Cezaevlerindeki Hasta Mahpuslar Raporu açıklama metni

25.01.2013

                                                                     BASINA VE KAMUOYUNA

Değerli basın mensupları;
Bugün, son günlerde Meclis’in de gündeminde olan cezaevlerindeki hasta mahpuslara ilişkin hazırladığımız raporu açıklamak üzere bir aradayız.
Bilindiği üzere ülkemizde insan hakları ihlalleri kapsamında en büyük sorunların yaşandığı yerlerin başında cezaevleri gelmektedir. İşkence ve kötü muameleden tutalım, sevk ve sürgünlere kadar birçok hak gaspının yaşandığı cezaevlerinde yaşanan en büyük sorun da hasta mahpusların içinde bulunduğu durum ve yetkili organların bu duruma karşı içinde bulundukları duyarsızlıktır.

İHD olarak, uzun süredir hasta mahpuslara ilişkin kapsamlı bir çalışma içerisindeyiz. Diyarbakır Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Diyarbakır Barosu’nun da destekleriyle birçok cezaevi gezilmiş, çok sayıda hasta mahpusa ulaşılmış ve durumları hakkında başvurular alınmıştır. Son olarak raporları elimize ulaşan ağır hastaların raporları Diyarbakır Tabip Odası tarafından incelemeye tabi tutulmuş ve hastalıklarına ilişkin durum tespitleri yapılmıştır.
Bu raporumuzu, yaptığımız bu kapsamlı çalışma ve partner kurumların incelemesi sonucu hazırlamış bulunmaktayız. Bizler karar mercii olmadığımız için, raporda kesin kanaatlere yer vermedik. Raporda yer alan isimler ve hastalıklarını gerek kamuoyu, gerekse yetkili mercilerin dikkatine sunarak, bu konuda duyarlılık yaratmayı amaçlamaktayız. Ayrıntılı raporda da görüleceği üzere Hasta mahpusların sayısında ciddi oranda bir artış gözlemlenmektedir. Bu da biz insan hakları savunucularını ciddi anlamda kaygılandırmaktadır.
Raporda geçen rakamlara baktığımızda ulaşabildiğimiz 309 hasta mahpus bulunmaktadır. Bunlardan 50 kişinin ilgili sağlık kurullarından aldıkları sağlık raporları incelemeye alınarak, durumları hakkında tespitler yapılmıştır. Geri kalan bölüm ise, mahpusların yaptıkları başvurularda beyan ettikleri veya basın yayın organlarına yansıyan kısmi bilgiler ışığında düzenlenmiştir.

Değerli basın mensupları;
İnsan hakları savunucuları olarak yıllardır hasta mahpusların durumuna dikkat çekmek amacıyla çeşitli raporlar yayınlıyor, basın açıklamaları, eylem ve etkinliklerle bu konuda duyarlılık yaratmaya çalışıyoruz. Ancak yaptığımız tüm bu girişimler bugüne kadar istenilen düzeyde karşılık bulmamış, yetkili organların duyarsızlığı devam etmiştir. Bunun sonucunda cezaevlerinde çok sayıda hasta mahpus son dilekleri olan “yakınlarının yanında son nefesini verme” hakkından mahrum bırakılarak, cezaevlerinin kötü şartlarında ölüme mahkum edilmiştir.

Bir süredir Meclis gündeminde olan ve nihayetinde içinde bulunduğumuz hafta Genel Kurul gündemine getirilen Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi, dün itibariyle Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Bu değişikliğin önemli maddelerinden biri de hasta mahpusların infazının geri bırakılması ile ilgili 5275 Sayılı Kanunun 16’ıncı maddesindeki değişiklik oldu. Yapılan değişiklikle, bu kanun maddesinin 2’inci fıkrasında geçen “Mahkumun hastalığının hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmesi durumunda, hapis cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılması” hükmüne, 5’in fıkra eklenerek, “Ağır bir sakatlık veya hastalık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirememesi durumunda infaz ertelenebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Bizler bu değişikliği iki yönden eksik ve yetersiz bulmaktayız. Kanun değişikliği metninde 16’ıncı maddenin 3’üncü fıkrasında belirlenen usule göre infazın geri bırakılabileceği belirtilmiştir. 16’ıncı maddenin 3’üncü fıkrası Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurulları tarafından düzenlenip Adli Tıp Kurumu’nun onayladığı rapor üzerine infazın geri bırakılabileceği belirtilmektedir. Bu düzenleme bize göre sakıncalıdır. Adli Tıp Kurumu resmi tekel bilirkişisi olarak tarafsızlığını yitirmiş ve siyasal iktidarın politikalarına göre tutum alan bir kurum haline gelmiştir. Nitekim Adalet Bakanlığı verilerinden de anlaşılacağı üzere Adli Tıp Kurumu’nun kötü uygulamaları nedeni ile infazı geri bırakılmayan ağır hasta mahpuslar cezaevinde yaşamını yitirmekte ya da tahliye olduktan birkaç gün sonra yaşamlarını yitirmektedirler. 16’ıncı maddenin 3’üncü fıkrasında düzeltme yapılarak Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurul raporlarının yeterli olması, adli tıp kurumunun onayının istenmemesi sağlanmalıydı. 3’üncü fıkrada düzeltme yapılmadan eklenen 5’inci fıkranın uygulamada fazla bir karşılığı olmayacaktır.
 
Kanun metninde, “maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeni ile ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen” mahkumdan bahsedilmektedir. Maddenin bu haliyle kalmış olması, -önceki deneyimlerimizden de yola çıkarsak- hiçbir hasta mahpusun tahliye edilmeyeceği anlamına gelmektedir. Oysaki madde metni düzeltilerek, sadece “maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık” ifadesi ile yetinilmeliydi.
Ayrıca “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturma” kriterini değerlendirecek olan Cumhuriyet Savcısıdır. Bir kişinin toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı gibi ağır bir sorumluluğun Cumhuriyet Savcısına bırakılması karşısında savcılar böyle bir sorumluluk altına girmeyeceklerdir. Kişinin cezalandırılması konusunda taraf olan bir merciinin karar verici olması anlaşılır bur durum değildir. Kaldı ki bir kişinin toplum güvenliği bakımından tehlike yaratıp yaratmadığına ancak yapılacak bir yargılama sonucunda mahkeme karar verebilir.
 
Bizler bu nedenle bu kanun değişikliğinin hasta mahpuslar konusunda yeterli bir düzenleme olmadığını düşünmekteyiz. Ancak yeni değişikliği de öyle hemen reddeden bir pozisyonda değiliz. Bu değişikliğin getireceği sonuçları ileride uygulamada göreceğiz. Biz bu nedenle hazırladığımız bu raporu Adalet Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlara sunarak, bir nevi kolaylaştırıcı rolü üstleneceğiz. Amacımız ülkenin kanayan bir yarası olan cezaevlerindeki hasta mahpuslar sorununa ivedilikle bir çözüm bulunmasıdır. Bunun için de bugüne kadar yaptığımız çalışmaları, artırarak devam ettireceğiz. Ayrıca yapılan kanun değişiklikleri ve düzenlemelerin de takipçisi olduğumuzu bir kez daha yenilemek istiyoruz.
Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı makamından beklentimiz, yetkilerini kullanarak, ağır hasta olan mahpusların bir an önce tahliyelerini sağlamalarıdır. Aksi takdirde yapılacak hiçbir düzenleme bir anlam ifade etmeyecektir.

                                                                                                                                      İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ