Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın!

31.05.2012

Bugün 31 Mayıs 2012 ve maalesef her yıl olduğu gibi bu yıl da Kayıplar Haftası’nda sokaklardayız. Bu yıl da zorla kaybedilenlerin akıbetini sormaya devam ediyoruz. 27 Mayıs günü Aydın İli Yenipazar İlçesinden bulunan hapishane önünden Mehmet Ağar’dan kayıplarımızın akıbetini sormaya gittik. Karşımıza hesap verecek yetkililer çıkacağına, Mehmet Ağar’ın gönüllü korumalığına soyunmuş devlet destekli saldırgan ve tehlikeli bir grup çıktı. Tüm toplumu ve devlet yetkililerini kaybedilenlerin akıbetini araştırmaya, faillerini ortaya çıkarmaya ve faillerden yargı yoluyla hesap sormaya çağırıyoruz.

Evden, okuldan, iş yerinden, gözaltı merkezinden ya da bilinmeyen bir yerden alınıp bir daha bulunamayan, muhatabı sessiz kaldığı için faillerinden hesap sorulamayan, sessiz, habersiz, çoğu zaman mezarsız tüm kayıpların yakınları hala gözlerimizin içine bakıyor. Belki birinin akıbeti bilinir, faili bulunur hesap sorulur, belki birinin mezarının üstüne bir mezar taşı konur diye kayıp yakınları, insan hakları savunucuları ve kayıpların sessiz hatıraları bugün yine sokaklardadır. Yıllardır süren bu mücadele kayıplar, failler, sorumlular, katiller ve mezarlar bulununcaya kadar devam edecektir.

Toplum, toplumu oluşturan bireyler ve devlet artık bu ülkede yaşanan kayıplar gerçeğiyle yüzleşmelidir. Her bir kaybın hesabını ayrı ayrı vermeyen, her bir kaybın failinden ayrı ayrı hesap sormayan bir devlet demokratik bir hukuk devleti olma iddiasından çok uzaktadır.

Kaybedilmelerin yaşandığı tüm ülkelerdeki deneyimler göstermektedir ki kaybedilmeler devlet veya devletçe desteklenen örgütlü güçler tarafından yapılmaktadır. Bu gerçeği bilen ve gören Birleşmiş Milletler de bu durumlar nedeniyle 20 Aralık 2006 tarihinde “Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak İçin Uluslararası Sözleşme”yi kabul ve ilan etmiştir.

Sözleşme ile zorla kaybetmeye mutlak yasak getirilmiştir. Bu suçlar insanlığa karşı işlenmiş suçlardan sayılmış ve devletlere iç hukuklarında sözleşmeye uygun düzenlemeler yapma yükümlülüğü getirilmiştir. Türkiye hala bu sözleşmenin tarafı değildir.

Bizler de biliyoruz ki, tarafı olunacak hiçbir düzenleme, imzalanacak hiçbir belge kaybedilmiş bir insanın boşluğunu dolduramayacaktır. Fakat hepimizin gözleri önünde toplumdan çekilip alınan, kaybedilen insanların yakınlarının adalet talepleri ancak bu yollarla yerine getirilebilecektir, bir daha asla yaşanmaması gereken vakalar ancak bu şekilde önlenebilecektir.

İHD’nin temel görevlerinden biri kayıplar sorununu her yıl gündeme getirmek, kayıpların akıbetinin soruşturulmasını ve sorumluların bulunarak yargı önüne çıkarılmasını sağlamaktır. Bu nedenle kayıplar bulununcaya, faillerden hesap soruluncaya kadar bu mücadelemiz devam edecektir.

TBMM ve Hükümet kayıpların akıbetini araştırmaya ve faillerden hesap sormaya yönelik artık açık bir irade ortaya koymalıdır. Bu sürecin devamı olarak, geçmişle hesaplaşmanın ve ülkede adaleti sağlamanın ilk ve en önemli adımı olarak gördüğümüz, kayıpların soruşturulması ve sorumlularının tespit edilerek adalet önüne çıkarılması konularında daha hızlı, etkili, kayıpların ailelerinin katkısına ve katılımına açık süreçlerin işletilmesini sağlamalıdır.

Bu yolda önemli bir adım olarak Türkiye “Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak İçin Uluslararası Sözleşme”yi imzalamalı ve onaylamalıdır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ