854. HAFTA: SERHAT KAZAK’IN FAİLLERİ SORULDU

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 854. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri, hak savunucuları ve çok sayıda kişi eyleme katıldı. Eylemde, faili meçhul ve gözaltında zorla kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Her hafta olduğu gibi birçok sivil ve çevik kuvvete bağlı kolluk görevlisi alandaki yerini aldı. Bu hafta, 1992 yılında Hakkâri Şemdinli’de okul çıkışı kaybolduktan sonra işkenceyle öldürülen 13 yaşındaki Serhat Kazak’ın failleri soruldu.

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle gerçekleştirdiğimiz oturma eylemimizin 854. haftasına hoş geldiniz. Yıllardır bu alanlardayız. Tüm zorluklara ve iktidarın baskı politikalarına rağmen, geçmişle yüzleşme talebimizi sürdürüyoruz. Bu talebimizin karşılanması için daha kaç yılın geçmesi gerekiyor?

Cumartesi İnsanları, Mayıs ayı itibarıyla 30. yılını geride bıraktı. Bizler de 15 yılı aşkın süredir Diyarbakır Koşuyolu Parkı’nda her hafta toplanarak, Cumhuriyet tarihi boyunca özellikle 1990’lı yıllardan bugüne kadar yaşanan zorla kaybetmeleri ve faili meçhul cinayetleri dile getiriyoruz. Dile getirdiğimiz her bir hikâye, devletin arşivlerinde mevcut. Bu hikâyelerin birçoğu mahkeme tutanaklarına da yansıdı.

Bu olaylara ilişkin olarak itirafçı beyanları, kolluk kuvvetlerinin ifadeleri ve kamu görevlilerinin açıklamaları mevcut. Ancak tüm bunlara rağmen ciddi bir dirençle karşı karşıyayız. İktidarlar değişse bile, Türkiye’de zorla kaybetmeler ve bu suçlarla yüzleşmeme hâli, ciddi bir devlet politikası olarak karşımızda duruyor.

Bugün, İnsan Hakları Derneği'nin ev sahipliğinde Diyarbakır'da toplumsal barış için bir buluşma da gerçekleşiyor. Şu anda devam etmekte olan bu buluşmada, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülememesi ve güvenlikçi politikaların uygulanması nedeniyle mağdur olmuş pek çok insan bir araya geliyor. Toplumun her kesiminden mağdurların yer aldığı bu buluşmada, herkesin ortak talebi: adaletin sağlanması, geçmişle yüzleşmenin gerçekleştirilmesi ve bir daha Kürt meselesiyle bağlantılı nedenlerle insanların yaşamını yitirmemesi.

Biz de buradan, Cumartesi İnsanları ve kayıp yakınlarıyla birlikte bu ortak talebimizi bir kez daha dile getirmek istiyoruz.

Geçmişle yüzleşmenin sağlanması, Türkiye’de kalıcı barış için çok önemli bir adımdır. Bugün aramızda, Galatasaray Meydanı’nda 30 yıldır bu mücadeleyi sürdüren İkbal Eren de bulunuyor. İkbal Eren, kardeşi Hayrettin Eren’in 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana kayıp olması nedeniyle yıllardır bir adalet mücadelesi yürütüyor. Şimdi sözü kendisine bırakacağım.”

İstanbul'dan gelen kayıp yakını İkbal Eren, Galatasaray Meydanı’ndan Diyarbakır Koşuyolu Meydanı’na selam getirdiklerini söyledi. “Hepimizin acısı ortak. Cümlelerimizi hep aynı şekilde bitiriyoruz: “Bir daha kendisinden haber alamadık.”

Bu ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine devlet; dili, dini, ırkı, etnik kökeni gözetmeden, kendisine karşı olan insanları gözünü kırpmadan kaybetti.

Ben ve burada bulunan kardeşlerim yıllardır 30, 40 yıldır sevdiklerimiz için adalet arıyoruz. Hak ve adalet mücadelesi veriyoruz.

Bu mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için devletin cezasızlık politikasına son vermesi, zaman aşımı kavramının kaldırılması gibi yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguluyoruz.

Bu taleplerimiz karşılık bulmadığı sürece, ne Galatasaray Meydanı ne de Koşuyolu Meydanı gerçek anlamda demokrasiye kavuşabilir. Bu ülkede demokrasiden söz edilecekse, o yol Galatasaray Meydanı’ndan ve Koşuyolu’ndan geçmelidir.

Kayıplarımızın akıbetinin açıklanması ve faillerin yargılanması en öncelikli talebimizdir. Bunlar gerçekleşmeden gerçek bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

Buradaki tüm kardeşlerimi selamlıyor, Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları’nın selamlarını tekrar ileterek hepinize teşekkür ediyorum.”

İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, kaybettirilen Serhat Kazak’ın hikâyesini okudu: “13 yaşındaki Serhat Kazak, ilkokulun son sınıfında okuyordu. O günlerde, Şemdinli’ye yeni gelen Özel Harekât Timleri, Serhat’ın okuduğu Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nun bodrum katında kalıyordu.

Serhat olaydan kısa bir süre önce okula giderken boynuna ve beline sarı, kırmızı, yeşil renklerden yapılmış bir poşi bağlar. Serhat’ı bu şekilde gören dönemin İlçe Kaymakamı, Özel Harekât Timlerine seslenerek “Bu çocuğun boynundaki paçavraları sökün” der ancak Serhat bu duruma direnerek “Ben Kürdüm ve bunları çıkarmayacağım” deyip oradan ayrılır.

Bu olaydan sadece birkaç gün sonra, Serhat okul çıkışında Halit adlı arkadaşıyla birlikte evine doğru yola çıkar. Ancak o akşam eve dönmez. Ailesi endişelenerek, ilçedeki tüm akrabalarının evlerini arar. Ama Serhat’ı hiçbir yerde bulamazlar.  

Ertesi gün amcası Hayrettin Kazak sabah erkenden Yüksekova’daki akrabalarının evine gider ama Serhat’ı orada da bulamaz. Amca Hayrettin KAZAK hemen Şemdinli’ye geri döner. Aynı gün saat 10.00 sıralarında Serhat’ın küçük kardeşi dışarıda bağırır. Serhat’ın cesedi evlerinin duvar dibine atılmıştır.

Ailenin anlatımına göre, olayın yaşandığı civarda çalışan Hakkârili bazı inşaat işçileri, Özel Harekât timlerini Serhat’ın cesedini oraya bırakırken görmüştü ancak korktukları için susmuşlardı.

Yetkililer aileye Serhat’ın elektrik direğindeki elektrik akımına kapılarak öldüğünü söyler. Ailenin beyanına göre ise bahsedilen elektrik direği yetkililerin söylediği şekilde demir direk değildir, PTT’nin Telefon hatlarında kullanılan ve ağaçtan yapılmış direktir. Ayrıca uzun süreden beri elektriğe bağlı değildir.  

Olay yerine Cumhuriyet Savcısı, İlçe Kaymakamı ve dönemin Milletvekili Mustafa Zeydan gelir. Serhat’ın amcası, savcıya yeğeninin Özel Harekât Timlerince öldürüldüğünü söyler. Özel Harekâtçıların kaldığı okul bodrumuna gittiğini ve orada Serhat’a verilen elektrik kablosu, kan izleri, yüksek elektrik etkisiyle kopan saçlarını dahi gördüğünü söyler.

Olaydan sonra öldürülen Serhat’ın cesedine otopsi işlemi yapılmaz. Serhat’ın babası Şerafettin Kazak o dönem Almanya’da çalışmaktadır. Olayın ardından gelip otopsi yaptırmak istemiştir ancak aile tehdit edildikleri ve can güvenliklerinden endişe ettikleri için bu işin üzerine daha fazla gidememiştir. O tarihten bu yana Serhat Kazak dosyası, faili meçhul olarak raflarda yerini almıştır.

Kaç yıl geçerse geçsin Serhat KAZAK için tüm kayıplarımız için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.”

Şimdi de faili meçhul bir şekilde öldürülen Serhat KAZAK ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ