İnsan Hakları haftasında çocuklar hala cezaevlerinde, ailelerin çığlığı ise duyulmuyor

12.12.2008

 

BASIN AÇIKLAMASI
 (İnsan Hakları haftasında çocuklar hala cezaevlerinde, ailelerin çığlığı ise duyulmuyor)
  
12 Aralık günü derneğimize başvuran aileler Diyarbakır E tipi cezaevinde kalan çocuklarına dair bize şunları aktardılar;
 
Çocuklarımız yaklaşık 5 aydır Diyarbakır E tipi cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Çocuklarımızın yaşları 15-16 yaşları arasında değişmektedir. Onlarla bayram görüşüne gittiğimizde görüşten sonra gardiyanlar iki hafta görüşe gelmeyin dediler. Neden diye sorduğumuzda bizlere bilmiyoruz ama idareciler onlara ceza kestiler dediler. Neden olduğunu bilmiyoruz ama tahminen iki hafta kadar önce görüşe geldiğimizde çocuklar bize zafer işareti yapmıştı. Ondan olabilir. Görüş anında bize zafer işareti yaptığından 2 hafta görüşi yasağı koymuş olabilirler. Çocuklar ayrıca koğuşlarının arama bahanesiyle dağıtıldığını, hakaretlere maruz kaldıklarını, adli koğuşa atacaklarını tek koğuşa atmakla tehdit ettiklerini,  çocuklarının bir türlü bırakılmadıklarını, kaygı içinde olduklarını belirttiler.”
 
Çocukları cezaevlerinde uzun süre tutarak onlara kötü davranarak, ailelere her türlü olumsuz muameleyi reva görerek sorunlar çözülmüyor. Hep dışlanan bu çocukların devletten beklentileri devletin onlara şefkat elini uzatmasıydı. Bu çocuklar devleti hep polis ve askeri güç olarak gördü. 28 mart 2006 Diyarbakır olaylarında polise taş atan çocuklara dair Başbakanın “Çocuk da olsa kadın olsa gereken yapılacaktır “ söyleminden sonra verilen mahkeme kararı Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından bozulmuş ve çocukların 23 yıl ceza almalarını istenmiştir. YCGK kararı, temel insan hakları belgeleri ve insan hakları evrensel bildirgesinden, AİHS’den uzak, devleti koruma temelinde, insan hakları hukuku hiçe sayılarak alınmıştır. En son Adana Valisinin taş atan çocukların ailelerinin yeşil kartlarının iptal edilmesini istemiştir. Hemen akabinde gözaltına alınan çocuklara 56 yıl hapis istemiyle davalar açılması ise manidardır. Ne zaman bir devlet büyüğü konuşsa mahkemeler bu konjöktüre uygun kararlar veriyorlar.
 
Çocukları sokağa iten nedenleri irdelemek, sokakta zaman geçirmelerine neden olan etkenler incelemek, polise taş atarken bu işin ne anlama geldiğini kavrayıp kavramadıklarını uzmanlar tarafından alınacak farik mümeyyiz raporuyla belirlemek gerekiyor. Bu rapor ile çocuğun sadece biyolojik yaşı değil çocuğun psikolojik yaşının ve ortamının, yaşadıklarının, eğitim durumu vb.. koşullarının incelenmesi bu tepkinin temeline inilmesi gerekir. Taş atan çocuk örgüt üyesidir, çeyrek yüzyıl ceza verirsek dersini alır ve bir daha taş atmaz gibi ilkel bir önleme mantığıyla sorunu çözmek yanılgıdır. Bu yöntem sorunu çözmez derinleştirir, devlete ve polise karşı nefret tohumları eker. Bu yanlış yoldan derhal dönülmesi hoşgörüyü ve anlayışı geliştirmek gerekir.
 
 
28 Ekim’de Diyarbakır’da meydana gelen olaylar ile ilgili olarak toplam 29 çocuk göz altına alındı. Bunlardan 21 kişi hakkında dava açıldı. Haklarında dava açılan 21 çocuktan 13’u şu anda tutuklu bulunmaktalar. Tüm çocuklar için; Terör örgütüne üye olmamakla birlikte, Örgüt adına suç işlemek TCK 314/3, 220/6, 314/2 TMK 5 örgüt propagandası yapmak, TMK 7/2, 2911 toplantı ve gösteri yasasına muhalefet etmek yasanın 23. maddesi, kamu malına zarar vermekten dolayı da TCK 152/1-a cezalandırılması isteniyor.
 
Yasa gereği 15 yaşını doldurmamış olan çocuklar hakkında isnat olunan suçun anlam ve sonuçlarını kavrayıp kavrayamadığını anlamak için farik ve mümeyyiz raporları aldırılmıştır. Ancak bu raporlar sadece adli tıp doktorunun ayak üstü ve hiçbir inceleme yapılmadan alınmış raporlardır. Bu raporlar alınırken herhangi bir psikolog veya pedagog veya çocuğun ruh halini anlayacak kimse olmadan alınmış raporlardır. Bu nedenle genellikle bu rapor alma sürecinin kapsamlı olarak ele alınması ve konu ile ilgili uzman görüşünün muhakkak alınması gerekir. Çocukların kafalarını, kollarını kıran, onlara acımasızca şiddet uygulayan polis uygulamalarına raporlarla, tanıklarla, fotoğraflarla yapılan suç duyuruları sonuçsuz kalırken, devletin polisine atılan bir taştan dolayı çeyrek yüzyıl ceza istenmesi ortaçağdaki engisizyon dönemini çağrıştırmaktadır.
 
Devletin, çocuğun sosyal, kültürel eğitimi bakımından gelişmesine katkıda bulunması, çocukluk çağlarının evreleri dikkate alınarak programlar geliştirmesi, çocuk psikolojisi, çocuk sağlığı ve eğitimi alanlarında ortaya çıkan verilerin ışığında okul öncesi ve okul çağı çocuklarının sorunlarına yardımcı olacak araştırmaların yapılması, çocuğun bütünlüğünün korunması, çocuğun korunması gerektiği hallerde onu koruma altına alması gerektiğine dair yasal düzenlemeler var. Ama uygulama maalesef içler acısı. AB Komisyonu İlerleme Raporu’nda Türkiye'nin 8 Kasım 2006’da yayımladığı İlerleme Raporu'nun çocuk haklarıyla ilgili başlığında, ‘sokağa itilen çocuklar, çocuk yoksulluğu ve çocuk emeği olgularının’ belirgin şekilde sürdüğüne dikkat çekiyor.
 
Ülkemizde Sosyal Devlet Anlayışı Çökmüştür Sokakta çalışan ve yaşayan, zamanını geçiren çocuklar bizim çocuklarımızdır. Polise taş atma gerekçesini Örgüte Bilerek Yardım etmiştir mantığı dışında yorumlanması gerekiyor. Sokakta olmasının en önemli nedeni olan ‘zorunlu göç’ü ve onun arka planında olan çözülmeyip görmezden gelinen ‘Kürt Sorununu’ demokratik yol ve yöntemlerle çözerek çocukları eğitim kurumlarına göndermekle sorun çözülür.
 
Bu çocuklar köylerine geri dönmek istiyor. Çocuklarımız geleceğimiz ise şiddet ortamından arındırılmış, bir toplum yaratmalı, uluslar arası sözleşmelerin gereğini yerine getirilmelidir. Ağır cezalar vererek bu sorun veya sorunlar çözülmez. İnsan Hakları Derneği adına cezaevlerinde yatan çocuklara reva görülen uygulamaların takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz. Daha fazla ceza verilmesiyle Kürt sorunu 200 yıldır çözülmedi, çözülmeyecektir de. Cezaevleri bir ülkenin aynasıdırlar. Bu sorun gittikçe artmaya devam etmektedir. Devleti, daha fazla hoşgörü, daha fazla insan hakları, daha fazla demokrasi ile sorunu çözmeye, verilen 15 günlük görüşmeme cezasının kaldırılmasını, kamuoyunu da daha duyarlı davranmaya çağırıyoruz.
 
 
Av. Muharrem ERBEY
Şube Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı