
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 846. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri ve hak savunucuları katıldı. Eylemde, faili meçhul ve gözaltında zorla kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Her hafta olduğu gibi birçok sivil ve çevik kuvvete bağlı kolluk görevlisi alandaki yerini aldı. Bu hafta, 24 Nisan 1915’te gözaltına alınarak kaybedilen Ermeni yazar Taniel Varujan'ı andık.
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Diyarbakır’da düzenlenecek olan Hapishane Çalıştayına katılmak üzere çok kıymetli insan hakları savunucuları aramızda bulunuyor. Bu çalışma vesilesiyle kayıp yakınlarını da ziyaret ederek adalet arayışına destek olmak istediler. Ben, İnsan Hakları Derneği adına, öncelikle kendilerine destekleri ve dayanışmaları için teşekkür ediyorum. Bugün farklı kurum temsilcisi arkadaşlarımız da bu mücadeleye dair görüşlerini belirtecekler.”
Günal Kurşun, İnsan Hakları Gündemi Derneği adına yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: "Son 15 yıldır Diyarbakır’da, İstanbul merkezli olarak tüm Türkiye çapında 30 yıldır devam eden bir eylemin içerisindeyiz. Bunu ben söylemiyorum; İçişleri Bakanlığının internet sayfasından aldığımız rakamlar söylüyor. Türkiye’de 3 bin 500 ila 4 bin arasında köy yakılmış, 15 ila 20 bin arasında faili meçhul cinayet işlenmiştir. Ne yazık ki hukuk sistemimiz, bunun hesabını sormakta son derece yetersiz kalmış durumda. Cezasızlık, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde neredeyse yaygın ve sistematik bir karakter kazanmış durumda.
Bütün bunları ceza hukuku bakımından kabul etmek de, insan hakları hukuku bakımından kabul edebilmek de mümkün değildir. Bugün burada, bütün kayıp yakınlarıyla dayanışma adına bir araya gelmiş bulunuyoruz. İnsan Hakları Derneği’nin bu kıymetli mücadelesini saygıyla selamlıyorum. Arkadaşlarımız asla kendilerini yalnız hissetmesinler; bütün Türkiye halkları bu kıymetli mücadelede İHD’nin yanındadır."
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi adına konuşan Mehmet Şerif Demir, konuşmasında şunları söyledi: "Bu topraklara barış gelecekse, her şeyden önce annelerin ağıtlarının sesini duymamız gerekiyor. Annelerin hak arayışı, en insani, en doğal ve hukuki taleplerden biridir. Eğer bir barış gelecekse, biliyoruz ki bugüne kadar yaşanan sürecin, devletin yürüttüğü siyasi bir politika sonucu ortaya çıktığını çok net bir şekilde görebiliyoruz. 50 yıldan fazla süredir devam eden Kürt sorununun geldiği noktanın bu olduğunu da çok iyi biliyoruz.
Dolayısıyla 1980'li yıllarda başlayan, 1990'lı yıllarda daha görünür hale gelen ve bugüne kadar süren işkence, kötü muamele ve kayıplara ilişkin mücadeleyi, kayıp yakınlarının gösterdiği kararlılığı hâlâ bugün gözlemliyoruz."
SES Genel Merkezi’ni temsilen söz alan Deniz Topkan, şunları ifade etti: "50 yıl süren savaş sürecinde, Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve yaşanan acılar, özellikle Cumartesi Anneleri şahsında her seferinde bir kez daha kendini gösteriyor. Birçoğu kaybedildi, gözaltında zorla kaybettirildi. Hâlâ cenazelerine ulaşılamayan bir süreci yıllardır birlikte yaşıyoruz.
30 yıldır Cumartesi Anneleri'nin yürüttüğü mücadele, biz insan hakları mücadelesi veren kurumlar için de önemli bir referans noktasıdır. Çünkü biliyoruz ki, 30 yıldır çocuklarını arayan, kayıplarının bulunmasını isteyen ve bu anlamda bir yüzleşmeyi, bir helalleşmeyi talep eden bu süreç, Türkiye'deki barış sürecinin de belirleyicisidir. Eğer bugün bu ülkede bir barış süreci yaşanacaksa, önce bu annelerle helalleşmenin, yüzleşmenin sağlanması ve faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması gerekmektedir. Çocuklarının kemiklerine, cenazelerine ulaşıp rahat bir nefes aldıklarında, işte o zaman bu ülkede gerçek anlamda barışın ifadesi mümkün olacaktır."
İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban da alandaki yerini alarak bir konuşma gerçekleştirdi: "Bir tek anne bile, 'Ben kaybımı bulamadım, bir mezar sahibim olamadım' dediği sürece İnsan Hakları Derneği bu mücadeleyi bırakmayacak. Bu coğrafya, acıların zirveye çıktığı bir coğrafya. Bir yandan anneler çocuklarını arıyor, bir yandan hâlâ Kürtçe konuşmak yasak. Bir yandan çözüm süreci, barış süreci deniliyor ama tecrit meselesi hâlâ devam ediyor. Umut hakkıyla ilgili herhangi bir gelişme yok. Adalet Bakanı bazı açıklamalar yapıyor, ancak bunların ne kadar insan haklarına dayalı düzenlemeler olduğunu sorgulamak gerekiyor. 'Ben yaptım oldu' yaklaşımıyla, geçmişle yüzleşmek yerine oraya bir sünger çekmek mümkün değil. İnsan hakları savunucuları ve anneler, böyle bir yaklaşımı asla kabul etmeyecek."
Ardından, İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Demirtaş, 24 Nisan 1915’te gözaltına alınarak kaybedilen Ermeni yazar Taniel Varujan’ın hikâyesini okudu. “24 Nisan 1915'te İstanbul'daki Ermeni toplumundan 2234 kişi tutuklanarak tehcir edildi. Bu nedenle bugün Ermeni tehcirinin başlangıç günü olarak kabul edilmektedir. 24 Nisan 1915 tarihinde, İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın emriyle başlatılan operasyonlarda, 250 İstanbullu Ermeni aydın evlerinden “Bir saat içinde döneceksiniz” denilerek gözaltına alındı.
Gözaltına alınan bu insanların çoğu Ermeni toplumunun en saygın isimleri, kanaat önderleriydi. İçlerinde Milletvekili, yazar, şair, avukat, doktor, gazeteci, eczacı, müzikolog, yayıncı ve siyasetçi vardı.
Gözaltına alınanlar önce karakollara sonra Sultanahmet’teki Merkez Cezaevi’ ne götürüldü. Bir gün sonra kendilerine hiçbir bilgi verilmeden Haydarpaşa’dan özel bir trenle Ankara’ya sevk edildi. 158 kişilik grup Çankırı’ya, 92 kişilik grup Ayaş’a götürüldü. Gözetim altında bulunan bu insanlardan 174'ü jandarma ve polis gözetimindeyken ıssız vadi ve ormanlarda vahşice öldürüldü. Bedenleri açıkta bırakıldı. Bir mezar taşları bile olmadı. Resmi kayıtlarda ya firar ettikleri ya da serbest bırakıldıkları yazıldı. 24 Nisan’da aydınların hedef alınması, Ermeni toplumunun sesini kesme ve bu toprakları Ermeni’ sizleştirme operasyonunun başlangıcı olması yanında, bu topraklarda toplu kaybetme tarihinin de başlangıcı oldu.
24 Nisan’da İstanbul’da gözaltına alınanlardan biri de Taniel Varujan’dı. Taniel Varujan, 20 Nisan 1884 tarihinde Sivas’a bağlı Pırkınik köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra İstanbul’a geldi. Çok parlak bir öğrenci olan Varujan, eğitim için Venedik’e gönderildi. 1905 yılında Venedik’teki okulundan mezun oldu ve üniversite eğitimi için Belçika’ya gitti. Gent Üniversitesi’nde edebiyat, sosyoloji ve Ekonomi eğitimi gördü. Belçika’da sosyalist düşünce ile tanıştı ve bu düşüncenin savunucusu oldu. 1909 yılında Üniversiteden mezun olunca İstanbul’a geldi. Kısa süre içinde edebiyat çevresinde tanınan biri oldu.
31 yaşında ve üç çocuk babası Taniel Varujan, 24 Nisan 1915 gecesi Pangaltı Nalbant Sokak’ta bulunan Karavela Apartmanındaki evinden gözaltına alındı. 25 Nisan 1915 de Çankırı’ya sevk edilenlerin arasında o da vardı. 26 Ağustos 1915 tarihinde Taniel Varujan 4 arkadaşı ile birlikte, Ayaşa’ta hapishanede tutulan diğer Ermeni aydınların yanına götürülecekleri söylenerek, polis ve asker gözetiminde bir konvoyla Çankırı’dan yola çıkarıldı.
Ankara’nın Kalecik’ e bağlı Tüney Köyü yakınlarına ulaşan konvoya önceden organize edilmiş bir çete saldırdı. Onları korumakla görevli jandarma ve polis saldırıyı seyretmekle yetindi. Taniel Varujan ve dört arkadaşını vahşice öldürüldü.
Ermeni halkının yaşadığı büyük acıyı, soykırımı tanıyor ve anıyoruz. Geçmişle yüzleşmek, geleceği inşa etmenin ilk adımıdır. Bu nedenle TANI, AF DİLE, TAZMİN ET!”
Şimdi de gözaltında kaybedilen Taniel Varujan ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban edilenler için bir dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ