Militarist ve Asimilasyoncu Olan Eğitim Sisteminin Özünü Değiştirmeyen AKP Teklifi Geri Çekilmelidir

05.03.2012
Eğitim gibi en temel insan hakkı konusunda Türkiye’deki eğitimin temel sorunlarını öncelikle belirtmek gerekir.
 
Türkiye’deki eğitim, devletin Türk etnisitesine dayalı ve Sünni Müslüman din anlayışının devlet tarafından devlet dinine dönüştürülmüş bir resmi din anlayışının öğretildiği ve ulus devletin istediği bireylerin yetiştirildiği “tekçi” bir içeriğe sahiptir. Eğitim sistemi bu özeliği nedeni ile ayırımcıdır ve militarizmi kutsamaktadır. Böylesi bir eğitimin yapılacak anayasa değişikliği ile insan haklarına dayalı hale getirilmesi varken, 28 Şubat’ın yıldönümünde AKP grup başkanvekilleri tarafından verilen kanun teklifi bir nevi manipülasyon yaratmıştır.
 
Kanun teklifini verenlerin, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinde güvence altına alınan ve eğitimin zorunlu(kesintisiz) ve parasız olmasına dair maddelerini, Çocuk Hakları Sözleşmesinde güvence altına alınan ayrım gözetmeme, çocuğun eğitim hakkı, eğitimin hedefleri, azınlıklara ya da yerli halklara mensup çocukların kendi kültürünü, kendi dinini ve kendi dilini kullanma hakkını, çocuk işçiliğinin engellenmesi gibi haklarını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ek 1 nolu protokolü ile güvence altına alınan eğitim hakkını, Uluslararası Çalışma Örgütünün çocuk işçiliği ile mücadeleyi öngören sözleşme ve tavsiyelerini, BM Ekonomik ve Sosyal Komitenin eğitim hakkı ile ilgili genel yorum beyanını, Çocuk Hakları Komitesinin kararlarını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu din dersleri ile ilgili kararlarını ya bilmemektedirler, ya da görmezlikten gelmişlerdir. Vahim bir durumla karşı karşıyayız. AKP topluma yeni bir 28 Şubat süreci yaşatmak mı istemektedir?
 
Türkiye’nin öncelikle yukarıda belirtilen sözleşme ve protokollerdeki eğitim hakkı ile ilgili çekincelerini kaldırması ve Komite kararları ile AİHM kararlarına uygun davranması gerekmektedir. AKP Hükümeti bu çekinceleri niçin kaldırmamaktadır? Kararlara niçin uymamaktadır? Yoksa 28 Şubat süreci devam mı etmektedir?
 
AKP Hükümeti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu din derslerinin kaldırılması ile ilgili kararını niçin uygulamamaktadır? Alevilerin taleplerine kulak tıkanmaya devam mı edecektir? Milyonlarca Alevi Çocuklarının eğitim hakkı yok mu? 
 
 
Türkiye’deki eğitim anadilinde verilmeli, farklılıklar kabul edilerek halklar üzerindeki asimilasyon sona erdirilmelidir. Eğitim sistemimiz asimilasyoncu özünden kurtarılmalı, çok dilli bir yapıya kavuşmalıdır. Başta Kürtler olmak üzere diğer halklara mensup milyonlarca çocuğun anadilinde eğitim hakkı ne zaman tanınacaktır?
 
Türkiye’deki eğitim başta Aleviler olmak üzere farklı inanç gruplarının varlığını kabul etmeli ve uluslar arası sözleşmelerden doğan haklar ayırımsız olarak farklı inanç grubuna tanınmalıdır. Bunun sağlanabilmesi için de zorunlu din dersi uygulamasına bir an önce son verilmelidir.
 
Türkiye’deki eğitim ayırımcı içeriğinden kurtarılmalı, Türkler dışındaki diğer halkları görmezden gelen yapısına ve halklar ile bireyleri aşağılayıcı içeriğine son verilmelidir.
 
Türkiye’deki eğitim militarizmi kutsamaktan vazgeçmeli, “andımız”, “gençliğe hitabe” gibi metinlerden kurtarılmalıdır.
 
Üniversitelerde ve kamu kurumlarında başörtüsü sorununu yasal düzlemde çözememiş bir siyasal iktidarın bu tür yasal teklifleri ile kitlelerde yeni umutlar yaratması politik bir ataktan öteye gitmeyecektir. Türkiye başörtüsü sorununu bile çözememiştir.
 
Görüldüğü gibi bu kadar dev bir sorun görülmeyip, 4+4+4 gibi kesintili zorunlu eğitim sistemi getirmekle manipülasyon mu yapılmak istenmektedir? Ya da küçük yaştaki çocuklardan bir kaç bin “hafız” veya “imam” yetiştirmek için milyonlarca çocuğun kaderi ile oynanmak mı istenmektedir? AKP ne yapmaya çalışmaktadır? Toplumun bir bütün olarak yeni ve demokratik Anayasa talebini boşa mı çıkarmak istemektedir?
 
Sivil toplum örgütleri ile sendikaların bu teklife karşı açıkladıkları görüşleri nedeni ile sert bir şekilde eleştirilmeleri hatta TÜSİAD’ın neredeyse düşman ilan edilecek kadar hedefe konması yönetimin ne kadar otoriterleştiğinin bir göstergesi olmuştur. Katılımcı demokrasiyi içselleştiremeyen AKP giderek tek partili yönetim modeline yaklaşmaktadır.
 
28 Şubat süreci ile böyle hesaplaşma olmaz. 28 Şubat süreci ile hesaplaşma, İnsan haklarına dayalı bir eğitim sistemi kurmakla olur.
 
 
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ