“Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” Toplantısının Sonuç Bildirgesi Basınla Paylaşıldı

“Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” Toplantısının Sonuç Bildirgesi Basınla Paylaşıldı

İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi tarafından düzenlenen ve İHD Diyarbakır Şubesi’nin ev sahipliğinde 21–22 Haziran 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen “Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” başlıklı iki günlük konferansın sonuç bildirgesi, İHD Diyarbakır Şubesi binasında düzenlenen toplantıyla basınla paylaşıldı. Konferansta, Kürt meselesi çerçevesinde yaşanan ağır insan hakları ihlalleri, toplumsal tahribat ve adalet ihtiyacı ele alınırken; sivil toplumun barış süreçlerindeki rolü ve çözüm önerileri de detaylı şekilde değerlendirildi.

Açıklamadan önce söz alan İHD Genle Merkez Eş Başkanı Hüseyin Küçükbalaban şunları ifade etti:

“Devlet Bahçeli'nin girişimleri, el uzatması, tokalaşması ve sonrasındaki açıklamaları ile “barış güvercini tek kanatla uçamaz” sözlerine rağmen, geldiğimiz noktada iktidarın somut bir adım atmadığını görüyoruz.

27 Şubat’ta yapılan Barış ve Demokrasi Toplum Çağrısı sonrası düzenlenen kongrede silahsızlanma yönünde bir çağrı yapıldı. Ancak bu çağrıya karşılık olarak ciddi ve güçlü bir adım atılmadı.

Hatırlayacaksınız, hasta mahpuslar, siyasi mahpuslar ve Abdullah Öcalan’ın koşullarıyla ilgili toplumda büyük beklentiler oluşmuştu. 10. Yargı Paketi açıklandı ancak ne yazık ki bu pakette de hasta mahpuslar konusunda herhangi bir olumlu gelişme olmadı. Halen hasta mahpusların cezaevlerinde kalmaya devam edeceği anlaşılıyor. Yani, kayda değer bir değişiklik yaşanmadı.

Öte yandan, Meclis’in tatile girmesine çok az bir süre kalmışken, Devlet Bahçeli'nin önerdiği 100 kişilik bir komisyon kurulması ve alt komisyonlarla desteklenmesi yönündeki çağrısı da bugüne kadar bir karşılık bulmuş değil.

Silahsızlanma kongresi önemli, atılan adımlar kıymetli. İnsan Hakları Derneği olarak yaşam hakkı ihlallerinin son bulmasını çok önemli buluyoruz. Ancak, medyadan edindiğimiz bilgilere göre Güney Kürdistan’da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yoğun askeri operasyonlar yürüttüğünü biliyoruz. Bu durum, ateşkes ilan etmiş ve silahsızlanma kongresi düzenleyerek bu yönde kararlar almış PKK mensupları açısından ve barış süreci bakımından ciddi riskler barındırmaktadır. Bunu defalarca dile getirdik.

Yeni ölümlerin yaşanması, askeri operasyonların sürmesi barış sürecini sabote eder. Bu nedenle devletin; siyasi iradesiyle, askeri yapısıyla ve tüm bürokrasisiyle barış sürecini sahiplenmesi gerekir. En azından, şu aşamada askeri operasyonlar durdurulmalı ve siyasi sürecin tartışmaya açılması sağlanmalıdır. Bu konuda adımlar atılmasını önemsiyoruz.

İki günlük çalıştayımızın ilk sonuçlarını bugün sizlerle paylaşacağız. Diyarbakır Şube Başkanımız ve aynı zamanda İHD Yürütme Kurulu Üyesi olan Ercan Yılmaz, 2025 yılı itibarıyla ortaya çıkan temel bulguları sizlerle paylaşacak. Şimdilik benden bu kadar, teşekkür ederim.”

Açıklama, İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz tarafından okundu.

İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi tarafından düzenlenen ve 21–22 Haziran 2025 tarihlerinde İHD Diyarbakır Şubemiz ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” başlıklı Konferans, Kürt Meselesi bağlamında uzun yıllardır devam eden çatışmalı sürecin yol açtığı ağır insan hakları ihlallerini, toplumsal tahribatı ve adalet ihtiyacını ele almak üzere gerçekleştirilmiştir.

Konferansın açılış konuşmaları, İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ve Hüseyin Küçükbalaban tarafından yapılmış; bu konuşmalarda İHD’nin geçmişten bugüne toplumsal barış konusunda yürüttüğü çalışmalar özetlenmiş ve bu Konferansın amacına ilişkin çerçeve sunulmuştur. Ayrıca açılış bölümünde, Şiddetsiz İletişim gönüllüsü Vivet Alevi’nin yaptığı sunumla, çatışma sonrası toplumsal yeniden inşa süreçlerinde diyalog ve dinleme temelli yaklaşımların önemi vurgulanmıştır.

Konferans, çatışmalı süreçten etkilenen yurttaşlar, farklı alanlarda çalışan çok sayıda sivil toplum örgütü, meslek odası, araştırmacı, hak savunucusu ve akademisyenin katılımıyla yürütülmüş; bu geniş katılım, toplantının sadece değerlendirme değil, barışa katkı sunacak önerilerin ön plana çıkma niteliğini de güçlendirmiştir.

1. GÜN: TANIKLIKLAR VE HAFIZA

Konferansın birinci günü, çatışmalardan doğrudan etkilenen yurttaşların tanıklıklarıyla başlamıştır. Faili meçhul cinayetler, çatışmalar, zorla kaybetmeler, köy boşaltmaları, sokağa çıkma yasakları ve askeri operasyonlar sonucu yaşanan ihlaller aktarılmış; geçmişe dair bu tanıklıklar, adalet ihtiyacının hâlâ karşılanmadığını ortaya koymuştur.

Bu bölümde önemle üzerinde durulması gereken hususlardan biri, Uğur Kaymaz ve Eren Bülbül’ün anneleri tarafından Konferansa gönderilen mesajlar olmuştur. Bu mesajlar, farklı toplumsal kesimlerin yaşadığı acılar arasında bağ kurma ve ortak bir barış talebinde buluşma açısından büyük önem taşımaktadır.

Tanıklıklarda ortak olarak vurgulanan başlıklar arasında; cezasızlık, devletin sorumluluk almaktan kaçınması, geçmişle yüzleşilmemesi ve bu durumun toplumda güvensizlik duygusunu pekiştirmesi yer almıştır. Katılımcılar, geçmişin konuşulmadığı, tanınmadığı ve telafi edilmediği bir ortamda barışın inandırıcı ve sürdürülebilir olamayacağını dile getirmiştir. Ancak tüm bu eksikliklere rağmen barışa olan talep ve barışın sağlanacağına olan inanç ile beraber, herkesin üzerine düşen sorumluluğu alması yönünde beyanlar öne çıkmıştır.

2. GÜN: SİVİL TOPLUMUN ROLÜ

Konferansın ikinci günü, sivil toplum kuruluşlarının deneyim aktarımı ve çözüm önerileriyle sürmüştür. Bu oturumlarda kadın örgütlerinden hukuk derneklerine, ekoloji hareketlerinden meslek odalarına, LGBT+ alanında çalışan oluşumlardan ifade özgürlüğü savunucularına kadar birçok farklı alandan katılımcı yer almıştır.

Yapılan değerlendirmelerde, geçmişteki barış süreci deneyimlerinin eksikleri tartışılmış, bununla beraber mevcut sürecin merkeziyetçi ve dışa kapalı yürütülmesi, ayrıca sivil toplumun sürece yeterince dahil edilmemesine dönük eleştiriler öne çıkmıştır.

Katılımcılar, barışın sadece silahların susmasıyla değil; adaletin tesisi, eşit hakların tanınması, hafızanın güçlendirilmesi, kadınların ve farklı toplumsal kesimlerin katılımıyla mümkün olduğunu ifade etmiştir. Bu çerçevede sivil toplumun, barışın sadece destekçisi değil, aynı zamanda bilgisi ve tecrübesiyle aktif bir bileşeni olması gerektiği vurgulanmıştır.

TESPİT EDİLEN SORUNLAR

  1. Hakikat ve yüzleşme eksikliği: Cezasızlık politikası sürmekte, geçmiş ihlallerle ilgili resmi bir hesaplaşma yürütülmemektedir.
  2. Güvenlikçi politikaların devamı: Başlayan sürece rağmen henüz tamamen terk edilmemiş olan güvenlikçi politikalar ve askeri operasyonlar toplumsal barışın önündeki başlıca engellerden biridir.
  3. Sivil toplumun dışlanması: Devam etmekte olan sürece bilgi, deneyim ve arşiv sahibi olan sivil toplum örgütleri yeterince dahil edilmemektedir.
  4. Kadınlar, gençler ve farklı kimlik gruplarının temsili zayıftır: Müzakere süreçleri, çoğunlukla dar ve erkek egemen yapılarla sınırlı kalmaktadır. Özellikle kadın bakış açısının eksikliği bu türden süreçleri akamete uğratacak sonuçlar doğurmaktadır.
  5. Toplumsal hafızanın kayıt altına alınmaması: Tanıklıkların belgelenmemesi, geçmişle yüzleşmenin önünü tıkamaktadır.
  6. Barış dilinin kullanılmaması: Siyasi iktidar ve özellikle ona yakın olan medya kuruluşları barış dilinden uzak bir üslup kullanmakta ve bu durum toplumun sürece olan güvenini kırmaktadır.

ÖNERİLER

  1. Kalıcı toplumsal barışın sağlanması amacıyla çatışmalı süreçten etkilenen tüm kesimlerin temsil edildiği buluşmalar gerçekleştirilmeli, “karşı mahalle” olarak adlandırılan sosyal grupların birbirlerini anlayacakları çalışmalara ağırlık verilmelidir.
  2. Kürt meselesinin çözümsüzlüğün bir sonucu olan hasta ve politik mahpusların serbest bırakılması için meclisin ivedilikle sorumluluk alarak, TMK ve İnfaz kanunu başta olmak üzere ceza hukuku mevzuatında yer alan eşitlik ilkesine aykırı uygulamaların ortadan kaldırılması gerekmektedir.
  3. PKK tarafından alıkonulan kamu görevlilerinin serbest bırakılması sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine katkı sağlayacaktır.
  4. AİHM ve Anayasa Mahkemesi tarafından Türkiye aleyhine verilen hak ihlali kararlarının zaman kaybetmeden uygulanarak hukuki güvenlik ilkesi gereği adil yargılanma hakkının tesisi sağlanmalıdır.
  5. Sivil toplum aktörleri muhatap kabul edilmeli, sürece aktif katılımları sağlanmalıdır. Sivil toplum örgütlerinin de barışın inşasında üzerlerine düşen sorumluluğa uygun çalışmalar yürüterek kalıcı barışın sağlanmasına katkı sunmaları gerekmektedir.
  6. Bağımsız hakikat komisyonları kurulmalı, devlet arşivleri araştırmacılara açılmalı, mağdur tanıklıkları belgelenmelidir.
  7. Köylerine dönemeyen yurttaşların geri dönüşü ve bunun koşulları sağlanmalıdır.
  8. KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri göreve iade edilmeli, hukuk güvenliği sağlanmalıdır.
  9. Kadınların barış süreçlerine eşit katılımı güvence altına alınmalıdır.
  10. Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi Hafıza Müzesi en kısa sürede tamamlanarak kamuya açılmalıdır.
  11. Anadil ve kültürel haklar anayasal güvenceye alınmalı; eşit yurttaşlık ilkesi temel alınmalıdır.
  12. Seçme ve seçilme hakkının ihlaline neden olan kayyım atama kararlarının iptal edilmesi ve seçilmiş belediye başkanlarının görevlerine iade edilmesi sağlanmalıdır.

 

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” konferansı hem geçmişe dönük bir değerlendirme yapmak hem de geleceğe dair sivil toplum açısından somut bir yol haritası oluşturmak yönünden önemli bir işlev görmüştür. Ayrıca mağdur yakınlarının tanıklıkları, hakikat ve adalet ekseninde yeni bir toplumsal zemine duyulan ihtiyacı bir kez daha görünür kılmıştır.

Konferans boyunca farklı alanlardan gelen katkılar, barışın yalnızca siyasal değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olduğunu ortaya koymuştur. Katılımın genişliği ve ifade edilen görüşlerin çeşitliliği, çatışma çözümüne yönelik tartışmaların çoğulculuk temelinde yürütülmesi gerektiğini göstermiştir. İnsan Hakları Derneği kurulduğu günden bu yana barış hakkını savunan ve barış içinde yaşama hakkının tesisi için çalışmalar yürüten bir sivil toplum örgütü olarak bugün de barış için mücadele etmeye tüm tecrübesi ve arşiviyle hazırdır. Barışın ancak ortak bir sorumlulukla ve toplumsal sahiplenmeyle inşa edilebileceğine inanıyor; tüm tarafları ve sivil toplumu bu süreci güçlendirmek için cesaretle ve kararlılıkla sorumluluk almaya çağırıyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ