BASINA VE KAMUOYUNA - Hasta tutsaklara ilişkin basın açıklaması metni

12.04.2013

BASINA VE KAMUOYUNA

 

Değerli basın mensupları;

Bugün kanlı bir tarihe adeta tanıklık etmiş, işkencelerin, insanlık dışı uygulamaların yaşandığı birçok cana mezar olan bir mekandayız, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önündeyiz.

Bilindiği üzere ülkemizde insan hakları ihlalleri kapsamında en büyük sorunların yaşandığı yerlerin başında cezaevleri gelmektedir. İşkence ve kötü muameleden tutalım, sevk ve sürgünlere kadar birçok hak gaspının yaşandığı cezaevlerinde yaşanan en büyük sorun da hasta mahpusların içinde bulunduğu durum ve yetkili organların bu duruma karşı içinde bulundukları duyarsızlıktır.

 

Bizler insan hakları savunucuları olarak, yıllardır cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların yaşadığı sorunlara dikkat çekmek amacıyla çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Son olarak bu sorunun ne kadar devasa bir hal aldığını gösterebilmek amacıyla Ocak ayında Hasta Mahpuslar Raporu’nu açıkladık. Geçtiğimiz hafta Genel Merkezimiz tarafından da genişletilerek kamuoyunun bilgisine sunulan raporda, cezaevlerinde 413 ağır hastanın bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kişilerden 122’sinin artık ölüm sınırında olduğu ve bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini üzülerek açıklamıştık. Yine ikinci tehlikeli grubu oluşturan “Çok ciddi tedavi edilmesi gerektiği için tahliye edilmesi gereken” hasta mahpusların sayısı da 108 kişi olarak belirlendi. Geri kalan hastalardan 115’i “Cezaevi koşullarında tedavi edilemeyecek durumda olanlar”, 68’i ise çeşitli hastalıkları olan hasta mahpuslardan oluşmaktadır.

Son olarak açıkladığımız bu rapordan da anlaşılacağı üzere, bu sorun cezaevleri açısından artık ertelenemeyecek ve bir an önce çözülmesi gereken bir sorun haline gelmiştir. Bu da biz insan hakları savunucularını ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Ancak, tüm bu olumsuzluklara rağmen, Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlar adeta kör ve sağırları oynayarak, sanki cezaevlerinde böylesi bir sorun yokmuş gibi davranmaktadırlar.

 

Oysa ki hükümet, Ocak ayında çıkarılan “6411 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile bu sorunu çözeceğini iddia etmişti.

İlgili yasa maddesi henüz Meclis gündemindeyken, Derneğimiz bu yasanın yetersizliğini gündeme getirmiş, eksik yönlerin tamamlanması için Adalet Bakanlığı’na bir dosya halinde sunmuştu. Ancak tüm eksikliğine rağmen yasallaşan kanun değişikliğinin de olumlu bir gelişme olduğunu, en azından ölüm sınırında olan hasta mahpusların salıverilebileceğini umut etmiştik. Ama üzülerek belirtiyoruz ki, hükümetin yaklaşımı ve uygulamada çıkarılan zorluklarla bu umutlar suya düşmüştür.

Ve nihayetinde cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye devam etmiştir. Cezaevlerinde bir bir ölüm haberleri geliyor. Son olarak 8 Şubat tarihinde akciğer kanseri Şahabettin Yücel, 21 Mart tarihinde ise gırtlak kanseri Hacı Nasır cezaevlerinin son kurbanları oldular.

Cezaevlerinin kurbanı diyoruz çünkü bu insanlar hiç değilse son nefeslerinin ailelerinin yanında vermeleri hakkına sahiptiler. Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu sorumludur diyoruz çünkü en basit sağlık taramasında dahi cezaevinde kalma koşulları olmadığı tespit edilebilecek bu hastaların ısrarla cezaevlerinde tutulma inadına anlam veremiyoruz.

 

Görüldüğü üzere cezaevlerinde Can’lar bir bir yitip gidiyor. Her gün bir cezaevinde ağır hastaların yaşadığı herhangi bir sıkıntıyı duyar olduk.

 

Değerli basın mensupları,

Adalet Bakanlığı’na ve ilgili tüm kurumlara buradan tekrardan çağrıda bulunmak istiyoruz; Artık bu insanlara bu işkenceleri çektirmeyin. Daha kaç insanımızın gözlerimizin önünde eriyip gitmesine göz yumacaksınız? Tahliyeleri önünde herhangi bir engel bulunmamasına rağmen, cezaevlerinde tutma inadınızdan vazgeçin. Bırakın ölüm sınırında olan mahpuslar cezaevlerinde yitip gitmesin, en azından “yakınlarının yanında son nefesini verme” hakkından mahrum bırakmayın onları. “Cezaevlerinde bir ağıt daha yükselmeden” hasta olan tüm mahpusları salıverin.

Ayrıca tüm kamuoyunu, kurum ve kuruluşları, aydınları, yazarları, bilim insanlarını bu konuda duyarlı olmaya, bu insanlık ayıbına karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.

 

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ