ÖLÜM CEZASI TARTIŞMALARI ÜZERİNE

12.11.2012
AKP iktidarı otoriterleştikçe, temel insan haklarına aykırı sivri çıkışları da beraberinde getirmeye başladı. Hapishanelerde 62. gününe giren süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi devam ederken, siyasal iktidarın açlık grevcilerinin meşru ve insan haklarına dayalı taleplerini değerlendirip sorunu çözmesi gerekirken, tam aksine ölüm cezasını tartışmaya açması insan yaşamını hiçe sayan yaklaşımını göstermesi bakımından ibret vericidir.
 
Ölüm cezası verilerek idam edilen merhum Başbakan Adnan Menderes’in siyasal takipçisi olduğunu söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ölüm cezasını tartışmaya açması siyasal bir körlük olduğu kadar ahlaki de değildir. Menderes’e karşı vefasızlık örneğidir. Başbakanların, devrimci öğrenci gençlik liderlerinin ve daha birçok insanın ölüm cezası verilerek haksız yere idam edildiği bir ülkede ölüm cezasını tekrar geri getirmeye kalkışmak çok risklidir ve siyasal sonuçları çok ağır olacaktır. Özellikle Başbakanın ölüm cezasını belli tip suçlar için tekrar geri getirilebileceğini belirtmesi Türkiye’de yaşayan halklar arasında kırılmaya sebep olacak, adeta Kürtlerin ve Türklerin ayrılma sürecini ciddi anlamda teşvik edecektir.
 
Türkiye ölüm cezasını başta Anayasası olmak üzere mevzuatından çıkarmıştır. Bunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 6 nolu ölüm cezasının kaldırılmasına dair protokol ile Birleşmiş Milletler kişisel ve siyasal haklar uluslar arası sözleşmesine ek ölüm cezasının kaldırılmasını amaçlayan ihtiyari 2 nolu protokolü de onaylamış ve yürürlüğe koymuştur. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi insan hakları sisteminin en temel protokollerini onaylayan bir ülkenin, bu protokollerden geri dönmesi demek insan hakları sisteminin dışına çıkmak ve uluslar arası alanda kötü bir örnek durumuna gelmek demektir. Böylesi bir gelişme Türkiye’nin kendi içindeki demokratikleşme sürecini olumsuz etkileyecek, Türkiye tamamen otoriter bir sisteme hızla kayacaktır.
 
Avrupa Birliğinin en önemli temel şartlarından birisi olan ölüm cezasının kaldırılması konusunda geriye düşmek demek Avrupa Birliği kapısının tamamen kapanması demektir. Bunun Türkiye için siyasal, ekonomik, hukuksal, kültürel ve sosyolojik sonuçları ağır olacaktır.
 
Giderek otoriterleşen ve tek adam yönetimini Türkiye’ye dayatan Başbakanın zihin dünyasındaki anti demokratik önerileri tartışmaya açması karşısında özellikle AKP içindeki demokratların sessiz kalması Türkiye demokrasi tarihinde unutulmayacak bir kötü örnek olarak kalacaktır. Demokratların bu tip anti demokratik ve insan haklarına aykırı önermelere karşı sesini yükseltmesi ve tutum alması gerekmektedir. Ahlaki ve etik davranmak milletvekilliğinin veya parti üyeliğinin devamından çok daha önemlidir. Ülkenin uçuruma sürüklendiğini görenlerin bu duruma itiraz etmeyip susması adeta suça ortak olmak demektir. Uzunca bir süreden beri Başbakanın hiç düşünmeden aklına eseni söylemesi karşısında tutum almayan demokratları daha ne zamana kadar susacakları konusunda da uyarmak istiyoruz.
 
Yukarıda belirtilen bütün bu olumsuz durum bilinerek, ölüm cezası tartışmaları yeniden açılmışsa o zaman bunun özellikle Kürt siyasal hareketine karşı bir tehdit olarak ortaya atıldığını kabul etmek gerekir. Bu ise sorunları müzakere yöntemi ile çözümü yerine tehditle hizaya getirme yönteminin uygulandığını göstermektedir. Böylesi bir davranış ise hiçbir sorunu çözmez. Tam tersi sorunları daha da karmaşık hale getirir. O nedenle ölümü gösterip sıtmaya razı etme taktiğinden de vazgeçilmelidir. Bu durumu fırsat bilen milliyetçi, ırkçı ve şoven çevrelerin cesaretlendirilmesine de olanak tanınmamalıdır.
 
Sonuç olarak Türkiye ölüm cezasını mevzuatından çıkarmıştır ve bir daha asla geri getiremez. Ölüm cezasının geri getirilmesi demek 20. yüzyıla geri dönmek demektir. 21. yüzyıl hedefini unutan iktidarın hiç olmazsa kendi hedefini yakalaması için bu tip tartışmaları sona erdirmesi gerektiğini de belirtmek isteriz.
 
Her şeye rağmen şu unutulmamalıdır ki; Türkiye de demokrasi, emek, barış ve özgürlük mücadelesi yürütenlerin ölüm cezasının geri getirilmesine izin vermeyeceklerinin de bilinmesi gerekir.
 
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ