Kürtçe’ye karşı bu tahammülsüzlük, devletin Kürt sorununa bakışının özetidir

16.01.2009

 

 
BASIN AÇIKLAMASI
            (Kürtçe’ye karşı bu tahammülsüzlük, devletin Kürt sorununa bakışının özetidir)
 
                                                                                                                     Değerli Basın Mensupları;                                     
 
Türkiye’ de bulunan cezaevlerindeki ihlaller son dönemlerde durmadan artarak devam ediyor.
Cezaevlerindeki hukuk dışı, insanlık dışı uygulamalar ve baskılar yoğunlaşırken, bu uygulamalara karşı geliştirilen duyarsızlık da o derece artmış, yapılan başvurular ve şikâyetlerde maalesef karşılıksız kalmıştır.
 
Şubemiz tarafından cezaevlerine yapmış olduğumuz görüşmeler ve cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlüler tarafından derneğimize yapılan başvurulara baktığımızda cezaevlerinde yaşanan ihlaller gün geçtikçe farklılık kazanarak artmaktadır. Cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlüler özellikle siyasi tutsaklar toplumdan izole edilmekte, kötü muamele ve işkenceye varan uygulamalara maruz kalmakta, hasta olanların tedavisi yapılmamakta, en temel ihtiyaçları bile keyfi bir uygulama ile karşılanmamaktadır. 
 
Bu insanlık dışı uygulamaların üstüne son dönemde ailesini telefonla arayıp onlarla Kürtçe konuşmaya çalışanların konuşması ile görüşte aile üyeleriyle Kürtçe konuşanların konuşması kesilmektedir. Bu yasakçı uygulamaya dair bölge cezaevlerinden yüzlerce başvuru aldık. Yine bazı Cezaevlerine Kürtçe günlük gazete olan Azadiya Welat ile Kürtçe şiir, öykü, roman gibi kitapların da alınması keyfi olarak engellenmektedir. Cezaevlerinde yaşanan bu uygulamalar bir insanlık suçudur. Bu insanlık suçunu AKP hükümeti işlemektedir.   
 
Bu keyfi ve hukuk dışı uygulamalar karşısındaki girişimler de sonuçsuz kalmaktadır. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na yaptığımız başvurular neticesinde bizlere bildirilen Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 88. maddesinin (p) bendine göre “ Telefon görüşmeleri Türkçe yapılır. Ancak hükümlünün Türkçe bilmemesi veya görüşeceğini bildirdiği yakınının mahallinde yaptırılacak araştırma ile Türkçe bilmediğinin tespit edilmesi halinde, konuşmasının yapılmasına izin verilir’ denilmektedir. 
 
Şu anda Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük tasarısı Taslağında 88. maddenin (p) bendinde değişiklik yapılması öngörülmektedir. Ancak tasarıda yer alan değişiklik pek bir farklılık arz etmektedir. Şöyle ki; değiştirilmesi ön görülen 88. maddenin ( p ) bendinde “telefon görüşmeleri Türkçe yapılır. Ancak hükümlünün, kendisinin, yakının veya görüşeceğini bildirdiği kişinin Türkçe bilmediğini beyan etmesi halinde konuşmanın yapılmasına izin verilir ve konuşma kayda alınır. Kayıtların incelenmesi sonucu, kayıtların suç teşkil etme ihtimali olan faaliyetler için kullanıldığının anlaşılması durumunda hükümlünün bir daha aynı kişi ile Türkçe’ den başka bir dille konuşulmasına izin verilmez.” Şeklindedir.
 
 İnsan Hakları Derneği olarak Türkçe’nin, Kürtçe’ nin, Arapça’ nın ve diğer dillerin nerede kullanılıp, nerede kullanılmayacağının tüzüklerle yasaklanmasını doğru bulmadığımızı ifade etmekle söz konusu taslakta Türkçe dışında başka dilerin konuşulması önündeki engellerin kalkmadığını belirtmek isteriz.  Taslakta yer alan “Kayıtların incelenmesi sonucu, kayıtların suç teşkil etme ihtimali olan faaliyetler için kullanıldığının anlaşılması durumunda hükümlünün bir daha aynı kişi ile Türkçe’ den başka bir dille konuşulmasına izin verilmez.” ibaresi ile tutuklu veya hükümlüye ceza vermekten yanı sıra konuştuğu dili cezalandırmaktır.
 
AKP hükümeti bir yandan TRT-Şeş ‘i kurup Kürtçe ile ilgili geleneksel politikasının dışında bir adım atarken diğer yandan cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler Kürtçe konuştukları için disiplin cezası almaya devam etmektedirler. AKP hükümeti her platformda Türkiye’de farklı dillerin kullanılmasında bir engelin olmadığı iddia etmektedir. Ancak derneğimize yapılan başvurular göstermektedir Kürtçe konuşmanın önündeki engeller kalkmamakla, bu engeller farklılaşarak artmaktadır. Şöyle ki; Bolu F tipi Cezaevi’nde Kürtçe telefon görüşmesi yapmak isteyenlerin sekiz aydır disiplin cezası tehdidi altında olduğu ortaya çıktı. Tutuklulara gönderilen tebligatta, Kürtçe telefon görüşmelerine devam etmeleri halinde, bunun ‘olumsuz davranışa yönelik gruplaşma olarak değerlendirileceği’ ve ilgili disiplin maddesi yönünden haklarında işlem yapılacağı bildirildi. Bunu yanı sıraŞanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi'nde Kürtçe şarkı söyledikleri gerekçesiyle PKK'li 70 tutukluya 4 ay açık görüş cezasının ardından kapalı görüş cezası da verildi.Bu cezalar da göstermektedir ki Kürtçe’ ye karşı tahammülsüzlüğü had safhadadır.
 
Bir insan cezaevinde olan yakını ile istediği dilde konuşabilmelidir.  Bunun Adalet Bakanlığı tarafından tüzükle düzenlenip birçok şarta bağlanmasını gayri insani bir muamele olarak görmekteyiz. İnsanların Türkçe bilmeme koşulu bile baskının varolduğunun ispatıdır. 
 
Aslında bu zorlu ve dolambaçlı yollar ile Kürtçe’ye getirilen yasak, Devletin Kürt sorununa bakışını açıkça ortaya koymaktadır. Burada başka dilde konuşamaz ibaresi Kürtçe’ye getirilen bir yasaktır. Kürt halkı bu ülkenin bir realitesidir. Anadolu gibi çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bir coğrafyanın halklarının dillerini inkar edip, onları tek dille iletişime zorlamak, yasakçı zihniyeti açıkça ortaya koymaktadır. Her insan kendi anadilinde konuşabilmeli, eğitim görebilmelidir. Bu insanların temel hakkıdır. Bir insanın kendi ana diliyle konuşmasını yasaklamak, evrensel insancıl hukukun en fazla ayıpladığı ve karşısında olduğu bir uygulamadır.
 
Ailelerini telefonla arayan tutuklu ve hükümlülerin Kürtçe konuşmalarının engellenmemesini, yine aile ile cezaevlerinde yaptıkları görüşlerde de Kürtçe konuşmalarının engellenmemesini, cezaevlerine Kürtçe günlük gazetenin, Kürtçe kitapların alınmasını, bu yasakçı zihniyetin ürünü olan uygulamalardan vazgeçilmesini, cezaevlerinde Kürtçe’yi yasaklayan ilgili Tüzük’ün 88. maddesinin kaldırılmasını ya da ilgili tüzükte yapılacak olan değişikliği ile Türkçe dışında konuşmanın önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik şekilde değiştirilmesini, o cezaevlerindeki keyfi muamele ile kullanmalarına izin verilmeyen sosyal hakların geri verilmesini, kötü muamele ve işkenceye dair başvuruların acilen ele alınmasını, çok hasta olan tutuklu ve hükümlülerin daha iyi tedavi amaçlı olarak affedilmesini, cezaevlerinin sivil toplum örgütleri tarafından kontrol edilmesine izin verilmesini talep ediyoruz.
 
İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu