İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde çocukların yaşam hakkı, güvenliği, sağlığı, eğitimi ve kültürel haklarını etkileyen ihlallere ilişkin 2024–2025 yılı raporumuzu kamuoyuyla paylaşmak üzere şube binamızda bir basın açıklaması gerçekleştirdik.
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz rapor hakkında görüşlerini paylaşırken, raporun değerlendirme bölümü şube yöneticimiz ve Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Berfin Elçi tarafından okundu.
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, şunları söyledi: “Dünyada, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi en çok ülkenin taraf olduğu sözleşme olmasına rağmen; endekslere baktığımızda, çocukların yaşam hakkı ihlali, çocuk işçiliği ve çocukların cinsel istismarı gibi konuların dünyada en çok ihlal edilen başlıklardan biri olduğunu görüyoruz. Burada çok ciddi bir tezatla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Sözleşme, çocuklara çok geniş haklar ve koruma kalkanı sağlamakla birlikte, dünya üzerinde çocuk haklarının bu kadar fazla ihlal edilmesi, sözleşmeyi imzalayan üye devletlerin sözleşme yükümlülüklerine açıkça aykırı davrandığını göstermektedir. Türkiye’de de yaklaşık 40 yıl süren çatışmalı ortamda ne yazık ki en çok etkilenen grupların başında çocuklar gelmiştir.
Bugün aynı zamanda, 21 Kasım, 2004 yılında babasıyla birlikte evinin önünde öldürülen Uğur Kaymaz’ın ölüm yıldönümüdür. Uğur Kaymaz’ı ve babasını İnsan Hakları Derneği olarak bir kez daha saygıyla anıyoruz. Uğur Kaymaz, bu çatışmalı dönemde sembol olan yaşam hakkı ihlallerinden sadece biriydi. Ancak bu kadar açık işlenen bir cinayet ve yaşam hakkı ihlali, Türkiye Cumhuriyeti yargısı tarafından cezasızlıkla sonuçlandırıldı.
2004 yılında bu olay meydana geldiğinde, alelacele Mardin Valiliği tarafından iki teröristin etkisiz hale getirildiği şeklinde bir haber paylaşılmıştı. Daha sonra durumun böyle olmadığı, Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın sivil yurttaşlar olduğu ortaya çıkınca soruşturma açıldı ve kamu davası başlatıldı. Kamu davası sonucunda, Mardin Ağır Ceza Mahkemesi olayda kamu görevlilerinin meşru müdafaa sınırları içerisinde hareket ettiklerini belirterek kamu görevlileri hakkında beraat kararı verdi. Yargıtay da bu hukuk skandalını onaylayan bir karar verdi.
Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hem Uğur Kaymaz’ın hem de Ahmet Kaymaz’ın yaşam haklarının Türkiye Cumhuriyeti kolluk görevlileri tarafından ihlal edildiğini tespit ederek Türkiye’yi mahkûm etti. 2014 yılında verilen bu karardan sonra Kaymaz ailesinin avukatları ve sivil toplum örgütleri, etkili bir kamu davasının açılması için ciddi taleplerde bulundular. Ancak güvenlik gerekçesiyle dava Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşındı ve mahkeme herhangi bir gerekçe göstermeden yeniden yargılanma talebini reddetti. Dosya hâlâ Anayasa Mahkemesi önündedir. Buradan bir kez daha çağrıda bulunmak istiyoruz.
Türkiye’de 40 yıllık çatışmalı ortamın sona erdiği, barışın ve geçmişle yüzleşmenin konuşulduğu bir dönemde, devletin atması gereken ilk adımlardan birinin çocuklarla barışmak olduğunu ifade etmek isteriz. İşlenen bu ağır suçların yargılanması ve geçmişle yüzleşmenin sağlanması, toplumun vicdanını rahatlatacak ve toplumsal barışın sağlanmasına ciddi katkı sunacaktır.
Türkiye’de yaşanan çatışmalı süreçte hayatını kaybeden her bir yurttaşımızı, özelde ise her bir çocuğu saygıyla anıyor; buna benzer olayların, yaşam hakkı ihlallerinin ve düşünce ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını temenni ediyoruz.”
Raporun değerlendirme bölümü şube yöneticimiz ve Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Berfin Elçi tarafından okundu. “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde çocukların yaşam hakkı, güvenliği, sağlığı, eğitimi ve kültürel haklarını etkileyen ihlaller, 2024–2025 döneminde de yapısal ve süreklilik taşıyan bir nitelik göstermiştir. Bu rapor, derneğimize yapılan başvurular, saha gözlemleri ve medya taramaları doğrultusunda hazırlanarak çocukların karşı karşıya bırakıldığı risklerin görünür kılınmasını amaçlamaktadır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS), çocukların ayrım gözetilmeksizin korunması, gelişimlerinin desteklenmesi ve katılım haklarının güvence altına alınması için taraf devletlere kapsamlı yükümlülükler getirmektedir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin temel ilkeleri, çocuklar açısından uluslararası düzeyde en alt sınırı oluşturan standartlardır. Başka bir deyişle Sözleşmeye taraf devletler, esasen burada yer alan yükümlülüklerin üzerinde bir sorumluluğu üstlenmişlerdir. Türkiye’nin sözleşmeye koyduğu 17, 29 ve 30. maddelere ilişkin çekinceler ise özellikle kültürel kimlik, anadil ve eğitim alanlarında çocukların haklarını sınırlamakta; çok kültürlü bir toplumda eşitsizlikleri derinleştirmektedir.
Bölgede çocukların haklarına erişimini engelleyen en önemli faktörlerden biri, uzun yıllar devam eden çatışmalı ortam ve hala çatışmalı ortamın bıraktığı tahribatlardır. Bu süreç, çocukların yalnızca fiziksel güvenliklerini değil; psikososyal gelişimlerini, toplumsal hayata katılmalarını ve geleceğe dair güven duygularını da doğrudan etkilemektedir.
Kürt Meselesinin çözülmemesi, çocukların kültürel haklarını da ciddi biçimde etkilemektedir. Anadilinde eğitim alamama, dilini kamusal alanda kullanamama, kültürel kimliğini özgürce yaşayamama gibi sorunlar çocukların uzun vadeli gelişimini etkileyen faktörlerdir. Çocuklar açısından dil ve kültür, yalnızca birer ifade alanı değil, aynı zamanda sosyal bağ kurma, aidiyet geliştirme ve eğitim sürecine aktif şekilde katılma hakkının temelidir. Bu sebeple insan hakları savunucuları olarak, çocuk haklarının korunmasının en temel şartlarından biri olan Kürt Meselesinin demokratik ve barışçıl çözümü talebimizi bir kez daha yineliyor, Mecliste kurulan komisyona Kürt Meselesinin çözülmesi için atılması gereken adımların ivedilikle atılması gerektiğini hatırlatıyoruz.
Bölgedeki ihlaller incelendiğinde çocukların yaşam hakkı bakımından ciddi risklerle karşı karşıya olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu rapor döneminde resmi hata ve ihmal sonucu en az 4 çocuk yaşamını yitirmiş, en az 51 çocuk yaralanmıştır. Bu tür vakalar, güvenlik politikalarının, idari sorumluluğun ve çocuk odaklı koruma mekanizmalarının yetersizliğini somut biçimde yansıtmaktadır. Aynı dönemde en az 13 kuşkulu çocuk ölümü tespit edilmiş, en az 1 çocuk intihar girişiminde bulunmuştur.
Aile içi şiddet ve toplumsal alandaki şiddet, çocukların maruz kaldığı bir diğer ağır ihlal alanıdır. Bu yıl en az 4 çocuk aile içi şiddet nedeniyle yaşamını yitirmiştir, toplumsal alanda ise en az 4 çocuk yaşamını yitirmiş, 1 çocuk yaralanmış, 20 çocuk cinsel istismara maruz kalmış, ayrıca 1 çocuk kaçırılmıştır. Bu tür vakalarının ortaya çıkarılması, bildirilmesi ve soruşturulması sürecinde yaşanan zorluklar, gerçek sayıların bilançoda gösterilenin çok üzerinde olabileceğini göstermektedir.
Çocukların özgürlüğü ve güvenliğine ilişkin ihlaller de raporun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu dönem en az 65 çocuk gözaltına alınmış, en az 11 çocuk tutuklanmıştır. Gözaltı yerleri dışında 5 çocuk işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır.
Ekonomik ve sosyal haklar bakımından da tablo ağırdır. 1 çocuk çalışırken yaralanmış, 5 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. Çocuk işçiliği, eğitimden kopma, yoksulluk ve denetim eksikliği bir arada düşünüldüğünde, bölgenin en derinleşen yapısal sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Eğitim hakkının kesintiye uğraması, çocukların gelecek yaşamlarına doğrudan yansıyan bir etki yaratmaktadır.
Bu kapsamda 2024–2025 dönemi boyunca tespit edilen toplam ihlal sayısı 192’dir. Bu sayı, yalnızca kayıt altına alınabilen vakalardan oluşmaktadır; bu nedenle gerçek durumun daha ağır olduğu değerlendirilmektedir. Çocukların yaşam hakkına yönelik tehditlerin, şiddet döngüsünün, kültürel hak ihlallerinin ve adli süreçlerdeki eksikliklerin süreklilik göstermesi, çocukları korumaya yönelik politikaların yeniden ele alınması gerektiğini göstermektedir.
Çocukların haklardan eşit ve tam olarak yararlanabilmesi, yalnızca mevzuat değişiklikleriyle değil; aynı zamanda toplumsal barış, demokratikleşme ile mümkündür. Uzun yıllardır süren çatışmalı sürecin çocuklar üzerindeki etkilerinin giderilmesi için çocuk odaklı politikaların güçlendirilmesi, hak temelli bir yaklaşımın tüm resmi kurumlar tarafından benimsenmesi ve çocukların yaşam, güvenlik, eğitim ve kültürel haklarının önceliklendirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda resmi kurumlardan taleplerimiz;
- Çocuklara yönelik yaşam hakkı ihlalleri, kuşkulu ölümler ve kamu görevlilerinin hatası/ihmaliyle gerçekleşen vakalar için bağımsız, hızlı ve etkili soruşturma mekanizmaları işletilmelidir.
- Çocuğa yönelik şiddet ve cinsel istismar vakalarında koruyucu ve önleyici sosyal hizmet politikaları güçlendirilmelidir.
- Gözaltına alınan ve yargı süreçlerine dahil edilen çocuklara ilişkin tüm uygulamalar çocuk hakları ilkeleri doğrultusunda yürütülmelidir.
- Gözaltı yerlerinde ve gözaltı yerleri dışında çocuklara yönelik işkence ve kötü muamele iddiaları etkin biçimde soruşturulmalı, sorumlular hakkında yaptırım uygulanmalıdır.
- Çocuk işçiliğinin önlenmesi için ekonomik ve sosyal destek mekanizmaları yaygınlaştırılmalıdır.
Çocuklara dair tüm politikaların oluşturulması ve uygulanmasında çocuğun yüksek yararı ilkesi temel alınmalıdır.”
İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Komisyonu
*BİLGİ NOTU: Bu rapor 1 Kasım 2024- 1 Kasım 2025 tarihlerini kapsamaktadır.