BASINA VE KAMUOYUNA
(Adliye Nezarethanesindeki İşkenceye Son Verin!)
Değerli Basın Mensupları,
Daha önce cezaevlerinde bulunan tutukluların haklarında yürütülen soruşturma dosyaları nedeniyle adliyeye getirilip, götürülmeleri sırasında ve adliye nezarethanesinde maruz bırakıldıkları uygulamaları sizlerle paylaşmıştık. Aradan geçen 7 aya rağmen, ve tüm ısrarlı söylemlerimize rağmen maalesef bu durumun değişmediğini görmekteyiz.
Kamuoyunda “KCK davası” olarak bilinen Kürt siyasetçi, belediye başkanı ve insan hakları savunucularının yargılandığı davada hukuksuzluklar tüm hızıyla devam ederken, davanın tutuklularının duruşmaları getirilip götürülmeleri sırasında ve adliye nezaretinde yaşadıkları sıkıntılar da hukuksuz bir şekilde süren davanın insan hakları ihlallerini daha üst boyuta taşımasına neden olmuştur.
Daha önce bu konuya ilişkin Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nden şubemize çok sayıda şikayet ve başvuru yapılmıştı. Başvurularda tutuklular, askeri görevlilerce cezaevinden ellerine kelepçe takılmak suretiyle adliyeye getirildiklerini, getirildikleri Diyarbakır Adliyesi’nin alt katında bulunan yaklaşık 80 metrekare büyüklüğünde, tavanı düşük, ortalama 50x50 cm büyüklüğünde 4-5 adet demir pencerenin olduğu, bir adet WC, bir adet lavabo ve sadece 3 adet bankın bulunduğu bir nezarethane odasında tutulduklarını, kapısı ve penceresi tamamen demirli olan ve koridorlarında askerlerin beklediği Adliye nezarethanesinde hiçbir şekilde kaçma olanakları bulunmamasına rağmen ellerine takılan kelepçelerin nezarethane odasında dahi çıkarılmadan duruşma saatleri gelinceye kadar bu şekilde gün boyu bekletildikleri, adliye nezarethanesinin fiziki koşulları ve içeride oturmak üzere konulmuş bulunan 3 adet bankın, getirilen tutuklu sayısı karşında yetersiz kalması sebebiyle tutukluların tamamına yakını oturacakları bir yer bulmadıklarından havasız kalan bu odada elleri kelepçeli bir şekilde ayakta kaldıkları, lavaboya gitmek istediklerinde dahi ellerine takılı bulunan kelepçeler çözülmediği, nezarethanenin kirli ve temizlenmeyen bir mekan olmasının da sağlıklarını olumsuz şekilde etkilediği şeklinde beyanlarda bulunmuşlardı.
Yaptığımız tespitlerde de her gün neredeyse onlarca tutuklunun cezaevlerinden getirilerek tutuldukları bu fiziki koşullara sahip adliye nezarethanesinde görevlilerce adeta insanlık dışı keyfi muamelelere maruz bırakılarak gün boyu elleri kelepçeli bir şekilde ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıkları şeklindeydi.
Değerli basın mensupları;
Yapılan bu başvurular ve şikayetlerin ardından konuya ilişkin resmi makamlara yaptığımız başvuruların yanıt bulmadığını gözlemlemekteyiz. Nitekim tüm Türkiye kamuoyu tarafından yakından takip edilen ve tarihi öneme sahip bu davanın sanıklarının da benzer uygulamalarla karşı karşıya kaldığını öğrenmiş bulunmaktayız. Sanıklar arasında yer alan Genel Başkan Yardımcımız ve Diyarbakır Şube Başkanımız Av. Muharrem Erbey, adliye nezarethanesindeki kirlilik ve toz yüzünden gözlerinden ve boğazında rahatsızlık meydana gelmiş ve acil bir şekilde doktora çıkarılmıştır. Yine diğer tutukluların da toz nedeniyle boğazlarında rahatsızlık meydana geldiği öğrenilmiştir. Nezarethaneye konulan tutuklular gün içerisinde 5 saate yakın bir süre bu mekanda tutulmaktadırlar. Ayrıca tutukluların cezaevinden getirilip götürülmeleri sırasında da ciddi hak ihlalleri yaşanmaktadır. Sanık sayısının fazlalığından iki posta halinde adliye getirilen tutuklular sabah saat 06.00’dan itibaren getirilmeye başlanıyor ve saatlerce duruşma saatini beklemek zorunda bırakılıyorlar.
Dün bu uygulamalara yönelik tepkiler duruşma sırasında da dile getirilmiş, ancak mahkeme heyeti bu şikayetlere karşı sessiz kalmıştır. Konu insan haklarına ilişkin bir sorun olduğu zaman her nedense yetkili merciler her zaman sessizliğe bürünmektedir. Bu durum da hak ihlallerinin artmasına neden olmaktadır. Tıpkı temel bir insan hakkı olan anadilde konuşma hakkının tutuklu sanıklara yasaklanmış olması gibi.
Uluslararası alandan gelen heyetlere ve gazetecilere ‘şirin’ görünmek amacıyla modern ölçülerde hazırlanmış bir mahkeme salonunda duruşmalar görülürken, tutukluların günlerinin neredeyse yarısını geçirdikleri adliye nezarethanesinin bu içler acısı hali, ülkemizdeki hukuk devletinin mantalitesini ortaya koymaya yetmektedir.
Değerli basın mensupları;
Hiçbir tutuklu ve hükümlüye her ne sebeple olursa olsun işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı bir davranışta bulunulamaz. Herkes, evrensel hukuk kurallarınca belirlenen ve bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere tutukluluk koşullarında da sahiptir. “Adalet”in gerçekleşmesi gereken adliye binasının içinde tutukluların bu şekilde bir ortamda tutuluyor olmaları, başta Anayasa olmak üzere iç hukukta yer alan birçok yasal düzenlemeye aykırı olduğu gibi Türkiye’nin tarafı olduğu başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok uluslar arası belgeye aykırılık teşkil etmektedir. Bu tür muameleler temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına gelmekte olup, kişi dokunulmazlığı ve onuruna yönelik çok ciddi bir ihlaldir.
Diyarbakır Adliyesi içinde bulunan nezarethane koşulları ivedilikle düzeltilmelidir ve tutuklulara insan onuruna yaraşır muamele yapılmalıdır. Ayrıca bu konuda keyfi davranan görevliler hakkında da gerekli soruşturma başlatılmalıdır. Bizler insan hakları savunucuları olarak, belirttiğimiz çerçevede bir düzelme yaşanana kadar konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ