BASINA ve KAMUOYUNA
(Bu Coğrafyada Yüzlerce Toplu Mezarda Binlerce İnsanın Bedenleri Yatıyor)
Değerli basın mensupları,
Kürt sorunu konusunda, Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kadar, egemenlerin çözümsüzlükte ısrarının yol açtığı ve tüm yakıcılığı ile hayatımıza giren toplu mezarlarla ilgili hazırladığımız raporu kamuoyuyla paylaşmak için bugün bir aradayız.
Yıllardır kirli bir savaşın yaşandığı bu coğrafyada, yaşanan tahribatların haddi hesabı yoktur. Bunlardan biri de yapılan son kazılarla gün yüzene çıkan toplu mezarlardır. Ülkemizde 30 yılı aşkın süredir devam eden savaş, ne yazık ki halkımıza hep acı, gözyaşı ve cansız bedenler getirmiştir.
Yaşanan savaşın etkileri yıllar boyu maalesef sadece rakamsal bazda vurgulanmakta, yaşanan ölümler sadece istatistiki veri olarak işlenmektedir. Sürekli olarak bu savaş nedeni ile 40 bin insanımızın yaşamını yitirdiğinden bahsedilmektedir Ancak istatistiki veri olarak önümüze sunulan rakamların her birinin altında; genç yaşta ölen militanlar, annelerinin bağrından koparılarak askere alınan gencecik askerler, faili meçhule kurban giden masum siviller ve yakınlarının hala bir umutla eve dönmesini beklediği binlerce kayıp insanın acısı vardır. Sadece istatistiki veri olarak önümüze sunulan 40 bin kişiden çoğunun mezarı dahi bulunmamaktadır. Yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren militanlar ve karanlık güçler tarafından katledilen sivil vatandaşların cenazeleri, dönemin gerek sivil, gerekse askeri yetkilileri tarafından insanlık dışı bir muameleyle toplu halde gömülmüşlerdir. JİTEM’in kurucularından Arif Doğan’ın, “PKK’lilere bir de mezar mı yapacaktık. Tabi ki toplu halde gömdük” şeklindeki beyanları bu gerçeği perçinlemiştir. Aslında yapılan bu itiraflar, toplu mezarlarla ortaya çıkan bu vahşetin bir devlet politikası olduğunu gözler önüne sermiştir.
Raporumuzda da göreceğiniz üzere, binlerce insan toplu halde halen toprak altında. Kimi bir dağın yamacında, kimi bir derenin kenarında, kimi yakılan ormanlık alanlarda, ya da sahipsiz bir mezarlıkta. Kimi ise Bitlis’te olduğu gibi insanlık onurunu ayaklar altına alan bir şekilde çöplüklerde ortaya çıkıyorlar. Yoğunluklu olarak 90’lı yılarda yaşanan bu insanlık dışı uygulamalar, başta ulusal mevzuata, uluslararası sözleşmelere ve savaş hukukuna aykırıdır. En önemlisi de insan hakları ve onuruna aykırıdır.
Değerli basın mensupları,
Sizlerle paylaştığımız bu Toplu Mezar Raporu, uzun uğraşlar sonucu, birçok belge, bilgi ve tanık beyanları dikkate alınarak hazırlandı. Çoğu derneğimiz şubelerine yapılan başvurular, şubelerimizin yaptığı araştırmalar, görgü tanıklarının beyanları ve basın yayın organlarında yayınlanan haberlerden oluşan rapor, bir döneme ışık tutacak niteliktedir.
11 Şubat 2011 tarihinde açıkladığımız ilk toplu mezar raporu bizim için önemli bir milat olmuştur. Çünkü, o tarihte raporu açıkladıktan sonra neredeyse her gün toplu mezar ihbarı yağmaya başladı. Nitekim bugün açıklayacağımız rapordaki rakamsal veriler, açıkladığımız ilk raporu neredeyse üçe katlamaktadır.
Açıklayacağımız bu rapor dışında Türkiye’de bir ilk olan ve toplu mezarlar konusunda önümüzdeki döneme ışık tutabilecek önemli bir çalışmayı da gerçekleştirdik. Raporumuzda yer alan verilerin içerisinde yer aldığı İnteraktif Toplu Mezar Haritası’nı oluşturduk. Haritaya ilişkin ayrıntılı bilgileri birazdan sizlerle paylaşacağız.
Değerli basın mensupları,
Bu coğrafyada insanlar hala bir umutla bir yerde açılacak mezarda kendi çocuklarının olabileceği ihtimalini düşünerek, yaşamını yitiren çocuklarının cenazelerine ulaşmak istemektedir. Bunun için yıllardır devletin resmi organlarına başvurular yapmakta, ancak bir sonuç alamamaktadırlar.
Bizler insan hakları savunucuları olarak bu insanlık dışı uygulamaların ortaya çıkması, sorumluların yargılanması için çalışmalarımızı ve girişimlerimizi sürdüreceğiz. Ancak daha sağlıklı bir sonucun ortaya çıkması için, acil bir şekilde hakikatleri ortaya çıkaracak bir komisyonun oluşumuna gidilmesi gerekmektedir. Bizler, bu coğrafyada her faili meçhulün, kayıpların ve çatışmalarda yaşamanı yitiren insanlarımızın akıbetlerinin ne olduğunun devletin bilgisi dahilinde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle çağrımız şudur ki; Türkiye, artık bölgede yaşanan toplu mezarlar gerçeği ile yüzleşmeli ve bu mezarları açılması konusunda yetkilerin bir an önce harekete geçmesi gerekmektedir. Ancak bu bir kaç savcının iyi niyetli çalışması ile sonuçlandırılacak bir çalışma değildir. Bu nedenle gerek askeri, gerekse de sivil yetkililerin elinde bulunan tüm veriler kamuoyu ve savcılıklarla paylaşılmalı mezarları açılması konusunda ciddi bir iradenin ortaya konulması gerekmektedir. Açılacak toplu mezarlardaki insanların sağlıklı bir şekilde kimliklendirmeleri yapılabilmesi için başka yerlerde kullanılmaması kaydıyla bir DNA veri bankasının oluşturulması ve tüm kayıp yakınlarından alınacak örnekler ile sağlıklı bir şekilde karşılaştırılmasının yapılması sağlanmalıdır. Ayrıca delilerin kaybolmasının engellenmesi amacıyla mezar açımları sırasında Minnesota Protokolü’nde teknik ayrıntıları belirtilen hususlara uyularak mezarlar açılmalı.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ