
Şubemizin düzenlediği söyleşide, 2015 sonrası çatışmaların yarattığı toplumsal tahribat, hafıza ve barışın inşası tartışıldı.
Açılış konuşmasını yapan Şube Sekreterimiz Ömer Saman, 2015 yılında çözüm sürecinin sona ermesiyle başlayan çatışmalı sürece dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümünden uzaklaşıldığı 2015 Temmuz’u, sadece siyasi bir kırılma değil; aynı zamanda ağır insan hakları ihlallerinin başlangıcıdır. Bu dönemde özellikle sokağa çıkma yasaklarıyla yaşam hakkı ihlalleri, işkence vakaları, zorla yerinden etmeler ve derin toplumsal travmalar yaşandı.”
Çalıştayda, Cumartesi Annesi Emine Ocak’ın cenaze törenine katıldığı için etkinliğe katılamayan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in yazılı mesajı okundu.
Keskin mesajında, Emine Ocak’ın yalnızca bir kayıp yakını değil, aynı zamanda bu ülkenin yüzleşmek istemediği hakikatleri inatla hatırlatan bir vicdan çağrısı olduğunu vurguladı.
TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, konuşmasına yaşamını yitiren Cumartesi Annesi Emine Ocak’ı anarak başladı. “Emine Ocak, maruz kaldığı işkencelere rağmen sürdürdüğü sessiz ama kararlı direnişiyle, hakikat mücadelesine ışık tuttu,” dedi.
Konuşmasında, çatışmalı süreçlerin toplumsal sonuçlarına değinen Bakkalcı, “2013-2015 yılları arasında yürütülen çözüm süreci sona erdikten sonra çok sayıda insan yaşamını yitirdi. 1990’larda fiilen uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında insanlar gizlice öldürülüyordu. 2015 sonrası ise bu, açık şekilde yapıldı. Bombalı saldırılar doğrudan sivilleri hedef aldı. Yüzleşilmemiş bir geçmiş, iyileşmenin önündeki en büyük engeldir,” ifadelerini kullandı.
Ardından, MYK Üyemiz Yusuf Erdoğan, çatışma sürecinde yaşanan hak ihlalleri ile sivil toplumun rolüne, 2015 sonrası bölgede gerçekleşen ihlallere, İHD'nin çalışmaları ve barış sürecine dair gözlemlerine dair değerlendirmelerde bulundu. “Herkes üzerine düşen sorumluluğu üstlenmeli. Onurlu bir barış mümkün olacaksa, biz şube olarak arşivlerimizi paylaşmaya ve bu sürece öncülük etmeye hazırız” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Serdar Korucu, çatışmalı süreçlerden etkilenen insanların hikâyelerini anlattığı “Bu Yas Bitmez” adlı kitabından söz etti. Kitabın ismi, yasın kişisel ve bazen bitmeyen bir süreç olduğunu vurguluyor. Özellikle Cumartesi Anneleri gibi kayıplarının akıbetine ulaşamayan ailelerin yaşadığı bitmeyen yas durumuna odaklanıyor. Faillerin yargılanmamış ve cezasız kalmış olması, bu yasın sona ermemesinin temel nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor.