Çocuk hakları var ama uygulama yok

20.11.2007

 

Basın Açıklaması
(Çocuk hakları var ama uygulama yok)
Diyarbakır
 
Değerli basın mensupları;
 
Çocuk Hakları Sözleşmesi B.M. tarafından 20 Kasım 1989 yılında kabul edildi. Türkiye sözleşmeyi 1990 yılında imzalamasına rağmen TBMM’de 17.29.30 maddelerine çekince koyarak kabul etti. Sözleşme 27 Ocak 1995’de Resmi Gazete ile yayınlanıp yürürlüğe girdi. Bu gün hala kendilerine verilen haklarını bilmeyen, bu haklarını savunamayan 0-18 yaş grubunda olan 26 milyon çocuk var. (ÇHS madde 1: 18 yaşına kadar herkes çocuk sayılır.)
 
Dünyada çocuklara bayram armağan eden tek ülke olmanın gururunu sürekli vurgulamaktan vazgeçip önemli çocuk politikalarını hayata geçiren bir ülke olarak övünmenin daha önemli olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Ülkemizde dezavantajlı konumundaki çocukların sayısında sürekli bir artışın yaşandığını ifade etmek gerekiyor. Çocuklarına gerekli olan kamusal ilgiyi göstermeyen Türkiye, yanlış politikalar sonucu önce köprü altı çocukları sonra kibritçi kızları ile yakın zamanda zorunlu göçten etkilenen ailelerin sokakta çalıştırdığı, suça ittiği, bali tiner kullanan, gasp ve kapkaça karışan çocuklar ile anılmaktadır.
 
Değerli basın mensupları,
 
Bu çocuklar nereden çıktı diyorlar. Köylerinden zorla büyük şehirlere gönderdiğimiz ailelerin çocuklarının nerede olmasını bekleniyordu ki. Büyük şehirlerde hayatta kalmak, tutunmak, açlığını gidermek, başını sokacağı naylondan yapılmış bir baraka bulmak dışında hiçbir gayesi olmayan ‘tutunamayanların’ çocukları sokaklara bir bir sızarak kamusal hayatımıza girdiler.  Sokağa evine katkı sunmak amacıyla çıkan çocuklar, sokakların özgür ortamında kötülüğün para ettiğini gördüler. Sigara ile tanıştılar. Birçoğunun babası evi terk ettiğinden veya ailesi çeşitli nedenlerden dolayı parçalandığından, yeterli ilgi görmediğinden, kardeş sayısı fazla olduğundan evinde ayrıldı. Sokaklarda bali, tiner, hap, esrar gibi maddeler kullanmaya başladılar, suçla yanıştılar. Suç şebekelerin eline düştüler. Karşımıza şu anda suç işlemeye meyilli yetişkinler ile suç ortamı olan sokağın içinde büyüyen çocuklar çıktı. Hepimizin korkunç olarak değerlendirdiği birçok yetişkinin işlediği suçlardan dolayı tüylerimiz diken diken oluyor. Bu yetişkinlerin çoğu sokakların acımasız dünyası içinde büyüyen çocuklardan başkası değildi.
 
Çocukların sokağa düşme nedenleri gittikçe çeşitlenmeye başlamıştır. Gerek yoksulluğun giderek artması, gerek eğitim sistemimizin yetersizliği, gerek medyanın olumsuz tavrı, gerekse neo liberal iktisat politikaların hayata geçirilmesiyle, özelleşen sosyal hizmet çalışmaları, çocuğu sokağa iten faktörleri tetiklemektedir. Sokağa çıkan çocukların bilişsel gelişimi risk altında olduğu unutulmamalıdır. Aile desteği sıfırlanmış çocuklar sokaklarda çeşitli suçlara bulaşacak, madde kullanacak, organize işlere karışacak çocuklardandır diyebiliriz. Türkiye’de 1 milyon kişi açlık sınırında, 18 milyon kişi ise yoksulluk sınırın altında iken bu ailelerin çocuklarının nerede olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Çocuklara koruyucu ortamların yaratılması gerekiyor. Okullar koruyucu mekân olma özelliğini bir türlü kazanamadı. Türkiye bu gün itibariyle, çocuğunu seven bir toplumdur, çocukları seven özellikle dezavantajlı konumda olan çocukları seven ve koruyan bir toplum değildir.
 
 
Değerli basın mensupları,
 
B.M. Çocuk hakları Söşleşmesinin 17.29.30 maddelerine koyduğumuz çekincenin kaldırılması amacıyla B.M.’nin yaptığı tüm uyarıları dikkate almadık. Sözleşmenin kabul edilen mevcut diğer maddelerin de hayata geçmesinde çok sıkıntı yaşadığımızı B.M.’ye verilmesi gereken rapor 1999’da verilmedi. Daha sonraki yıllarda da 2. ve 3. izleme raporları da verilmedi. B.M.’nin çekinceleri kaldırın dediği 17.29.30 maddelerindeki çekinceler hala yerinde durmaktadır.
 
Yeni Anayasa taslağında çocuklara dair önemli düzenlemeler olmakla beraber bu içeriğin çocuk aktivistlerin önerileri ile birlikte düzenlenmesini ve soyut yerine getirilmesi belirsizliğe bırakılan söylem yerine içeriğinin somutlaştırılması gerekmektedir.
 
Devletin, çocuğun sosyal, kültürel eğitimi bakımından gelişmesine katkıda bulunması, çocukluk çağlarının evreleri dikkate alınarak programlar geliştirmesi,çocuk psikolojisi, sağlığı, eğitimi alanlarında ortaya çıkan verilerin ışığında okulöncesi ve okul çağı çocuklarının sorunlarına yardımcı olacak araştırmaların yapılması, çocuğun bütünlüğünün korunması, çocuğun korunması gerektiği hallerde onu koruma altına alması gerektiğine dair yasal düzenlemeler var. Ama uygulama maalesef içler acısı. AB Komisyonu İlerleme Raporu’nda Türkiye'nin son bir yıl içinde üyelik yolunda geldiği noktaya ilişkin 8 Kasım 2006’da yayımladığı İlerleme Raporu'nun çocuk haklarıyla ilgili başlığında, ‘sokağa itilen çocuklar, çocuk yoksulluğu ve çocuk emeği olgularının’ belirgin şekilde sürdüğüne dikkat çekiyor.
 
Değerli basın mensupları,
 
Ülkemizde Sosyal Devlet Anlayışı Çökmüştür. Sokağa düşen çocuklar sorununda devletin acz içinde kaldığını söylemek abartı olmaz. Sosyal devlet göreceli de olsa geçmişte günahı ve sevabıyla üzerine düşeni yapıyordu. Oysa yakın zamanda özelleştirme furyası içinde sağlık gibi sosyal hizmetler gibi sosyal devletin önemli saç ayakları halka sırtını dönerek neo liberal iktisat politikalara teslim oldu. Sosyal mekanlar, huzurevleri, çocuk merkezleri, engelliler, yaşlılar merkezleri özelleştiriliyor. Bu politikalar ile devletin sosyal hizmetler alanındaki yükümlülüğü azaltılmıştır. Sosyal hizmetlere ilişkin üzerine düşen yükü, yerel yönetimlere angarya, özel şirketler ve hizmet kurumlarına ise rant amacıyla devredilmiştir. Sosyal devlet özlemi gittikçe ortadan kalkıyor. Sokakta kalan, kimsesiz çocuklar sorunu, engelli çocuklar sorunu, yaşlılar sorunu gibi sosyal hizmetler çalışmaları kamunun, yani devletin sorumluluğundadır. Tüm hizmetler özelleştiriliyorsa vatandaş, zorunlu alınan vergilerin nereye gittiği sormalıdır.
 
Değerli basın mensupları,
 
Sokakta çalışan ve yaşayan çocuk sorunun en önemli nedeni olan ‘zorunlu göç’ü ve onun arka planında olan çözülmeyip görmezden gelinen ‘Kürt Sorununu’ demokratik yol ve yöntemlerle çözerek çocukları köylerine geri göndermeye başlayarak bu sorunun çözülmesine önemli katkı sunacaktır. Çocuklarımız geleceğimiz ise mayınsız, şiddet ortamından arındırılmış, bir toplum yaratarak uluslar arası şenlikler yaparak değil, uluslar arası sözleşmelerin gereğini yaparak çocuk dostu ülke olduğumuzu ancak ispat edebiliriz. Çocukları sevin çünkü onlar sadece sizin ve dünyanızın değil hayallerinizin de geleceğidir.
 
                                                                                   (Diyarbakır Çocuk hakları İnisiyatifi)
 
 
 
 
 
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
Bağlar Belediyesi
Yenişehir Belediyesi
Kayapınar Belediyesi
Sur Belediyesi
İHD
Diyarbakır barosu
Eğitim-Sen
Çaça
Tegv