
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 851. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri, hak savunucuları ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Parti Meclisi (PM) üyesi Beycan Taşkıran ve çok sayıda kişi eyleme katıldı. Eylemde, faili meçhul ve gözaltında zorla kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Her hafta olduğu gibi birçok sivil ve çevik kuvvete bağlı kolluk görevlisi alandaki yerini aldı. Bu hafta, 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen ve 58 gün sonra işkenceyle öldürüldüğü anlaşılan Hasan Ocak’ın failleri soruldu.
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Yıllardır bu alanlardayız. Geliş sürecimiz, 27 Mayıs 1995 tarihinde İstanbul’da, yakınları zorla kaybedilen ailelerin Galatasaray Meydanı’na çıkmasıyla başladı. Bugün 30 yılı geride bırakıyoruz. Bu 30 yıllık süreçte Cumartesi İnsanları ve Kayıp Yakınları, iktidarların tüm zor aygıtlarına rağmen bu mücadeleden vazgeçmedi.
Bugün, 2025 yılında dahi Galatasaray Meydanı’nda Kayıp Yakınları, yalnızca 10 kişiyle sınırlı bir şekilde, inatla ve ısrarla mücadelelerini sürdürmeye devam ediyor. Geçen bu 30 yıl içerisinde mücadele, neredeyse üçüncü kuşaklara devredildi.
İktidarlar değişse de devletin zorla kaybetmelere yaklaşımı ne yazık ki değişmedi. Defalarca ifade ettik: Türkiye’de yüzleşme olmadan demokrasinin tesisi mümkün değildir. Geçmişle yüzleşmeden, kayıpların akıbeti ortaya çıkarılmadan, etkili ve adil soruşturmalar ile failler yargı önüne çıkarılmadan kalıcı ve onurlu bir barış mümkün değildir.
Cumartesi İnsanları ile dayanışma içerisindeyiz. Kendileri hakkında idari makamların keyfi biçimde uyguladığı kişi sınırlandırmasının kaldırılmasını ve Galatasaray Meydanı’nın kayıp yakınlarına ve insan hakları savunucularına açılmasını talep ediyoruz.
Toplumun barışa ve çatışmasızlığa olan inancının güçlendirilmesi için atılması gereken ilk adımlardan biri, devletin arşivlerini açarak geçmişle yüzleşmesidir."
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Parti Meclisi üyesi Beycan Taşkıran, Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası kapsamında yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “17–31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası kapsamında buradayız. Bu hafta vesilesiyle, Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan ağır tabloyu ve adalet mücadelemizi bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Hasan Ocak, 21 Mart 1995’te gözaltında kaybedildiğinde, Ocak ailesi ve yoldaşları ‘Hasan’ı sağ aldınız, sağ istiyoruz’ diyerek sokaklara çıktı. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok kentte kayıp yakınları ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin aileleriyle birlikte yürüttüğümüz bu mücadele, devletin kayıplar gerçeğini bütün dünyaya gösterdi.
Devletin muhalif, devrimci, komünist ve yurtsever güçleri susturmak için 1990’lı yıllarda halk mücadelesini bastırmaya yönelik olarak kaybetme politikasına başvurduğu bir kez daha açığa çıktı. Hasan Ocak bu mücadelenin ilk simgelerindendir. Aynı şekilde Rıdvan Karakoç yoldaşımız da bu mücadele sayesinde bulundu.
Ocak ailesi, yoldaşları, Cumartesi Anneleri, kayıp aileleri… Galatasaray Meydanı tüm bu acıların, öfkenin ve hafızanın tanığıdır. Aynı şekilde Amed’deki Koşuyolu Parkı da bu hafızaya şahittir.
Berfo Ana, Baba Ocak ve diğer kayıp yakınlarımız; çocuklarının mezarını, kemiklerini isteyen, faillerin yargılanmasını talep eden annelerimiz bu mücadele içinde yaşamını yitirdi. Onlar gözü arkada gitti. Ama onların hafızası burada, bizimle birlikte. Bu nedenle 30 yıl da geçse adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Kürt sorununda demokratik çözüm ve onurlu bir barış, yüzleşmeden geçer. Bu gerçekliğin açığa çıkarılması, faillerden hesap sorulması gerekir. Çünkü adalet olmadan barış olmaz; özgürlük olmadan kardeşlik olmaz.
Bu gerçekliği her gün hatırlatmaya ve bunun mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz.”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, kayıp yakınlarının düzenlediği eylemde yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi: “Kayıpları ararken, faili meçhullerde katledilenlerin akıbetini ortaya çıkarmaya çalışırken sizler, çok önemli bir insan hakkı, yaşam hakkı ve adalet mücadelesine öncülük ettiniz. Bu sebeple bizler toplum olarak, siyasi güçler olarak size çok şey borçluyuz.
Cumartesi Annelerinin öncülüğüyle başlayan ve Cumartesi İnsanlarının sürdürdüğü bu mücadele, Türkiye tarihinin en uzun süreli eylemselliğidir. Aynı zamanda dünya tarihinde de en uzun direnişlerden biridir. Plaza de Mayo’da başlayan ve tüm dünyaya yayılan mücadeleye bizler de örnek aldık; bu direnişin önünde saygıyla eğiliyoruz.
Bu ülkede adalet isteyenlere, barış ve eşitlik talep edenlere; sosyal adalet ve ekmek hakkı için mücadele edenlere; Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesini isteyen aydınlara, yazarlara, gazetecilere, devrimcilere, sosyalistlere, yurtseverlere çok ağır bedeller ödetildi. Üstelik sadece kendilerine değil, ailelerine de...
Bugün bu meydanda sizlerin taşıdığı her bir fotoğrafın ardında devasa bir yaşam hikâyesi var. Biraz sonra Hasan Ocak’ın hikâyesini dinleyeceğiz. Bu hafta kendisine adanmış durumda. Ama biliyoruz ki Musa Anter’in, Hrant Dink’in ve burada adını sayamadığımız yüzlerce, binlerce insanın yalnızca akıbeti değil, mücadeleleri de tarihin altın sayfalarına yazılmıştır.
Bugün de barıştan söz ediyoruz. Bugün de Sayın Öcalan’ın yapmış olduğu barış ve demokratik toplum çağrısını hayata geçirebilmek için gece gündüz emek veriyoruz.
Eğer bugünlere geldiysek, Türkiye siyasetinde önemli bir özne haline geldiysek, bu; burada fotoğrafları olan ve olmayan, çok sayıda bedel ödemiş insanımızın bize bıraktığı miras sayesindedir. Bu bedellerle bugünlere ulaştık. Bunun farkındayız.”
İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, kaybettirilen Hasan Ocak’ın hikâyesini okudu: “30 yaşındaki öğretmen Hasan Ocak, 21 Mart 1995 tarihinde polisler tarafından gözaltına alınır. Vatan Caddesi'nde bulunan İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürülür. Burada başında Bayram Kartal’ın olduğu TİM-3 tarafından işkenceye maruz bırakılır.
İstanbul Tem Şubede Hasan OCAK ile aynı zamanda gözaltında bulunan iki kişi onu karakolda gördüklerine tanıklık eder. Gözaltında bulunan başka iki kişi de Hasan Ocak’ın ismini parmak izi listesinde gördüklerini açıklar. Yine, başka bir tanık ise şubede bir hareketlilik olduğunu, polislerin "Hasan Ocak getirildi" diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyler. her yerde Hasan'ı arayan Ocak ailesi ve İHD, herhangi bir resmi bilgiye ulaşamaz. TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, Savcılıklar ve hastanelere yapılan resmi başvurulardan bir sonuç alınamaz.
Türkiye'yi ayağa kaldıran, yurtdışında da ses getiren 58 günlük arayışın sonunda devlet; Hasan Ocak'ın ağır işkence izleri taşıyan ve "meçhul kişi" olarak işlem gören bedeninin, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda olduğunu açıklamak zorunda kalır. Bu açıklamadan sonra dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Bakanı Algan Hacaloğlu “Toplumdan hükümet adına özür diliyorum” der.
Ocak ailesi, İstanbul Tem Şube Müdürlüğü ve "Tim-3" polisleri hakkında DGM Başsavcılığına, Beykoz Savcılığına ve Fatih Savcılığına suç duyurusunda bulunulur ama hiçbir sonuç alamaz. Ocak ailesi Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak etkin soruşturma yapmayan savcılar hakkında şikâyetçi olur ancak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğü bu şikâyeti işleme almaz. Fatih Cumhuriyet Savcılığı, terörle mücadele şubesi polisleri ve olayın soruşturulması ile ilgili görevlerini ihmal eden devlet yetkilileri ile ilgili yapılan suç duyuruları hakkında “şikâyetlerin somut bir veriye dayanmadığı" gerekçesi ile takipsizlik kararı verilir.
İç hukuktan sonuç alamayan Ocak ailesi 26 Temmuz 1996 tarihinde AİHM’e başvurur. AİHM 15 Temmuz 2004 tarihinde Sözleşme’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin usul yönünden ihlal edildiğine karar verir.
Bu mücadelenin ilk gününden bugüne yüreğiyle, sözüyle, direnişiyle omuz veren Ocak ailesinden Maside Ocak’ın da söylediği gibi; tam 30 yıldır, örgütlü zulmün nasıl örgütlü kötülüğe, o kötülüğün de nasıl örgütlü vicdansızlığa dönüştüğünü iliklerimize kadar hissederek yaşadık. Bu topraklarda, sevdiklerimizi gözaltında kaybetmenin acısıyla her gün yeniden yanarak büyüdük. İyi biliyoruz ki, bir adım geri atmak; Hasan’ımıza sırt çevirmek, gözaltında kaybedilen tüm sevdiklerimize ve onların uğruna verdiğimiz adalet mücadelesine ihanet etmektir. İşte bu yüzden ne vazgeçtik ne durduk. Ve söz veriyoruz: Asla durmayacağız.”
Şimdi de gözaltında kaybedilen Hasan OCAK ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ