Bir İnsan Hakları Haftasına Daha İhlallerle, Acılarla, Gözyaşıyla Girmenin Burukluğunu Yaşıyoruz!

10.12.2010

 

BASIN AÇIKLAMASI
(Bir İnsan Hakları Haftasına Daha İhlallerle, Acılarla, Gözyaşıyla Girmenin Burukluğunu Yaşıyoruz!)
 
                                                                                              
Değerli Basın Mensupları, Sevgili İnsan Hakları Savunucuları,
 
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Paris’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilişinin üzerinden tam 62 yıl geçti. 36 milyon insanın yaşamını yitirmesi, milyonlarcasının sakatlanması, habitatların atom bombalarıyla yakılıp yıkılması gibi insanlığa karşı işlenen suçların tamamının yaşanması anlamına gelen 2. Dünya Savaşının yaralarını sarmaya çalışıyordu insanlık ailesi. Yani insanlığın UMUDU yerini BARIŞ’a bırakmıştı. Bu vesileyle kaleme alındı Bildirge.
Bugün hala kendi coğrafyamız da dahil olmak üzere dünyanın birçok yerinde çatışmalı ortamlar ve ciddi ihlaller devam ettiğine göre, onurlu bir barışın, ekmek gibi su gibi acil bir gereksinim olduğu kaçınılmaz bir gerçektir.
 
Değerli Basın Mensupları,
2010 yılının sonlarına yaklaştığımız bu süreçte, insan hakları haftasını değerlendirirken hiç de içaçıcı bir tablo sunamayacağız. Belli başlıklar altında hak ihlallerine bir göz atmak gerekirse;
 
*Kürt politikacıların, belediye başkanlarının, seçilmişlerinin, demokratik siyaset yapmak isteyen muhaliflerin, insan hakları savunucularının, kadın hareketi aktivistlerinin cezaevlerine doldurulduğu bir süreç son iki yıldır devam etmektedir. Binlerce insan, barışı, demokrasiyi, cins eşitliğini, ekolojik demokratik yerel yönetim anlayışını, çoğulculuğu savunduğu için tutsak edilmiştir. Baskıcı ve retçi egemen devlet anlayışı, adliye koridorlarında ve mahkeme salonlarında en üst düzeyde tezahür etmiştir. Adli bürokrasi eliyle ana dilde savunma hakkı engellenmiş, adil yargılama ve savunma hakkı en başından ihlal edilmiştir.
 
*Bir insan hakları haftasına daha “tutsak edilen insan hakları savunucuları” nedeniyle buruk giriyoruz. Türkiye, BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesini açık biçimde ihlal ederek, geçmişte “faili gizlenen”  cinayetlerle yıldırmaya çalıştığı insan hakları savunucularını, şimdi de hukuk dışı yöntemlerle tutsak ederek gerçekleri karanlıkta bırakmak istemektedir. Oysaki hak savunucuları, her türlü zorluğa, engellemelere rağmen her zamankinden daha fazla kararlı şekilde yolunu yürümeye devam etmektedir.
 
*İnsan hakları savunucularının tespitine göre 30 yıldır devam eden savaş süresince 22 yılda 426 çocuk yaşamını yitirmiştir. Bunlardan sonuncusu, İdil ilçesine bağlı Sulak Köyü’nde bir serbest patlayıcının patlaması sonucu yitirdiğimiz 4 yaşındaki Saliha Rujiyan İdem oldu. Bizler biliyoruz ki, çocukların gülüşlerinin çalındığı yer, insanlığın bittiği noktadır. Uğurların, Ceylanların, Rujiyanların katillerinin, ellerini kollarını sallayarak cezasızlıkla ödüllendirilmesi, katillere cesaret vermektedir. Sırf Kürtçe bir gazete muhalif yayın yapıyor diye Azadîye Welat Yazıişleri Müdürü 166 yıl hapisle cezalandırırken, çocuk katillerinin korunması bu ülkede yaşayan halkların adalet duygusunu yerle bir etmiştir!
 
*Temel bir insan hakkı olan vicdani red hakkının halen kabul edilmemiş olması, ciddi bir hak ihlalidir. Hala çatışma sürecinin devam ettiği bir coğrafyada gencecik insanların, karşıdaki kardeşlerine silah doğrultmama gibi bir hakkı vardır. Hal böyleyken, askerde meydana gelen şüpheli ölümler ve intihar vakalarında ciddi bir artış meydana gelmiştir. Annelere, sapasağlam askere giden gencecik evlatlarının cenazeleri teslim edilmektedir! Bu trajedi dahi, vicdani reddin yasal düzeyde tanınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
 
*Bir halkın kimliği, dili, kültürü, herkesin saygı duyması gereken onurudur. Anadilde eğitim hakkının tanınmaması, ana dilin reddi, Kürt sorunun barışçıl çözümünü istemeyenlerin geleneksel bir pratiğidir. Dünyada yaşayan tüm diller insanlık ailesinin ortak mirası olduğuna göre, bu değere saygısızlık aynı zamanda tüm insanlığa saygısızlıktır. İnsan hakları savunucuları, AKP iktidarının, bu utanca bir son vermesini beklemektedir.
 
*Tüm çabalarımıza ve uyarılarımıza rağmen, 2010 yılı, Kadına yönelik şiddetin hız kesmediği bir yıl oldu. Ev içinde, sokakta, okulda, gözaltında, işyerinde şiddet, yaşamın olağan bir parçası durumundadır. Eril ve militarist zihniyetle kadına yaklaşımını sürdüren zihniyet, şiddeti beslemekte ve kültür haline dönüştürmektedir. Bu vesileyle bizler, “Kadına Yönelik Şiddet, Politik Bir Suçtur” diyoruz. Son olarak, geçtiğimiz günlerde demokratik protesto etme hakkını kullanan öğrencilere yönelik polisin saldırısında bebeğini kaybeden üniversite öğrencisine yönelik madem hamilesin, eylemde ne işin vardı?”diye sorgulayan medyayı ve iktidarı kınadığımızı; bunun açıkça kadın cinsini düşman gören zihniyet olduğunu tekrar ederiz. Bu görüntüler, “işkenceye sıfır tolerans” deyiminin ne kadar gerçekten uzak olduğunu ortaya koymuştur.
 
*Türkiye'de din özgürlüğü alanındaki ayrımcı ve engelleyici politikalar devam etmekte olup Sünni Müslümanlar, Aleviler ve Gayrimüslimlerin inanç özgürlüğüne yasal ve idari müdahaleler devam etmektedir. Bu inanç guruplarının bazı dini özgürlüklerin tanınmaması, sorunları arttırmaya devam ettirmektedir.
 
Değerli Basın Mensupları,
Sömürünün, eşitsizliğin, ihlallerin günlük yaşamın bir parçası olduğu ülkemizde insan hakları tablosunu burada özetlemenin mümkün olmadığını sizler de takdir edersiniz. Sonuç olarak, insan hakları savunucuları olarak bizler, yıllardır böylesi ağır hak ihlallerinin yer aldığı uzun listeler yapmaktan usandık. Evrensel Bildirge’nin 62. yılında onun sahip olduğu değer ve ilkeleri öne çıkararak bir defa daha haykırıyoruz;
 
Gençlerimizi toprağa gömmek istemiyoruz!
Kürt sorununda adil ve onurlu barışçıl çözümü derhal istiyoruz!
Çocukların gülüşlerinin çalındığı bir coğrafyada yaşamak utancına bir son verin ve katilleri korumaktan vazgeçin!
Kişilerin, inandığı dini, inancı veya inançsızlığı özgürce yaşayabilmelerinin önündeki tüm yasal ve idari engelleri kaldırın!
Aydınlık bir gelecek için geçmişle yüzleşme şarttır: Hakikatlerin Araştırılması Komisyonlarının oluşumu için cesur olun!
Kürt insan hakları savunucularını, politikacılarını, kadın aktivistlerini serbest bırakın!
 
 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

SİVİL TOPLUMU GELİŞTİRME MERKEZİ

DİYARBAKIR BAROSUDİYARBAKIR TABİP ODASI

MAZLUMDER DİYARBAKIR ŞUBESİ

 

TİHV DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ