Bakan Fatma Şahin’in Ali Yıldız’ın Yakınlarıyla Yapmış Olduğu Görüşmede Yaşananlar Üzerine…

21.09.2011

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in, 14 yıl önce kolluk kuvvetleriyle girdiği çatışmada öldürüldüğü ileri sürülen Ali Yıldız’ın mezarını arayan Sakine Yıldız ve son iki aydır açlık grevinde olan Hüsnü Yıldız ile görüşmesini, Ali Yıldız’ın gömüldüğü yerin belirlenmesi ve Türkiye’deki zorla kaybettirme olaylarının ve faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için olumlu bir adım olarak görmek isteriz.
Bakan Şahin Hüsnü Yıldız’a; olayı Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e telefonla aktardığını ve sorunun çözümü için ne gerekiyorsa yapacaklarını söyledi.
Ancak gazetelerden öğrendiğimize göre, bu görüşmede sadece seçilmişler değil atanmışlar da söz almış ve adeta seçilmişlerden rol çalmaya teşebbüs etmiştir. Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen, Tuncelilerin anayasa değişikliğine karşı olduğunu nedense Bakan Şahin’e hatırlatma ihtiyacını duymuştur. Tunceli Valisi Taşkesen, “Efendim, Tunceliler anayasa değişikliğine filan pek destek vermiyorlar. Özgür anayasayı pek sevmiyorlar. Zaten referandumda en fazla hayır oyu veren ildir” dediği ileri sürülmektedir. Taşkesen’in anayasa değişikliğiyle yaşam hakkı ihlali arasında nasıl bir ilişki kurduğunu ve neden ısrarla tamamen siyasî bir konuda, konunun taraflarını dışlamaya çalıştığını merak ediyoruz.
Ama görüşmenin ilerleyen safhasında Taşkesen’in söylediklerinin, kendisinin aslında neden rahatsız olduğunu göstermektedir:
Taşdelen, medyada çıkan haberlere göre, “sayın bakanım Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir eyleme 58 gün müsaade etmezler. Hiç hakkımızı vermiyorlar, taleplerinde haklı olabilirler ama her doğru her yerde icra edilemez. Kimse böyle bir eyleme müsaade etmez, gidin bu eylemi Sivas’ta, Ankara’da İstanbul’da yapın size yaptırmazlar. Bize de bir teşekkür edin yani emniyetimize de teşekkür edin” diye konuştu. Bu ifade, bir eyleme müsaade edip etmemenin, o idarî birimin mülkî idarî amirinin tasarrufunda olduğunu ve Türkiye’nin hâlâ tam anlamıyla bir hukuk devleti olmadığını ortaya koymaktadır. 
İnsan Hakları Derneği bir kez daha devlet yetkililerine, İHD ve aileler tarafından yerleri tespit edilen toplu mezarların insan onuruna uygun olarak ve uluslararası standartlara göre açılması, bu mezarlarda bulunanların kimlik tespitlerinin gerçekleştirilerek yakınlarına teslim edilmesi; öldürülen bu insanlara mezar hakkının tanınması, faillerle ilgili adli sürecin başlatılması konularının önemini hatırlatıyor, daha fazla zaman geçirilmemesi yönündeki çağrısını yinelemektedir.
Ayrıca, Türkiye’nin daha fazla vakit kaybetmeksizin Birleşmiş Milletler’in Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi’ni imzalamasını ve sözleşmenin gereklerini yerine getirmesi yönündeki çağrımızı da hatırlatmak isteriz.