873 HAFTA: MEHMET ŞİRİN BAYRAM’IN AKIBETİ SORULDU

873 HAFTA: MEHMET ŞİRİN BAYRAM’IN AKIBETİ SORULDU

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 873. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri, hak savunucuları ve çok sayıda kişi eyleme katıldı. Eylemde, faili meçhul ve gözaltında zorla kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Her hafta olduğu gibi birçok sivil ve çevik kuvvete bağlı kolluk görevlisi alandaki yerini aldı. Bu hafta, 2 Kasım 1996 tarihinde Kulp ilçesinin Demir’li Köyünde gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan Mehmet Şirin Bayram’ın akıbeti soruldu.

İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Fırat Akdeniz, eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Oturma eylemimizin 873. haftasında bir kez daha burada bir aradayız. Birkaç gün önce Cumhuriyet’in 102. yılını geride bıraktık. Cumhuriyet’in, kısa zamanda çok iş yaptığı bir dönemde ilk icraatı; bu topraklarda yaşayan Kürtlere, Ermenilere, Alevilere Türk olmayanlara, Müslüman olmayanlara kısaca “makbul vatandaş” sayılmayan her kesime karşı 100 yıl boyunca hafızayı araştırma ve yok etme politikasını sürdürmek oldu. Çünkü 100 yıllık bir uluslaşma, ulus devlet kurma süreci vardı.

Eğer Cumhuriyet, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşayan halklara karşı hoşgörülü olsaydı; eğer kendini demokratikleştirme konusunda ileriye taşıyabilseydi, bugün ne Şeyh Said İsyanı’nı, ne Dersim soykırımını, ne 6–7 Eylül olaylarını, ne Maraş katliamını, ne de Madımak olayını yaşamış olurduk. Daha da önemlisi, Kürt sorunundan kaynaklı inkârın gölgesinde son 40 yılda yaşanan çatışmalı süreçte 50.000 insanımız yaşamamış olurdu; bugün aramızda olurdu. Maalesef Cumhuriyetten bize kalan acı bir hatıradır. Anadolu ve Mezopotamya topraklarının derinlikleri binlerce mezarsız ölüyle doludur. Ve 100 yıldır insanlar kendi ölülerinden vazgeçmiyor; kendi ölülerine sahip çıkıyor.

Tam da içinden geçtiğimiz bu günlerde barışı konuşuyoruz; 100 yılın muhasebesi yapılmalı ve bununla birlikte gerçek bir yüzleşme olmalı. Eğer gerçek bir barıştan söz edeceksek mezarsız ölülerimizle yüzleşmeliyiz. Kendi ölülerimize bir yer bulmak zorundayız. Eğer kendi ölülerimize bir yer bulamazsak, birlikte yaşama umudumuz da zayıf kalır. Bu yüzden söylüyoruz: Barışın yolu Galatasaray Meydanı’ndan geçer. Barışın yolu tam da burada, bu meydanda, koşu yolunda geçer. Çünkü bizler mezarsız ölülerimize mezar bulmak zorundayız. Bu topraklarda artık savaş değil, barış konuşulmalıdır.

Değerli basın mensupları, bu hafta 2 Kasım 1996’da henüz 17 yaşındayken gözaltında kaybedilen Mehmet Şirin Bayram’ın öyküsünü sizlerle paylaşacağız. Mehmet Şirin Bayram’ın ailesi de aramızda. Yıllardır oğlunun yolunu beklerken “bugün bir kemiğine bile razıyım” diyen Remziye Ana’nın hasreti sona ersin istiyoruz. Bir kez daha çağrımızı yeniliyoruz: Son kaybımız bulunana, katil ve failler hesap verene kadar bu mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.”

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin konuşmasında şöyle ifade etti: “Bugün, 17 yaşında gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alamadığımız Mehmet Şirin Bayram ile ilgili bir aradayız. Coğrafyamız, az önce arkadaşımızın da söylediği gibi, mezarsız ölüler coğrafyasıdır. Bu coğrafyada birçok insan evinden, sokaktan, iş yerinden gözaltına alındı ve bir daha geri dönmedi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti maalesef Birleşmiş Milletler’in zorla kaybetmelere karşı hazırladığı sözleşmeyi imzalamamakta direniyor. Eğer bu sözleşmeyi imzalamış olsaydı, kaybetme gibi devam eden suçlarda zaman aşımı olmazdı. Ancak Türkiye Cumhuriyeti yargısı, cinayet suçunda zaman aşımı uygulayarak bu dosyaları 20 yıl içinde kapatıyor. Hiçbir talebimizi yerine getirmiyor. Gözaltında alınan ve kaybedilen insanlarımızla ilgili sunduğumuz tanık beyanları ve diğer tüm delilleri görmezden gelerek, zaman aşımı gerekçesiyle sürecin üzerini kapatmak istiyorlar. Ama biz unutuyor muyuz? Asla.

Bu coğrafya, mezarsız ölülerin kayıpları üzerinden verilen bir mücadelenin öyküsüdür aynı zamanda. Kürdistan’da işlenen tüm insanlık suçlarının en acısı olan zorla kaybetmeye karşı verilen mücadelenin bir parçasıdır bu. O nedenle bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.

1915’ten bu yana gözaltına alınıp kaybedilen, bir daha kendilerinden haber alınamayan tüm insanlarımızın peşindeyiz. Bırakmayacağız.”

Ardından söz alan Mehmet Şirin Bayram’ın kardeşi Halime Bayram, duygularını şu sözlerle aktardı: “29 yıl önce evinden sağ salim alınıp götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan abim Şirin şahsında; bugüne kadar yaşam hakkı elinden alınan 17.000 faili meçhul cinayetin hesabını soran, ilgili mekanizmaları bıkmadan usanmadan sorumluluklarını yerine getirmeye çağıran bu mücadeleyi düşündüm. Bu sayıdaki faili meçhul cinayet, bu coğrafyada zamana yayılmış bir katliamdır. Eğer ülkede onurlu bir barış sağlanacaksa; devletin bu konuda samimi bir iradesi varsa, öncelikle kayıp yakınları ve Cumartesi Anneleri ile yüzleşmelidir.

Bu yüzleşmeden sonra, çözüm gücü olarak ortada duran mekanizmaların bir an önce sorumluluklarını yerine getirmesi, zaman kaybetmeden devreye girmesi gerekir. İşlenen 17.000 faili meçhul cinayetin, son 200 yıllık Kürt inkâr ve imha politikalarından bağımsız olmadığını ısrarla vurguluyor ve böyle tanımlamaya devam ediyoruz. Bugüne kadar kurulmamış hiçbir sözün kalmadığı, sorumluluklarını hatırlatmaktan hiçbir yorgunluk ve yılgınlık hissetmeyen ikinci kuşaktan, mücadeleyi üçüncü kuşağa devretmeye başladık. Bu hakikat mücadelesi, devletin ve devlet mekanizmalarının utancıdır.

Gelecek nesillere ve kuşaklara, bu mücadelelerin sorunlarının bir an önce yargılanması ve gerekliliklerin yerine getirilmesi gerektiğini hatırlatmaktan, üçüncü kuşağa devredilemeyecek bir yüz karası bırakıyorlar. Kendi sorumluluklarını bilmediklerini, çözüm gücü olmaktan ne kadar uzak durduklarını; aksine çözüm gücü olma karşısında direnç gösterdiklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Bir an önce vazgeçmelerini istiyoruz.

Burada deriz ki, acaba bugüne kadar kurulmamış bir söz var mı? Acaba vicdanlara dokunulmamış, hâlâ söylenmemiş bir kavram, bir tanımlama var mıdır?

Bu mücadeleyi anlatırken; insanların akıbetinin peşine düşen, ancak bu uğurda yaşam hakları elinden alınmış olan insan hakları savunucularını da hatırlıyoruz. Bugüne kadar ikinci kuşaktan üçüncü kuşağa doğru giden bu hakikat arayışının, onurlu bir barışla iç içe, yüzleşmeyle gerçekleşmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.”

İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Berfin Elçi, Mehmet Şirin Bayram’ın hikâyesini okudu. “Mehmet Şirin BAYRAM, 15 Ağustos 1978 tarihinde Diyarbakır ili Kulp ilçesi Demirli Köyüne bağlı Bîra Zeyna Mezrasında doğar.1994 yılında Bayram Ailesinin yaşadığı Demirli Köyü Bîra Zeyna Mezrasında devlet köylüler üzerinde ciddi baskılar oluşturup, köylüleri korucu olmaya zorlar. Ancak tüm baskılara rağmen köylüler koruculuğu kabul etmeyince yaşadıkları köy yakılır ve çoğu köylü zorla yerlerinden göç ettirilir.

Şirin Bayram’ın amcası olan İhsan Bayram, tüm baskılara rağmen köyde kalmaya devam eder. Aradan 2 yıl geçtikten sonra Mehmet Şirin Bayram, 1996 yılının Kasım Ayında köyde yaşamakta olan amcası İhsan Bayram’ı ziyaret etmek için yola çıkar.

Demirli köyüne vardığında karanlık çöker. Mehmet Şirin Bayram, yoluna devam etmez, sık sık yaşanan operasyonlardan dolayı gece tehlike arz edebilir diye Bîra Zeyna’ya ertesi sabah gideceğini düşünerek akrabası olan Ramazan Tekin’in evine misafir olarak kalmaya karar verir. O gece saat 11-12 civarında Kulp Korucuları ve Askerlerin yaptıkları ev baskınında ev sahibi olan Ramazan Tekin ve misafir olan Şirin Bayram gözaltına alınır.

Ramazan Tekin ve Şirin Bayram’ın gözaltına alındığı esnada ev sahibi Hazal Tekin, (Ramazan Tekin’in eşi) Fettah ve Cumali isimli iki korucuyu tanıdığını söyler. Aynı günün sabahında Hazal Tekin, Şirin Bayram’ın amcası olan İhsan Bayram’ı haberdar etmek üzere saat 07:00 gibi Bîra Zeyna mezrasına giderek Şirin'in amcasına Kulp korucularının ve askerlerin Şirin ve Ramazan’ı gözaltına aldıklarını haber verir.

Bayram Kulp Karakolu'na giderek gözaltındaki Şirin Bayram için tanıdığı koruculardan korucubaşı Hüseyin ve Mustafa Bulut'tan Şirin Bayram hakkında bilgi vermelerini ister. Mustafa Bulut İhsan Bayram’a burada kalıp kendisinden haber beklemesi gerektiğini söyler, ertesi gün öğlen saatlerinde Mustafa Bulut (korucubaşı) İhsan Bayram’a ulaşarak Şirin’in Kulp Karakolu'nda olduğunu onu gördüğünü, onunla konuştuğunu ve Şirin’in gözlerinin bağlı olduğunu söyler.

Korucubaşı olan Mustafa Bulut Kulp Karakolu'na çağrılarak Şirin Bayram’ı gördüğünü söylememesi için tehdit edilir ve şiddet görür. Ertesi gün sabah 08.00 gibi Mustafa Bulut, Şirin Bayram’ın amcası İhsan Bayram’ın yanına giderek Şirin Bayram’ı hiç görmediğini ve Kulp Karakolu'na hiç gitmediğini söyler. Ailenin tüm resmi kurumlara yapmış olduğu başvuru ve arama çabalarına rağmen 17 yaşında gözaltında kaybettirilen Şirin Bayram’dan bir daha haber alınamaz.

Yıllardır bu meydanda “evladımın kemiklerini istiyorum, onun da bir mezarı olsun; gidip başında dua okumak istiyorum” diyen Remziye Ananın bu hasreti son bulsun istiyoruz.

Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Şirin Bayram için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.”

Şimdi de gözaltında kaybettirilen Mehmet Şirin Bayram ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ