Kürt sorunu on yılları aşan bir sorun olarak gelinen aşamada barışı dayatmasına rağmen halen savaş yöntemleriyle sorunun çözülmek istenmesi acı tecrübelerden ders çıkarılmadığını üzülerek görmekteyiz. Kürt halkının yıllardır barış ve demokrasi adına gerçekleştirdiği her eylem ve demokratik tepki, sürekli olarak silahla karşılanırken, gerçekleşen her toplumsal olayda sivil vatandaşlarımız ya kurşunların veya gaz bombalarının hedefi olmaktadır. Yakın zamanda Bismil’de öldürülen Halil İbrahim Oruç, Silopi’de öldürülen Hatice İdin ve Doğan Tayboğa ile Hopa’daki olaylarda yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun güvenlik güçleri tarafından öldürülüşleri halen hafızalardaki yerini korurken, yine bir toplumsal olayda güvenlik güçlerinin hedef gözeterek bir vatandaşımızı öldürmesi, AKP hükümeti ve devlet yetkililerinin sorunlara nasıl yaklaştığının açık göstergesidir.

 

Kürt sorununun silahla çözülmeyeceğini sürekli olarak dile getiren ve silaha her başvurulduğunda yürekleri yanan annelerin yaşanan çatışmaların durdurulması ve yeni ölümlerin olmaması amacıyla bedenlerini siper etmek için hava operasyonlarının yaptığı alanlara gitmişlerdir. Günlerdir Kandil’e yönelik düzenlenen hava harekatı ve karşılıklı süren çatışmaları engellemeye çalışan barış annelerinin her kesim tarafından takdirle karşılanan bu girişimleri, maalesef devlet yetkilileri tarafından tehlike olarak görülmüştür. Bu yaklaşıma sahip devlet yetkilileri, amaçları sadece barışın sağlanması olan vatandaşların seslerini yükseltme çabasına ve barış çağrılarına yine silahla karşılık vermiş, bunun sonucunda Yıldırım Ayhan adlı yurttaşımız feci şekilde can vermiştir.

 

Son yıllarda devletin şiddette dayalı uygulamalarına yönelik demokratik tepkilerini dile getiren vatandaşlara karşı her seferinde artan bir şiddetle karşılık verilmekte, bunun sonucunda gerçekleşen orantısız müdahaleler sonucu ya ölümlü olaylar yaşanmakta veya çok sayıda yurttaşımız yaralanmaktadır. Derneğimiz verilerine göre, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sadece 2011 yılı içerisinde toplumsal olaylara yapılan müdahaleler sonucu 5 kişi ateşli silahla yaşamını yitirirken, 44 kişi de yaralanmıştır. Yine geride bıraktığımız 8 ay içerisinde güvenlik güçleri, orantısız bir şekilde müdahale ettiği 267 gösteride 642 kişinin darp edilerek yaralanmasına neden olmuştur. Bu tablo, güvenlik güçlerinin yönetenlerden aldıkları güçle vatandaşlara yönelik nasıl intikam alıcı bir tavır içerisine girdiğini açık bir şekilde göstermektedir.

 

Ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamı her gün canımızı acıtmaya devam ediyor. İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayında dahi çatışmalarda karşılıklı ölümlerin olması, yaşanan kirli savaşta hiçbir suçu olmayan anneleri tarifi zor bir acının içine sürüklemektedir. Kandil Dağı’na yönelik gerçekleştirilen hava saldırısında sivillerin hedef alınması ve birçok köyün bombalanması, yapılan hava harekatının ne denli bir yıkım olduğunu açıkça göstermektedir. Ancak AKP hükümeti ve devlet yetkilileri yaşanan bunca sorun ve sıkıntıya rağmen sorunun halen şiddet ve ölümle çözülmesinde ısrar etmektedir.

 

Van İl Genel Meclis Üyesi olan Yıldırım Ayhan, güvenlik güçleri tarafından hedef gözetilerek öldürülmüştür. Tamamen demokratik tepkilerini ortaya koyan vatandaşlara yönelik böylesi orantısız bir şekilde saldırı düzenlenmesi, hiçbir demokratik ülkede kabul görmeyecek bir uygulamadır. Bu nedenle İnsan hakları savucuları olarak Ayhan’ın katledilmesini şiddetle kınıyoruz.

 

Biz İHD olarak şunu tekrar belirtmek istiyoruz; yürütülen bu savaş kirli bir savaştır ve acı, yıkım ve ölümden başka halkımıza hiçbir şey kazandırmayacaktır. Bu nedenle acil bir barış projesine ihtiyaç vardır. Artık ölmeyle, öldürmeyle, hava ve kara harekatlarıyla bir yere varılamayacağı anlaşılmalıdır. Bunun için, hükümetin tehditkar ve saldırgan tavrından vazgeçip Türkiye halklarının yararını gözeten yeni bir barış iklimi yaratması gerektiğini düşünüyor, yaklaşan 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü ülkeye barışın gelmesi uğruna yapılan bir barış etkinliğinde yaşamını yitiren Yıldırım Ayhan’a adıyoruz.