
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 858. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri, hak savunucuları ve çok sayıda kişi eyleme katıldı. Eylemde, faili meçhul ve gözaltında zorla kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Her hafta olduğu gibi birçok sivil ve çevik kuvvete bağlı kolluk görevlisi alandaki yerini aldı. Bu hafta, 1980 yılında Diyarbakır’da gözaltına alınıp kaybedilen Recep İkincisoy’un akıbeti soruldu.
İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Yakup Güven, eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi:“Gözaltında zorla kaybedilenlerin, faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin, Kürt meselesi bağlamında yaşanan hak ihlallerinin tüm sonuçlarının ve nedenlerinin artık ortadan kaldırılması gerektiğini bu meydanlarda sürekli haykırıyoruz. Kaybedilen insanların akıbetlerinin araştırılmasını, faillerin tespit edilip hukuka uygun şekilde yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını talep ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, geçen hafta yıllardır süren hukuksuzlukların bir tespiti niteliğinde bir AİHM kararı kamuoyuyla paylaşıldı. Kobanê yargılamasında yargılanan Kürt siyasetçiler, özellikle eski şube başkanımız Selahattin Demirtaş ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir ihlal kararı verdi. AİHM, Demirtaş’ın tutukluluğunun Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu beyan etti. AİHM’in bu anlamda verdiği ilk karar değildi. AİHM kararına rağmen, ne yazık ki ilgili mahkeme tutukluluğun devamına ve tahliye taleplerinin reddine karar verdi. Bu kararların adli ve hukuki değil, siyasi kararlar olduğunu burada bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Şu an karşı karşıya olduğumuz yargılama usulleri, aslında Cumhuriyetle birlikte karşımıza çıkan İstiklal Mahkemeleri pratiğinin bir devamıdır.
Bu süreç, Kürt aydın ve siyasetçilerin yargılandığı 49’lar Davası’nın; 1980 darbesinden sonra Kürt öğrencilerin, aydınların, siyasetçilerin yargılandığı darbe mahkemelerinin bir benzeridir. Bu nedenle yürütülen yargılamaların hukuki olmadığını bir kez daha beyan ediyoruz.
Demokratik siyaset yürüten siyasetçilerin ve aydınların bir an önce tahliye edilmesini, serbest bırakılmalarını ve hukukun üstünlüğüne uygun, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun bir yargılama süreci yürütülmesini talep ediyoruz. Yargıya yönelik siyasi müdahalelerden derhal vazgeçilmesini istiyoruz.
Bizim "barış süreci" olarak umut ettiğimiz sürecin gerçek bir demokratik toplumsal barışa evrilmesi için, hükümetin kamuoyunu tatmin edecek ve Kürt halkında oluşan hak ihlalleri mağduriyetini giderecek adımlar atması gerekmektedir.
Şimdi, her hafta olduğu gibi bu hafta da bir kayıp hikâyesini sizlerle paylaşacağız. Bu hikâyelerin, tıpkı diğer tüm kayıp hikâyeleri gibi, akıbeti ortaya çıkarılmadan tamamlanmamış birer hikâye olduğunu kamuoyunun bilmesini isteriz.
Tüm bu hukuka aykırı süreçlerle birlikte kayıplarımızın tespit edilmesini, akıbetlerinin araştırılmasını ve faillerin yargılanmasını bir kez daha talep ediyoruz.”
Ardından, İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, kaybettirilen Recep İkincisoy’un hikâyesini okudu:“18 yaşındaki Recep İKİNCİSOY, ailesiyle birlikte Diyarbakır’da ikamet ediyordu. Nişanlıydı ve evlilik hazırlıkları yapıyordu.
Türkiye’de 12 Eylül Askerî Darbesi’ne hızla yaklaşıldığı günlerdi. Darbeye zemin hazırlamak amacıyla ülkenin büyük bir kesiminde sıkıyönetim ilan edilmişti. Diyarbakır da bu illerden biriydi.
Diyarbakır’daki ağır baskı ortamında Recep İKİNCİSOY, sık sık polisler ve sivil giyimli kişiler tarafından izleniyor ve tehdit ediliyordu.
Kaybedilmeden kısa bir süre önce sivil polisler tarafından kaçırılmak istenmiş, olay yerine yakın bir akrabasının evine sığınarak kurtulmuştu.
16 Temmuz 1980 tarihinde, büyük PTT’nin arka sokağında bulunan evlerinin önünde sivil giyimli kişilerce kaçırıldı. Ramazan ayıydı. Kendisine ait bir perdeci dükkânı vardı. Akşam vakti evine geldi, iftarını açtı ve tekrar dükkânına gitti. O tarihten bu yana Recep İKİNCİSOY’dan bir daha haber alınamadı.
16 Temmuz 1980 gecesi, saat 23.00 civarında, Recep İKİNCİSOY evine dönerken, tanık beyanlarına göre üç sivil polis tarafından evine yakın bir yerde zorla otomobile bindirilerek götürüldü. Olaya şahit olan komşular durumu hemen ailesine bildirdi.
Baba Salih İKİNCİSOY, emniyet ve savcılık başta olmak üzere ilgili tüm kurumlara başvuruda bulundu. Ancak tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Recep İKİNCİSOY’dan bir daha haber alınamadı.
Diğer gözaltında kaybedilme dosyalarında olduğu gibi, Recep İKİNCİSOY dosyasında da ailenin tüm başvurularına rağmen, hakikatin açığa çıkarılmasını ve şüphelilerin yargılanmasını sağlayacak etkin bir soruşturma hiçbir zaman yürütülmedi.
Anne Bedia İKİNCİSOY, ölünceye kadar oğlunu bekledi. Baba Salih İKİNCİSOY ise şöyle demişti:
“Oğlumun ne ölüsü var ortada, ne de dirisi… Bir mezarımız oluncaya dek onun öldüğüne inanmak istemiyorum.”
Anne Bedia ve baba Salih, oğullarının akıbetini öğrenemeden bu dünyadan gözü açık bir şekilde göçüp gittiler.
Kaç yıl geçerse geçsin, Recep İKİNCİSOY için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.”
Şimdi, Recep İKİNCİSOY ve diğer tüm kayıplar ile faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ