2008 Yılı İnsan hakları ihlallerin değerlendirilmesi

10.01.2009

 

BASIN AÇIKLAMASI
(2008 Yılı İnsan hakları ihlallerin değerlendirilmesi)
Adalete erişim, Haklar ve özgürlükler açısından kapkara bir yılı geride bıraktık
 
Değerli basın Mensupları;
 
Türkiye’deki temel siyasal ve toplumsal sorunların uzun yıllar çözülmeyip ertelenmesi, farklılıkların kabulünden ziyade bu kesimlerin hep ülkeyi yıkmaya çalışan marjinal kişi veya gruplar olarak algılana gelmesi, ülkeyi demokratikleşmeden hep uzaklaştırmış, temel insan haklarının kullanılmasına engel olmuş, 1999- 2004 yılları arasında AB süreciyle atılan olumlu adımlar, 2005’ten itibaren geri alınmaya başlanmış, sorunlara ve öteki düşüncelere tahammülsüzlük bariz olarak somutlaşmış, ihlaller 2007’ten sonra çok fazla artmış, 2008’de ise inanılmaz bir seviyeye ulaşmıştır.
 
Türkiye’de ve bölgede temel insan hakları sorunlarına baktığımızda; ülkemizde askerin siyaset üzerindeki vesayetin arttığını, hükümetin demokratikleşmede basiretsiz ve yetersiz kaldığını, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün derinleşip şiddete havale edildiğini, düşünce ve ifade özgürlüğü sorununun arttığını, din ve vicdan özgürlüğü sorunun çözümsüz kaldığını, azınlık hakları sorunu, milliyetçi söylemlerle özellikle çözümsüzlüğe itilip, ölüme varan saldırıların yapıldığını,  işkence ve yaşam hakkı ihlalinin arttığını, polisin aşırı güç kullanımın yaygınlaştığını, yargılanan çocukların ağır hapis cezalarıyla cezalandırıldığını, yargının bağımsızlığından ödün verdiğini, Kürtçe’nin kullanımı önündeki fiili engellerin arttığını, cezaevlerinde yaşanan dramın çoğalıp, görülmediğini söyleyebiliriz.
 
Demokrasi açısından ise; siyasi partiler rejimi, seçim yasaları ve yerinden yönetimle ilgili problemli düzenlemeleri belirtebiliriz. 2008 yılında TBMM ve diğer iktidar odaklarının sorunların çözüm sürecini tıkadıkları, ancak inisiyatiflerin, halkın, İnsan hakları örgütlerinin, Türkiye Barış Meclisi ve diğer sivil toplum örgütlerinin ise sivil çözümleri dayattıkları bir yıl olmuştur.
 
Kürt sorunu açısından şiddete dayalı çözümsüzlük politikası devam etmiş, devlet sertlik derecesini daha da artırmış, Kürt kimliğine dair taleplere tahammülsüzlük inanılmaz derecede artmıştır. Hükümet, TRT Şeş ile yapılan Kürtçe tv. yayını ile sorunun çözüldüğünü düşünüyorsa da Kürt sorunu nedeniyle başta yaşam hakkı ihlali olmak üzere bir çok alanda ihlaller artarak yaşanmaya devam etmiştir. Bir yandan Kürtçe yayın, diğer yandan her yerde Kürtçe’ye dair yasaklar yaşanmıştır. Cezaevlerinde, okullarda, hastanelerde Kürtçe’ye dair yasaklar ile isim yasakları 2008 yılında da karşımıza çıktı. Bölgemizde bulunan Belediye Başkanları Kürtçe tebrik kartı bastırdığından dolayı yine yargılandı.
 
 
 
TBMM ve Hükümet devlet adına 85 yıllık yasaklardan dolayı Kürtlerden özür dilemeli, tüm mevzuat hükümlerine göre yasaklanan Kürtçe her alanda serbest olmalı, Anayasal güvenceye kavuşmalıdır.
 
2007 yılında Ümraniye’de tesadüfen ortaya çıkan cephane ile Türkiye’de karanlık örgütlenmelerin devleti nasıl ele geçirdiğini ortaya koymaktadır. 2008 yılında gözaltına alınan, tutuklanan ve dava konusu olan askeri üst düzey bir çok yetkilinin geçmiş yıllarda bölgemizde resmi olarak görev alması ise manidardır. Bölgemizde 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin, toplu katliamların failleri Ergenekon çeteleşmesinde aranması gerekirken, davanın Fırat’ın bu yakasına gelmemesi, bölgedeki olayları kapsamaması bir şeylerin hala gizlendiğini açıkça ortaya koymaktadır. 2008 yılında Asker, siyasete, medyaya brifingler verdi, politikaya yönelik sert açıklamalarda bulundu, sivil alanda çalışma yürüten STK’ları askeri çizgide olmamaları nedeniyle silahsız terörist olarak duyurdu. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi hedef haline getirdi.
 
2008’de ifade özgürlüğü açısından çok şey değişmedi. TCK 301. meydana gelen değişikliği aslında bir şey değiştirmedi ifade özgürlüğü önünde engeller ve bu alandaki sorunun varlığı devam etmiştir. TCK, TMK’daki ifade özgürlüğünü koruyan maddelerde değişiklik olmamıştır. 301. madde değişikliğinden sonra bile Adalet Bakanlığı 50’nin üzerinde dosyada dava açılması izni vermiştir. İfade özgürlüğündeki en sıkıntılı gelişme ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun TCK 220. madde dolayısıyla yasa dışı örgüt üyesi olmadığı halde yasa dışı örgüt üyesi imiş gibi insanların cezalandırılabileceğine dair kararlardır.
 
2008’de çocuklara sırf sokakta olmalarından, polis panzerine taş attıklarından, veya zafer işareti yaptıklarından dolayı çeyrek yüzyıl cezalar reva görülmüştür. Bu kararla toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanıp düşüncelerini ifade eden kişilerin kullandığı söylemle yasa dışı örgüt söylemlerinin örtüşmesi halinde insanların örgüt üyesi imiş gibi cezalandırılması adeta toplumsal muhalefetin susturulması için alınmış bir karardan başka bir şey değildir.
 
Din ve inanç özgürlüğü alanındaki gelişmeler hükümetin başörtüsü atılımı ile sınırlı kalmış, bu atılım da Anayasa Mahkemesi’nden dönmüştür. Hükümet 2008 yılını din ve inanç özgürlüğü alanında boşa harcamış, kendi Kürdü’nü yaratma politikasını sürdürmüştür.
 
2008 yılı 2007 yılında yapılan yasal değişiklikten sonra polis şiddetini öne çıktığı bir yıl olmuştur. 2008 yılında birçok kişi polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesi ile vurulmuştur. 2008 Newroz’unda bölgemizde polisin aşırı şiddet kullanarak müdahalesi sonucunda 5 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce insan ağır yaralanmış, ölümler üzerine güvenlik güçlerine dava açılmamış, Newroz bayramına katıldıklarından dolayı bir çok kişiye soruşturma ve davalar açılmıştır. 2008 Newroz Bayramında Batman’da Said-i Nursi’nin resmini açtıklarından dolayı 15 kişi tutuklanarak örgüt üyesi sıfatıyla dava açılmış, 3 aya yakın süre tutuklu kalmışlardır.
 
2008 yılında da bölgemizde bulunan cezaevlerinde sorunlar artmış, hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavisi yapılmamış, kötü muamele ve işkence iddiaları ayyuka çıkmış, Adalet Bakanı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Başbakanlık İnsan hakları Başkanlığı’na yaptığımız başvurular sonuç vermemiş, Siirt Cezaevinde kalan 77 yaşındaki Ali Çekin için yaptığımız onlarca yazışma ve başvurunun cevabı Ali Çekin öldükten 3 ay sonra elimize ulaşabilmiştir. 2008 yılında bölgede bulunan cezaevleri tıklım tıklım dolmuş, buradaki mahpusların temel hakları göz ardı edilerek birçoğunun yaşam hakkı başta olmak üzere, sağlık hakları, haberleşme hakları, sohbet hakları gibi yasadan mevzuattan kaynaklı bir çok hak ihlal edilmiştir.
2008’de Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Cezaevinde kötü muameleye uğradığına dair iddialar devlet tarafından araştırılmadan reddedilmiş, bölgemizde bunu protesto eden yurttaşlara orantısız güç kullanılarak aşırı şiddet uygulanmıştır. 2009 yılında Türkiye’de bulunan tüm cezaevleri ile İmralı cezaevindeki sorunların en eza indirilmesini, cezaevlerinin sivil denetimlere açılmasını bekliyoruz.  Yasa ve mevzuatlara aykırı olan tek kişilik İmralı cezaevinin de 2009’da derhal kapatılması gerektiğinin bilinmesini istiyoruz.
 
Meclisten çıkarılan sınır ötesi operasyon teskeresi ve yetkisi ile Kuzey Irak’ta bulunan bir çok yere kara ve hava operasyonları düzenlendi. 16 Aralık 2008’de ise Türk savaş uçakları yine Kuzey Irak’a yönelik çok kapsamlı hava harekatını gerçekleştirdi. Çok iyi biliyoruz ki hava ve kara operasyonları sonrası bir çok yerleşim yeri boşaltılmakta, hak ihlalleri artmakta, bir çok yere ambargo uygulanmakta, sivil yerleşim yerleri hedef alınmaktadır.
 
Değerli basın mensupları;
 
AB kriterlerine uyum amacıyla insan hakları alanında yapılmaya çalışılan kısmi iyileşmelerde 2005’ten sonra bir duraklama hatta geri dönüş anlamına gelen birçok yeni hukuki düzenlemeler yapılmış, bu düzenleme ve uygulamaların en fazla 2007’de sertleştiğini görmekteyiz. 2008’de ise ihlaller olağanüstü şekilde artmış, ihlaller ve uygulamalar çığırından çıkmıştır.
 
Yıllara göre Bölgemizde tespit edebildiğimiz ihlal verileri; 2000’de 4021, 2001’de 4291, 2002’de 4176, 2003 yılında 6472 ihlal, 2004 yılında 7208 ihlal, 2005 yılında 7499 ihlal, 2006 yılında 7499 ihlal, 2007 yılında 18.479 ihlalin yaşandığı tespiti yapılmıştır.
 
 
 
2008 yılında işlenen ihlaller 2007 yılından hem sayısal olarak hem de kategori açısından çok fazla arttığını söylememiz mümkün. 2008’de bölgemizde tespit edebildiğimiz ihlal sayısı 35. 992   olmuştur. Diyarbakır şubesinin tespit edebildiği ihlal sayısı ise 1057  olmuştur.
 
Beklentilerin temelinde devletin demokratikleşememesi söz konusudur. Kürt sorunu Türkiye’yi her açıdan kilitlemiş durumdadır. İnsan hakları ihlallerinin bu kadar fazla olmasının temel nedeni Kürt sorunu nedeniyle hiçbir konuda esnemenin yapılamamasıdır.
 
Değerli basın mensupları;
 
2009’dan beklentilerimiz sağduyunun hakim olması, ötekilerle empati kurulması, diyalog ve hoşgörünün egemen olması, şiddet yönetimiyle sorunların çözülmediğinin anlaşılması, yeni bir Anayasa’ya olan ihtiyacın görülmesi, Cezaevleri sorununun acilen ele alınması, suç işleyenlerin işkence ve kötü muamele yapanların kollanmaması, Yargının siyasi kararlar vermekten vazgeçmesini, Kürtçe üzerindeki baskıların son bulmasını, bölgeler arası gelişmişlik farkının ortadan kaldırılması amacıyla yatırımların bölgemize yapılarak batı ile aramızdaki yaşam standardının giderilmesini, devleti temsil eden üst düzey temsilcilerin tekçi/milliyetçi yaklaşım ve ayrılıkçı söylemlerine son vermesini,  ısrarla kardeşleşmeyi öne çıkaran mesajların verilmesini, Kürtlerin, Alevilerin, Rumların,  kısaca ötekilerin bu ülkenin gerçeği olduğunu unutmadan hareket edilmesini, tıkanan siyasetin kendini gözden geçirmesini, AB sürecinin 2009’da hızlandırılmasını talep ediyoruz.
 
Bölgemizde son on yılın en fazla ihlali 2008’de yaşandı. 2008’de insanlığımızdan utanç duyacağımız temel hak ve özgürlüklerin çok fazla ihlal edildiği uygulamalara tanık olduk. 2009’da bu yaklaşım umarım son bulur, sorunların konuşarak da çözülebilirliğe olan inancımızla sizleri selamlıyoruz.
 
Av. Muharrem ERBEY
İHD Diyarbakır Şube Başkanı ve
Genel Başkan yardımcısı