BASINA VE KAMUOYUNA
Değerli basın mensupları;
2012 yılının hak ihlalleri bilançosuna damgasını vuran ve ülkenin insan hakları karnesi konumunda olan cezaevlerine ilişkin hazırladığımız hak ihlalleri raporunu açıklamak için bir aradayız.
Bilindiği üzere cezaevleri ülkemizde hak ihlallerinin yaşandığı en önemli mekanlar arasında yer almaktadır. Birçok kez yaptığımız açıklamalarla dikkat çektiğimiz, kimi zaman ise özel heyetler oluşturarak gezdiğimiz cezaevlerinde nasıl hukuk dışı uygulamalar ve hak ihlalleri yaşandığı aslında kamuoyunun da bilgisi dahilindedir. Bunu sadece bizler ve duyarlı kamuoyu bilmiyor, ayrıca yetkililer de biliyor. Nitekim derneğimize yapılan başvurular veya yaptığımız incelemeler sonucu tespit ettiğimiz hak ihlallerini her fırsatta devletin ilgili birimlerine bildirmekteyiz. Ancak çoğu zaman bu sorunlar görmezden gelinmekte, sorunların çözümü için adım atılmamaktadır.
2012 yılı cezaevleri açısından ihlallerin adeta tavan yaptığı bir yıl olmuştur. Cezaevlerinde yaşanan ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi gibi çok sayıda hak ihlali yaşanmaktadır. Bu ihlallerin içerisinde en ön palana çıkanı da cezaevlerindeki hasta mahpusların durumudur. Geçtiğimiz haftalarda açıkladığımız Hasta Mahpuslar Raporu’nda da görüleceği üzere, cezaevlerinde halen yüzlerce hasta mahpus bulunmaktadır ve bunlardan çoğu artık ölüm sınırındadır. Hazırladığımız bu raporda, daha önce açıkladığımız Hasta Mahpuslar Raporu’nun güncellenmiş halini de göreceksiniz. Bu soruna ilişkin yaptığımız değerlendirmede, bir süre önce Meclis Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve yasallaşan hasta mahpusların salıverilmesine ilişkin yasanın yetersizliklerinden söz etmiştik. Bu yasanın yetersizliği önümüzdeki günlerde daha da net ortaya çıkacaktır.
Geçtiğimiz yıllarda neredeyse her gün cezaevlerinden ölüm haberleri aldık. Fakat artık bu soruna bir çare bulunmalıdır. Bu sorun, öyle sıradan yasa değişiklikleriyle değil, daha gerçekçi bir yaklaşımla çözülmelidir ve cezaevindeki ağır hastalar bir an önce serbest bırakılmalıdır. Aksi taktirde cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye devam edecektir.
Ön plana çıkan bu sorunun haricinde cezaevlerindeki tecrit ve izolasyon meselesi de biz insan hakları savunucularını kaygılandıran ihlallerin başında gelmektedir. Özellikle PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, ülkenin kanayan yarası Kürt meselesini daha da kötü bir noktaya vardırmıştır. Her ne kadar kendisiyle devlet katında görüşmeler gerçekleştiriliyor ve bazı heyetler gönderiliyorsa da, bunun yetersiz olduğunu düşünüyor, kendisinin mutlaka aile ve avukatlarıyla da rahat bir ortamda görüşebilmesi gerektiğini tekrar belirtmek istiyoruz.
Uygulanan bu tecrit politikası cezaevlerindeki mahpusların süresiz dönüşümsüz açlık grevi başlatmalarının en büyük nedeniydi. Nitekim 68 gün boyunca devam eden açlık grevi, Öcalan’ın çağrısı üzerine sona ermiş, bu vesileyle yaşanabilecek daha kötü olayların önüne geçilmiştir.
Kasım ayında sona eren açlık grevlerinin hemen ardından ihlaller devam etmiş, bu kez mahpuslardan intikam alırcasına sürgünler devreye sokulmuştur. Bu durum da biz insan hakları savunucularını cezaevleri konusunda ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü ayrımı yapmaksızın yaşanan sürgünler cezaevlerinde yaşanan sorunları daha da arttırmıştır. Yargılaması devam eden tutukluların Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gerekçe gösterilerek yargılama alanı dışındaki cezaevlerine sürgün edilmesi adil yargılama hakkını ihlal etmekle birlikte, tutuklular açısından sistematik bir işkence halini almıştır. Sürgünlerin bu şekilde devam etmesi hak ihlali açısından sadece mahpuslarla sınırlı kalınmadığı aynı zamanda ailelerinin de cezalandırıldığını ortaya koymaktadır.
Değerli basın mensupları;
Bilanço rakamlarından da anlaşılacağı üzere ağır hasta mahpuslar ve ölümler dışında da cezaevlerinde büyük sorunlar ve hak ihlalleri yaşanmaktadır. Bu durumu bizzat cezaevlerinde yerinde tespit etmemizin yanında, derneğimize cezaevlerinden yapılan başvurulardaki artış da, yaşanan ihlallerin açık göstergesidir. Hasta mahpusların ölümü, Urfa Cezaevi örneğindeki feci katliam, Pozantı ve Şakran cezaevleri örneğindeki işkence ve kötü muamele ve bir bütün olarak cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, artık cezaevlerinin gerçek anlamda gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
2012 yılı Cezaevleri Raporu verileri, içler acısı bir tabloyu bizlere göstermektedir. Bu tablonun değişmesi ve daha yaşanılır bir hal alması demokratik ülkelerin vazgeçilmez şartlarındandır. Bu nedenle cezaevlerinde insan haklarının korunması ve yaşama geçirilmesi için tüm kesimleri sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz. Ayrıca cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin tüm kamuoyunu da duyarlı olmaya ve yaşanan hukuksuzluklar karşısında sessiz kalmamaya çağırıyoruz.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ