Baydemir’e Yönelik Suikast İddialarından Endişeliyiz, Etkin ve Yeterli Soruşturma Talep Ediyoruz!

02.04.2010

 

 

BASIN AÇIKLAMASI
(Baydemir’e Yönelik Suikast İddialarından Endişeliyiz, Etkin ve Yeterli Soruşturma Talep Ediyoruz!)
 
Değerli Basın Mensupları,
Kentimiz, birkaç günden bu yana Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Osman Baydemir’e yönelik suikast hazırlığında olan birinin Emniyet Müdürlüğü’nde verdiği ifadesinin ardından serbest bırakılmasının yarattığı bir gerginlik yaşamaktadır. Basına yansıyan ve Baydemir’in avukatlarının verdiği bilgiler insan hakları savunucuları olarak bizlerde ciddi endişe yaratmıştır.
 
Emniyet tutanaklarına geçtiği kadarıyla olay şu şekilde gerçekleşmiştir: 
19 Mart günü Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı bir Polis Karakoluna, üzerinde “sahte polis kimliği” bulunan 19 yaşında bir zanlı teslim olmuş ve internet üzerinden tanıştığı bir grupla birlikte Osman Baydemir’e suikast gerçekleştirmek üzere Diyarbakır’a geldiğini, grupla karşılaşmaması üzerine Adana’ya gidip tekrar Diyarbakır’a geri geldiğini ve pişman olduğu için de karakola teslim olduğunu belirtmiştir. Aynı şahıs, daha önceden psikolojik rahatsızlık geçirdiğini belirtince de Savcılığa teslim edilmesi gerekirken yine Savcılığın kararıyla Psikiyatri Servisine sevk edilmiş ve oradan da Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gönderilmiş ve sonrasında da ailesine teslim edilerek serbest bırakılmıştır.
 
Tüm bunlar, yakın geçmişimizde hala karanlık bir leke gibi duran Hrant Dink cinayetinin bir tekrarı gibidir. Ve yine Dink cinayeti sonrasında yaşananlar, açığa çıkartmıştır ki katil, sadece “tetiği çeken Ogün Samast değildir”. Olayın gelişiminin arkasında Emniyet Müdürleri, Jandarma Komutanları, İstihbarat Şefleri ve birçok güvenlik görevlisi vardır. Dahası, Dink cinayeti aylar önceden resmi istihbarat verilerine girmiş ve birçok yerelin mülki amirinin bilgisine sunulmuştur.
 
İnsan hakları savunucuları olarak, bu gelişmelerden son derece kaygı duymaktayız. Şu soruların ivedilikle yanıtlanmasını talep ediyoruz:
 
  1. Yerel mevzuata göre “tutuklama”, delillerin karartılmasını engellemek ve delil toplamak için gerekli bir emniyet tedbiridir. 12 yaşındaki çocukların, belediye başkanlarının, 75 yaşındaki annelerin, gazetecilerin tek bir basın açıklamasına katılmaları gerekçe gösterilerek tutuklandığı bir ülkede bir ilin belediye başkanına yönelik suikast iddiasını itiraf eden biri nasıl olur da Savcılığa dahi çıkartılmadan serbest bırakılır?
  2. Zanlıya neden Adana’ya gittiği, kendisi dışındaki kişileri nereden tanıdığı, olayı nasıl gerçekleştireceklerine dair tek bir soru neden sorulmamıştır?
  3. Yaşam hakkı gibi her koşulda kutsal ve dokunulmaz olan bir hakkın ihlaline yönelik ciddi bir tehlikenin varlığı ortada iken soruşturma nasıl bu kadar ciddiyetsiz, etkisiz ve yetersiz yürümüştür?
  4. Zanlıya üzerindeki sahte polis kimliğini nereden edindiğine dair neden tek bir soru dahi yöneltilmemiştir?
  5. Zanlının suikasta dair itiraflarda bulunduğu ve yalnız olmadığını, bir grupla birlikte bunu tasarladıklarını belirttiği saatlerde Baydemir’in 21 Mart günü Newroz alanında konuşma yapacağı bu kentteki herkes tarafından bilindiği halde, Valilik veya Emniyet Müdürlüğü tarafından neden uyarılmamış, neden koruma tedbirleri alınmamıştır?
 
İHD olarak bu sorulara acil yanıt beklerken, ciddiyetten uzak bir biçimde eksik soruşturma yürütülerek adeta katil adaylarının elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmasından kaygı duyduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz.
 
Herkes için yaşam hakkının kutsal olduğunu, Devletin bunu korumakla yükümlü olduğunu yüksek sesle ifade ediyoruz. Adli ve idari makamlar, kamuoyunu rahatlatacak ciddi ve sorumlu bir açıklamayı derhal yapmak durumundadır.
 
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ