Yoksulluk En Büyük İnsan Hakkı İhlali İken, Yoksullukla Mücadeleyi Engelleyen Devlet Zihniyetini Kınıyoruz!

13.01.2010

 

BASIN AÇIKLAMASI
(Yoksulluk En Büyük İnsan Hakkı İhlali İken, Yoksullukla Mücadeleyi Engelleyen Devlet Zihniyetini Kınıyoruz!)
 
Değerli Basın Mensupları,
 
Bölgelerarası gelir ve gelişmişlik farkı, 30 yıldır devam eden çatışma süreci, Devletin eğitime ve sağlığa harcaması gereken bütçeyi “güvenlik konsepti” adı altında silaha ve savaşa yatırması nedeniyle tüm ülke genelinde devam eden yoksulluk, Bölgemize gelince çok daha ağır ve korkunç bir hal almaktadır. Kimlik ve özgürlük mücadelesini yükselten yurttaşlarımıza Devletin en kısa ve yalın yanıtı: “Yoksullaştır, Aç Bırak, Kendine Yabancılaştır, Devlete Bağla!”  şeklinde olmuştur.
 
İlimiz Diyarbakır’ın Cumhuriyetin ilk yıllarında gelişmişlik olarak İzmir’le, Bursa’yla, İstanbul’la yarışırken bugün Türkiye sıralamasının sonlarına gelmiş olması neyle açıklanabilir? Bölge halkını açlığa ve yoksulluğa mahkum etmeyle, insan onuruna aykırı insanlık dışı koşullarda yaşamayı dayatmayla hedeflenen nedir? İnsan hakları savunucuları olarak on yıllardır söylüyoruz: Yoksulluk, en büyük ve ciddi insan hakları ihlallerindendir. Çatışma süreçleri, ekonomik krizleri ve yoksullaştırmayı büyüten ve derinleştiren süreçlerdir. Ancak maalesef tekçi ve retçi devlet zihniyeti, kendi halkının vergileriyle oluşturulan bütçeden en büyük payı silaha yatırırken, kendi yurttaşlarının insan onuruna aykırı koşullarda yaşadığını görmezden gelmektedir.
 
Değerli Basın Mensupları,
 
1990’lı yıllarda 3.800 köyün zorla boşaltılmasıyla göç yollarına sürülen yaklaşık 3.5 milyon yurttaşımız, bugün bölgemizde ve Batı metropollerinde korkunç bir yoksullukla baş etmeye çalışmaktadırlar. İlimiz Diyarbakır’da da yüz binlerce göç mağdurunun yaşadığı bilinmektedir. Yine hastalık, yaşlılık, engellilik, aile fertlerinden çalışabilir olanların cezaevlerinde olması ya da yaşamlarını yitirmiş olması gibi nedenlerle hiçbir geliri olmayan ve verilecek iş bulunsa dahi çalışabilir ferdi bulunmayan on binlerce insan bulunmaktadır. Bu ailelerin çoğunda yine kadınlar, küçücük çocuklarını hayatta tutabilmek için büyük bir çaba göstermekte, çoğu geceler aç uyumaktadırlar. Her türlü şiddet olgusunda olduğu gibi ekonomik şiddetin ve yoksulluğun da en çok kadınları vurduğunu bilmekteyiz. Son olarak Diyarbakır’da yaklaşık üç yıldan bu yana, 15 bin insanın yaşadığı evlere uzanan bir insan eli, bir dayanışma eli, bir yardım eli olan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin Gıda Bankası’na, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin bütçe aktarması, Diyarbakır Valiliği’nin girişimleri ve İdare Mahkemesi’nin kararıyla durduruldu.
 
Gerekçe: Sarmaşık Derneği’nin kamu yararı gözeten bir dernek olmaması gösterilmiştir.
 
Soğuk duvarlar ardında tir tir titreyen çocuklarımıza, onları hayatta tutmak uğruna ciddi bir yaşam mücadelesi veren kadınlara, boğazından geçecek bir lokma ekmeği bulunmayan hasta ve engelli insanlarımıza el uzatmakta kamu yararı yoksa ne vardır?
 
Diyarbakır Valiliğine sormak istiyoruz? Sizin kamu yararından anladığınız nedir?
 
Bu kararı alanlara ve aldırtanlara şunu sormak istiyoruz? Verdiğiniz kararla zaten yoksul durumda olan 15.000 insanı açlığa mahkum ederken kendi çocuklarınızı hiç düşündünüz mü? Yaşıtları olan küçücük bedenlerin aç yatıyor olduğunu bildiklerinde onlara nasıl bir yanıt vereceksiniz? “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir”  sözünün tarihteki karşılığı bu mudur?
 
İHD olarak, yapılan bu insani ve hukuki yanlıştan bir an önce geri dönülmesini ve zaten insanlığa aykırı koşullarda yaşayan bu 15.000 insana uzanan dayanışma elini kesmek bir yana desteklemenizi talep ediyoruz.
 
Saygılarımızla.
 
 
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ