BASINA VE KAMUOYUNA
(Hukuksuzluğa Dur Demek İçin 18 Ekim’de Diyarbakır Adliyesi’nde Olalım)
Değerli basın mensupları;
14 Nisan 2009 günü bir kısım Kürt siyasetçi, sivil toplum örgütü çalışanı ve insan hakları savunucuları gözaltına alınıp tutuklanmış, devamında bir yıl boyunca süren operasyonlarla ülke genelinde bin 500’ü aşkın kişi gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Kamuoyuna KCK operasyonu olarak yansıtılan ve ilk gözaltı süreçlerinden başlayıp, soruşturma aşamasındaki gizlilik kararı ile devam eden, iddianamenin hazırlanıp mahkemeye sunulması aşamasında ve de bugüne kadar süre gelen hukuksuzluklar ile gündemimizden hiç düşmedi bu dosya. Aradan geçen 18 ayın ardından 18 Ekim günü Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacak olan yargılamada, aralarında İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey ile yönetim kurulu üyelerimiz Roza Erdede ve Arslan Özdemir’in de bulunduğu 107’si tutuklu olmak üzere toplam 151 kişi hakim karşısına çıkacak.
Şüphesiz bu dava ülkemizde son yıllarda görülen en önemli davalardan biridir ve tarihi bir öneme sahiptir. Bu nedenle 18 Ekim’de görülecek ilk duruşmaya büyük bir ilginin olduğunu bilmekteyiz. Davanın büyük önem arz ettiğinden hareketle bizler de kamuoyunda duyarlılık yaratmak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İHD olarak, böylesi tarihi bir davanın ülke çapında aydın, sanatçı, insan hakları aktivistleri ve uluslar arası alanda devlet yetkilileri ile sivil toplum örgütü temsilcileri tarafından takip edilmesinin gerekliliğine vurgu yapmak istiyoruz.
Bu dosyada soruşturmanın başından itibaren devam eden hukuk dışı uygulamalar, somut dayanağı olmayan ve temelde insan hakları çalışmalarını, İnsan Hakları Derneği’ni hedef alan suçlamalar ile ilgili görüş ve bilgilerimizi daha önce de kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu dosyada olduğu gibi aslında Türkiye’nin bir çok ilinde yapılan benzer tutuklama ve cezalandırma süreçlerine, İHD yönetici ve üyelerinin, insan hakları mücadelelerinden dolayı dahil edildiğini tekrar hatırlatmak isteriz.
Bu dosyada sunulan iddianame ve dosyadaki deliller de göstermektedir ki, gerek insan hakları savunucuları, gerekse dosyada yargılanan siyasetçiler yürüttükleri insan hakları ve demokrasi mücadelesinden dolayı tutuklanmış ve bu dosyada sanık olarak yargılanmaktadırlar. Şu anda bu dosyadan dolayı tutuklu bulunanların verdikleri demokrasi mücadelesi, Kürt sorununun barışçıl çözümü amacı ile yürütülen çalışmalar ve Kürt sorunundan kaynaklı yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için yürüttükleri faaliyetler nedeni ile yargılandıkları ve tutuklandıkları bütün kesimlerce bilinmektedir.
Değerli Basın Mensupları;
Hukuka aykırı işlem ve uygulamalarla başlayan ve bugüne kadar aynı hukuksuzluk ile devam eden dosyada, hukuka uygun bir yargılama yapılacağına ilişkin kaygılarımız her geçen gün artmaktadır. Tutuklama konusunda mahkemeye sunduğumuz talep ve itirazlarımız dikkate alınmamakta, tutukluluk süreci adeta bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Dosyaya düzenli olarak sunduğumuz tahliye taleplerimiz; sadece telefon konuşmaları, ortam dinlemeleri ve gizli tanık ifadelerinden oluşan delil dosyalarına rağmen hukuki ve somut dayanağı olan hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Ceza Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmelerde, tutuklamanın en son başvurulması gereken yöntem olduğu, tutuklama süresinin bir cezalandırma yöntemine dönüştürülemeyeceği açık bir şekilde düzenlenmiştir ve uzun tutukluluk sürecinden dolayı Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yüzlerce dosyadan dolayı mahkum olmuştur.
Biz insan hakları savunucuları olarak, bu dosya üzerinden yapılacak olan, uluslararası evrensel hukuka ve yasalara uygun adil bir yargılama sürecinin Türkiye’nin hukuk sistemine çok şeyler katacağı ve demokrasiyi, hukuk devletini güçlendireceği inancındayız. Bu dosya ve bu dosyada tutuklu bulunanlar üzerinden yapılan tüm siyasi pazarlıklar ve hesaplara rağmen adil bir yargılama sürecine dair beklentilerimizi belirtmek isteriz. Bu dava üzerinden Türk hukuk sistemi, aslında bir hukuk ve insan hakları sınavı verecektir.
İnsan hakları savunucuları ve siyasetçilere yönelik bu hukuk dışı uygulamalar ve baskılara karşı birçok ulusal ve uluslararası kuruluşlar tepkilerini dile getirmiş ve bu süreçte desteklerini sunmuşlardır. Ortak çalışma yürüttüğümüz uluslar arası ve ulusal insan hakları kuruluşları, insan hakları aktivistleri, çok sayıda büyükelçilikler, Avrupa Birliği temsilcileri, Derneğimiz üzerinden bu dosyayı izleyeceklerini ve bu yargılama sürecinin takipçisi olacaklarını ve de 18 Ekim 2010 günü duruşma salonunda olacaklarını belirtmişlerdir. Türkiye’nin adalet sistemi açısından büyük önem arz eden bu yargılamanın geniş ve etkili kesimlerce takip edilmesi Türkiye’nin demokratikleşmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bizler de sizler aracılığıyla tüm insan hakları ve demokrasi mücadelesi veren kurum ve kişileri bu yargılamayı izlemeye ve bu dosyanın aktif takipçisi olmaya çağırıyoruz.
Ayrıca hazırlayacağımız bir davet metniyle ülke genelinde aydın, yazar ve akademisyenler ile uluslar arası çapta çalışma yürüten kurum kuruluş, devlet yetkilileri, büyükelçilikleri, aktivistleri bu davayı izlemeye davet edeceğimizi buradan duyuruyoruz.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ