108’i çocuk olmak üzere toplam 2014 yurttaş gözaltına alınmış, 8’i çocuk olmak üzere en az 308 yurttaş tutuklanmış, en az 12 yurttaş hakkında ev hapsi kararı verilmiş olup, bu süreçte bölgemizde en az 972 ev/iş yeri yürütülen soruşturmalar gerekçe gösterilerek baskına uğramıştır.

2024 yılı içerisinde düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlaller devam etmiş ve bölgemizde en az 6 etkinlik yasaklanmıştır. 178 soruşturma dosyasında en az 1060 yurttaş hakkında soruşturma başlatılmış, en az 20 dava dosyasında 108 yurttaş hakkında kamu davası açılmış olup, aralarında siyasetçiler ve gazetecilerin bulunduğu 23 dosyada 93 yurttaş hakkında değişik hapis ve para cezaları verilmiştir. 7 siyasi parti binası, 1 gazete, 1 dernek, 3 kültür ve sanat kurumu ile 1 belediye binası da açılan soruşturma ve kovuşturma dosyaları nedeniyle baskına uğramıştır.

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hal kararı ile birlikte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle Türkiye gündemine giren belediyelere kayyım atama politikası, aradan geçen yaklaşık 10 yıl boyunca tüm uygulamalarıyla kalıcı bir idari yönetim haline getirilerek halkın seçme ve seçilme hakkının tümüyle bertaraf edilmesine neden olmuştur. 31 Mart 2024 Mahalli Seçimleri sonrasında ilk kayyım atama işlemi 3 Haziran 2024 tarihinde Hakkari Belediyesine karşı gerçekleşmiş, ardından Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi, Halfeti Belediyesi, Dersim Belediyesi, Ovacık Belediyesi ve Bahçesaray Belediyesi olmak üzere toplam 7 belediyeye 2024 yılı içinde İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım atanmıştır. Haksız idari kararlarla görevden alınan Belediye Eşbaşkanları hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmamasına rağmen yerlerine kayyım atanması işlemleri, gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gerekse de taraf olunan uluslararası sözleşmelerle bütünüyle çelişen ve demokratik bir sistemde kabulü mümkün olmayan müdahalelerdir. Ayrıca 2024 yılı boyunca sıkça başvurulan belediyelere kayyım atama kararları sonrasında toplum tarafından gerçekleştirilen barışçıl gösterilere karşı kolluk görevlilerinin hukuksuz müdahaleleri, Anayasa tarafından güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlaline neden olmuş ve işkence ile kötü muamele yasağı defalarca ihlal edilmiştir.

Değerli Basın Emekçileri,

Raporumuzdan da anlaşılacağı üzere, 2024 yılı, bölgemizdeki hapishanelerdeki insan hakları ihlallerinin arttığı bir yıl olarak hatırlanacaktır. Türkiye hapishanelerinde, tecrit ve izolasyon uygulamaları, işkence ve kötü muamele yasağının ihlali, mahpusların iradeleri dışında uygulanan sevk/sürgünler, mahpusların haber alma ve verme hakkının engellenmesi, infaz uzatma/yakma uygulamaları, tedavi hakkının engellenmesi ve yaşam hakkı ihlalleri gibi birçok hak ihlali gerçekleşmiş; ihlali gerçekleştiren kamu görevlileri ise etkin bir idari ve adli soruşturmadan geçirilmemiştir.

2024 yılı boyunca bölgemizde bulunan hapishanelerde en az 11 mahpus hastalıkları veya intihar ettikleri iddiasıyla yaşamını yitirmiş, 109 mahpus istekleri dışında gerekçe gösterilmeden veya çeşitli soyut gerekçelerle başka hapishanelere sevk edilmiş, en az 125 mahpusun sağlık hakkı ve en az 1 mahpusun aile görüşü hakkı ihlal edilmiştir. En az 74 mahpus hakkında çeşitli gerekçelerle soruşturma başlatılmış, en az 40 mahpusa disiplin cezası verilmiştir. En az 22 mahpus tecrit ve izolasyona maruz bırakılmış, en az 32 mahpusun infazı çeşitli gerekçelerle (kurula çıkmadığı, disiplin cezası, pişman olmadığı, dini ve milli günlerde törene katılmadığı vb.) ertelenmiştir.

Türkiye genelinde olduğu gibi bölgede de kadına yönelik şiddet olayları ve kadın cinayetleri 2024 yılında devam etmiştir. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet eylemlerindeki artış bu konuya odaklanmayı gerektirirken, siyasi iktidar ve bir kısım muhalif gruplar tarafından kadın hakları mücadelesinin kazanımlarının tartışmaya açılması, meselenin çözümsüz kalmasına neden olmaktadır. Yargının kadına yönelik şiddet vakalarındaki olumsuz yaklaşımı ve ihlalleri tetikleyen karar ve uygulamaları uzun yıllardır tartışma konusu olmuştur. 20 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin Cumhurbaşkanlığı fesih kararı, Danıştay tarafından 19 Temmuz 2022 tarihinde onaylanmıştı. Bu kararın etkisi, Türkiye’nin batı illerinin yanı sıra özellikle bölgede de artarak devam eden kadın cinayetlerinde faillerin -kendi ifadelerine yansıyan şekilde- cezasızlık algısını pekiştirmiştir.

 

Değerli Basın Emekçileri,

İHD her zaman barış hakkını savunmuş ve barışın tesisi için her türlü sorumluluğu almış bir insan hakları örgütüdür. Her defasında ifade ettiğimiz gibi, toplumsal hayatımızda meydana gelen hak ihlalleri, önlenebilir olduğu gibi yanlış ve hatalı devlet politikalarının bir sonucudur. Türkiye’deki insan hakları ihlallerine yol açan en temel neden olarak gördüğümüz Kürt Meselesi’nin, güvenlikçi politikalarla çözümü konusundaki ısrardan vazgeçilmesi, çatışmalı ortamın bir an önce son bulması ve çatışma çözüm araçlarıyla meselenin demokratik çözümünün müzakere edilmesi gerekliliği konusunda çağrılarımız kısmen de olsa yerine gelmiştir. Özellikle 27 Şubat 2025 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın silahsızlanma ve fesih çağrısı ile başlayan yeni dönemin, Türkiye’de kalıcı ve onurlu barışın tesisi açısından önemli bir fırsat olduğunu belirtmek isteriz. Başlayan bu yeni dönemde, devlet ve hükümetin hem Kürt Meselesini ortaya çıkaran sebepleri hem de çözümsüzlüğü nedeniyle her gün ortaya çıkan yeni sorun alanlarını tahlil ederek barış için bir yol haritası ortaya koyması gerekmektedir. Kürt Meselesi bir insan hakları ve demokrasi meselesi olarak ele alınmalı ve çözüm de bu çerçevede sağlanmalıdır. Barışın sağlanamadığı bir ortamda insan haklarından söz edilemeyeceği gibi, demokrasinin mevcudiyeti de mümkün olamayacaktır.

Kürt Meselesi; Ortadoğu’nun en kadim halklarından olan Kürtlerin bir asırdan fazla süredir ulus olmaktan kaynaklı kolektif haklarının, Kürt Coğrafyası’nda egemen olan devletler tarafından tanınmamasına dayanan ve esasında uluslararası bir mesele haline gelmiş bir olgudur. İHD, Türkiye Cumhuriyeti açısından toplumsal barışın, demokratikleşmenin ve insan haklarına dayalı bir devlet olabilmenin en acil gereğini; Kürt Meselesinin çözümüne dair katılımcı, etkin ve çözüm odaklı bir siyasi perspektifin sunulmasında görmektedir. Bilinmektedir ki barış; uzun ve zorlu bir süreç olduğu gibi aynı zamanda mümkündür ve herkes için gereklidir.

Siyasi iktidar, Kürt Meselesine demokratik çözümüne olan inancın pekişmesi ve özgür bir tartışma ortamı oluşması adına başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri ortadan kaldırılmalıdır. Çatışmanın tarafları arasında müzakereyi güçlendirecek bir diyalog mekanizması kurulmalı ve aktörlerin rolünü oynayabileceği koşullar sağlanmalıdır. İnsan haklarına dayalı, çoğulcu, kapsayıcı ve sivil bir Anayasa ivedilikle gündeme alınmalı; Anayasanın toplumsal uzlaşı sağlamadaki rolü pekiştirilmelidir. Kürtlerin seçme ve seçilme ile temsil hakkını ortadan kaldıran uygulamalara son verilmelidir. Sivil toplum örgütlerinin çözüme dair etkin rol almasının önündeki engeller kaldırılmalı; barışa dair yeni ve kapsamlı çalışmalar gerçekleştirilmesinin önü açılmalıdır. Kürt Meselesinin demokratik yöntemlerle çözümü için Kürt ve muhalif siyasetçilerin siyaset yapmalarının önündeki engeller kaldırılmalı, özellikle Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararlarının ivedilikle uygulanarak sivil siyasetin önü açılmalıdır. Kürtçenin hayatın her alanında kullanımının önündeki tüm engeller kaldırılmalı ve Kürtçenin Kürt Meselesi bağlamındaki önemi göz önünde bulundurulmalıdır. Kürt Meselesinin çözümünde dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerinden yararlanılmalı, Türkiye’nin çözüme dair girişimleri ve deneyimleri yeniden gözden geçirilerek özgün koşullara uygun mekanizmalar ve yasal çerçeve oluşturulmalıdır. Barışa dair yapılacak her türlü çalışmada kadınların eşit temsili sağlanmalı, sürece katılımları önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Değerli Basın Emekçileri,

Son olarak, var oluş nedenimiz; hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmaktır. Dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın insan hakları ihlallerini belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz. Bu temelde, Kürt Meselesinin demokratik yollarla çözümü için başlatılan müzakere ortamının sürdürülmesi ve sonuç alınması yönünde tüm kesimlerin daha fazla çaba göstermesi çağrısında bulunuyor, coğrafyamızda yaşanan insan hakları ihlallerinin son bulduğu, toplumsal barış ve özgürlüklerle dolu onurlu bir yaşam temenni ediyoruz.

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ