877. HAFTA: ENDER TOĞCU’NUN AKIBETİ SORULDU

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 877. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri, hak savunucuları ve çok sayıda kişi eyleme katıldı. Eylemde, faili meçhul ve gözaltında zorla kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Her hafta olduğu gibi birçok sivil ve çevik kuvvete bağlı kolluk görevlisi alandaki yerini aldı. Bu hafta, 29 Kasım 1994 tarihinde polisler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Ender Toğcu’nun akıbeti soruldu.

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “877. haftamızı geride bırakıyoruz. 30 yılı aşkın bir süredir kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, Türkiye’deki zorla kaybetmelere ve faili meçhul cinayetlere dikkat çekmek için her hafta alanlarda buluşuyor. Bu 30 yıllık süre içerisinde kaybedilen insanlar arasında, İnsan Hakları Derneği’nin çok kıymetli üye ve yöneticileri de vardı. Bugüne kadar 23 üye ve yöneticimiz faili meçhul cinayetlerle ve zorla kaybetmelerle yaşamdan koparıldı. İçinde bulunduğumuz hafta, bu 23 kaybımızdan iki arkadaşımızın ölüm yıl dönümüydü. Şevket Epözdemir ve Tahir Elçi. Her ikisi de hem meslek yaşamlarında hem de kişisel serüvenlerinde, Kürt meselesinin demokratik çözümü, Türkiye’de insan haklarının güçlendirilmesi ve demokrasinin geliştirilmesi konusunda çok ciddi çalışmalar yürütmüş, büyük fedakarlıklarda bulunmuş ve bu mücadele sonunda hayattan koparılmış arkadaşlarımızdır. Her iki dosya da aslında cinayetlerin işleniş biçimi bakımından binlerce kayıp hikayesinin bir özeti niteliğindedir.

1993 yılında gözaltına alınarak zorla kaybedilen Şevket Epözdemir’in cenazesine bir gün sonra ulaşılmıştı. Sevgili Tahir Elçi ise 2015 yılında, Kürt meselesinin demokratik çözümünün rafa kaldırıldığı bir dönemde tekrar barış çağrısı yaptığı bir zamanda, Diyarbakır Sur’da, Dört Ayaklı Minare önünde, onlarca meslektaşının ve basın mensubunun kameralarının kayıtta olduğu bir ortamda yaşam hakkından mahrum bırakıldı.

Her iki dosyanın da binlerce faili meçhul cinayette olduğu gibi cezasızlıkla sonuçlandığını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Mahkemelerin vermiş olduğu bu kararların vicdanlı insanlar açısından, insan hakları mücadelesi yürütenler açısından bir anlam taşımadığını, mücadelemizin, aydınlatılmayan tek bir faili meçhul cinayet kalmayana kadar devam edeceğini belirtmek istiyorum.

Bugünkü buluşmamız vesilesiyle, Şevket Epözdemir ve Tahir Elçi şahsında, zorla kaybedilen ve faili meçhul cinayetlere kurban giden tüm insanlarımıza bir kez daha saygıyla anıyoruz.”
 

Ardından İHD Eş Genel Eşbaşkanı Cihan Aydın konuşmasında şunları söyledi: “Kayıp yakınları, anneler, kardeşler, ağabeyler, ablalar tam 877 haftadır adalet arıyor. Gerçeği arıyor. Ancak devlet, gerçeklerin ortaya çıkmasına karşı önümüze kocaman, kalın bir duvar örmüş durumda. Bütün çabalara, ısrarlara ve mahkeme kararlarına rağmen bu konuda bir ilerleme sağlanamıyor. Her hafta insanlar barışçıl bir şekilde bir araya geliyor. Diyarbakır’da, İstanbul’da Cumartesi Anneleri, Van’da ve Türkiye’nin birçok ilinde sokaklara çıkıyorlar. Tek istedikleri şey, yakınlarına ne olduğunu, bunu kimin yaptığını öğrenmek istiyorlar.

Bütün çaba, emek ve acı bunun için. Ancak bugüne kadar kulaklar da sağır, vicdanlar da sağır ve kör. Umuyorum ki barışı konuştuğumuz, müzakereyi konuştuğumuz bu dönemde bu ağır insanlık trajedisine ve bu büyük travmaya da bir çare bulunur. Failler bulunur, gerçekler ortaya çıkar.

İnsan Hakları Derneği olarak kurulduğumuz günden bugüne kadar kayıp yakınlarının, yani zorla kaybetme mağdurlarının adalet arayışlarının her zaman destekçisi olduk ve olmaya devam edeceğiz.”
 

İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz, Ender Toğcu’nun hikayesini okudu. “Evli ve tek çocuk babası olan Ender Toğcu, 29 Kasım 1994 tarihinde saat 15.00 civarında ağabeyi olan Ali Toğcu’ya, hastaneye yatırılan eşinin yanına gideceğini belirtir ve onun yanından ayrılır. Hastanede o gün refakatçi olarak bulunmakta olan Ender Toğcu’nun annesinin beyanına göre oğlu o gün hastaneye hiç uğramaz.

Aynı gün gece saat 22.30 civarında Ender’in babasının ikamet ettiği eve 7-8 kişilik sivil polisler tarafından baskın düzenlenir. O esnada polisler evde bulunan baba Hüseyin Toğcu ve küçük oğlunu dövmeye başlar. Polisler, baba Hüseyin Toğcu’yu sürekli olarak oğlunun nerede olduğunu sorarak dövmeye devam eder. Baba Hüseyin Toğcu, korktuğundan dolayı sivil polislere oğlu Ender Toğcu’nun “üç gün önce Kayseri’ye dayısının yanına gittiğini” söyler. Bunun üzerine polisler babayı “Oğlun bizim elimizde, üç gün içinde sana ölüsünü teslim ederiz” diye tehdit ederek evden ayrılırlar.

Evden ayrılan sivil polisler daha sonrasında Ender’in ağabeyi olan Ali Toğcu’nun evine giderler. Ali’ye de aynı şekilde Ender Toğcu’nun nerede olduğunu sorarlar. Ali Toğcu, sivil polislere Ender’in saat 15:00 civarında yanından ayrıldığını ve kendisini bir daha görmediğini ifade eder. Bunun üzerine polisler, Ali Toğcu’yu da yanına alarak babasının evine tekrar gelirler ve babaya “Evinizde silah var, o silahı bize teslim edeceksiniz” deyip odunluğa girerek silahı çıkarırlar. Polisler babasına silahın yerini Ender Toğcu’nun söylediğini belirtip oradan ayrılırlar.

Aynı gece saat 24:00 sıralarında oradan ayrılan polisler bir süre sonra tekrar eve geri gelip baba Hüseyin Toğcu’ya tutanak imzalatırlar. Polisler oradan ayrılmadan önce karşı komşuya da Ender’in nerede olduğunu sorarlar. Komşuları ise Ender’i tanımadığını ve nerede olduğunu bilmediğini belirtince polisler askerliğini daha önce yapmış olan Ender hakkında “Ender Asker kaçağı ve onu arıyoruz.” deyip oradan ayrılırlar.

Olayın ertesi günü Ender’in ağabeyi Ali, kahvehanede oturduğu sırada Çarşı Karakolu polisleri tarafından kahvehaneden alınıp üç gün boyunca gözaltında sorguya çekilir. Ağabeyine de Ender’in nerede olduğu sorulur, ağabeyi nerede olduğunu bilmediğini söyleyince polisler “yalan söyleme, biz onu yakaladık, üzerinde bir liste de çıktı. O listede telsiz ve pil gibi eşyaların fiyatı da yazıyordu.” derler. Ender Toğcu’nun babası Hüseyin Toğcu’nun beyanına göre, Ender’in ağabeyi gözaltında kaldığı sürede Ender’in çığlıklarını ve sesini duyar. Ağabeyi olan Ali Toğcu üçüncü gün Ergani yolu üzerinde serbest bırakılır.

Baba Hüseyin Toğcu, oğlunun kaybedilmesinden sonra her ay Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunur, fakat kendisine oğlunun gözaltına alınmadığına ve gözaltı kaydının bulunmadığına ilişkin cevaplar verilir. Yine Ağabeyi sözlü olarak Çarşı Karakoluna başvuruda bulunur. Ancak yapılan tüm girişimlere ve aradan geçen 31 yıla rağmen Ender Toğcu’nun akıbeti ile herhangi bir haber alınamaz.”

Şimdi de Ender Toğcu ve diğer tüm Kayıp ve Faili Meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.
 

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ