İHD 2012 Yılı Çocukların Yaşam Haklarına Yönelik İhlaller Raporu

27.02.2013

                                    BASINA VE KAMUOYUNA

 
                 (Çocuklar Geleceğimizdir Geleceğimize Sahip Çıkalım)
 
 
Değerli Basın Mensupları,
 
İnsan Hakları Derneği olarak 2012 yılına ait çeşitli kategorilerde açıkladığımız raporlar, insan hakları ihlallerinin hızından hiçbir şey kaybetmeden devam ettiğini bizlere göstermektedir. Bu raporlardan biri olan ve birazdan sizlerle istatistiksel verilerle paylaşacağımız 2012 Yılı Çocuk Haklarına Yönelik İhlaller Raporu’nda da, önceki yıllara oranla artış gösteren ihlaller dikkat çekmektedir. Üzülerek belirtmek istiyoruz ki, açıkladığımız bu raporlar bu ülkede insan hakları ihlallerinin giderilmesine ya da azaltılmasına dair yasal veya politik mecralarda hiçbir çabanın ortaya konulmadığını göstermektedir.
 
Çocuklar geleceğimizin teminatıdır. Bu toplumsal öngörü ve algıdan yola çıkarak, çocuklarımıza daha yaşanılır bir gelecek kurma ve en iyi bir şekilde bunun olanaklarını yaratma sorumluluğu taşımak gerekliliği bilinmektedir. Ancak ülke gerçekliği içinde yaratılan çocuk tablosuna bakıldığında bu sorumluluktan uzak olunduğunu görmekle kalmıyor, çocukların kendilerine ait bir geleceği düşleyecek imkan ve olanaklardan da mahrum olduğunu görmekteyiz. 
 
Bölgede varlığını sürdüren savaş gerçekliği en fazla çocukları mağdur etmektedir. 1988 yılından bu yana 569 çocuğun yaşamını yitirdiği bu çatışmalı süreç, çocuklar üzerinde psikolojik ve fiziksel olarak büyük tahribatlar yaratmıştır. 2012 yılında da savaştan direk etkilenmek suretiyle çocuk ölümlerine tanık olmaya devam ederken, çocukların özellikle toplumsal gösterilerde, gözaltında ve gözaltı yerleri dışında uğradıkları şiddetin haddi hesabı yoktur. Öyle ki, gerçek mermiler, gaz bombası fişeği ve zırhlı araçlarla öldürülmeye ve ağır yaralanmalara varan olaylar yaşanmaktadır. Çatışmalı ortamın yarattığı psikolojik etki ve polis şiddetinde sınır tanımayan saldırgan ruh hali, çocukların olağan yaşamını etkilemektedir. 
 
Toplumsal gösterilere katıldıkları için çocukların tutuklanmaları başlı başına değerlendirilmesi gereken konular arasında yer alırken, yargılanma süreçleri, cezaevlerinde tutuldukları koşullar ve gördükleri muamele ise bu ülkede vicdan muhasebesi yapmaya yetecek sebepler arasındadır. Çocukların işkence gördüğü, sokak ortasında öldürüldüğü olaylar yaşanırken, bu ülkede demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden bahsedecek politikacılar veya politik yaklaşımlar bizce dürüstlükten ve samimiyetten uzaktır.
 
Değerli basın mensupları;
 
Hazırladığımız bu raporu kamuoyu ile paylaşırken, Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1995 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzaladığını bir kez daha hatırlatmak isteriz. “Kendini ifade etme”, “Kişiliğini özgürce geliştirme hakkı” ve “Din ve vicdan özgürlüğü” haklarının tanındığı bu sözleşmelerinin üzerinden 18 yıl geçmiş olmasına rağmen, Anadilde eğitim hakkının tanınmaması, başka dine mensup çocuklara sadece İslam dinine ait ders kitaplarında yer alan konuların öğretilmesi, başlıca hak ihlalleri arasında yer almaktadır. Biz insan hakları savunucuları, hakların bölünmezliği ve devredilemez olduğu ilkesinden hareketle devletin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin çekince koyduğu 17, 29 ve 30’uncu maddelerini imzalamasını talep ediyoruz. Ayrıca insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, hukukun ve demokrasinin üstünlüğünün benimsemesi gerektiğine inanıyoruz.
 
2012 yılında bölge şubelerimize ve temsilciliklerimize yapılan başvurulardan anlıyoruz ki Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişikler, sonuçları dikkate alındığında eski durumundan hiç bir şey kaybetmediğini görüyoruz.. Örneğin 2012 yılında yüzlerce çocuk gözaltına alındı ve bunlardan yüze yakını tutuklanıp cezaevlerine atıldı. Üstelik bu çocuklar 6008 Sayılı Yasanın kabulünden önceki uygulamalardan daha vahim nitelikte olan bir takım uygulamalarla karşı karşıya bırakılmıştır. 6008 sayılı yasadan önce bu görevi özel yetkili ağır ceza mahkemeleri yürütürken, bugün bu görevi çocuk mahkemeleri, çocuk mahkemelerinin olmadığı illerde de asliye ceza mahkemeleri yürütmektedir. Taş attıkları iddiasıyla “Örgüt Propagandası yapmak”, “Mala Zarar Vermek”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü yasasına Muhalefet Etmek” ve “Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlamalarıyla kamu davası açılmaya devam edilmiştir. Bu davalarda “Çocuğun Yüksek Yararı” ilkesi gözetilmemiş, tam tersine çocukların cezalandırılması konusunda azami çaba sarf edilmiştir. 
 
Değerli basın mensupları,
 
Raporumuzda, 2012 yılında da devletin çocuğa bakış açısını değiştirmediğini, çocuklara karşı işlenen suçlarda etkin ve caydırıcı kovuşturma ve yargılamaların yapılmadığı görülecektir. Çocuklar yine suçlu görüldü, örgüt üyesi olarak sıfatlandırılıp cezalandırılmaya devam edildi. Cezaevlerinde devletin koruması altında olan çocuklar, tecavüz ve tacize uğradı. Toplumsal alanda cinsel şiddete, tacize ve tecavüze uğrayan çocukların sayısındaki artış dikkat çekerken, bu çocuklara sahip çıkacak sosyal bir politikanın yetersizliği de belirgin bir şekilde ortaya çıktı. 
 
İşkence gören, polise taş attığı için örgüt üyesi olarak görülüp yaşlarından büyük cezalarla hapsedilen, toplumsal gösterilerde hedef gözetilerek polis kurşunlarıyla, gaz bombası kapsülleriyle, zırhlı polis araçlarıyla katledilen, anadilleriyle çağdaş demokratik bir eğitim sisteminden mahrum bırakılarak asimile edilen çocukların olduğu bir ülkede; yaşam hakkının kutsallığından, insan haklarından, demokratik değerlerden, kısacası çocukların yararına olacak özgür bir gelecekten bahsedilemez. 
 
Ve sonuç olarak diyoruz ki; 
 
Bizler artık Ceylanların, Uğurların, Sami ve Selamilerin ölmediği bir ülke istiyoruz. Çocukların işkence edilerek cezaevlerine atılmadığı, cezaevlerinde Pozantı benzeri uygulamalara maruz bırakılmadığı, toplumsal alanda haklarıyla yaşamlarını sürdürebildiği bir ortam istiyoruz. 
Şunu unutmayalım; İnsan hakları kutsaldır. Hiçbir neden, bu hakların ihlal edilmesine gerekçe gösterilemez. 
 
Çocuklar geleceğimizdir, geleceğimize sahip çıkalım.
 
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ
ÇOCUK KOMİSYONU