Uzun zamandır hükümetin üzerinde çalıştığı söylenen ve nihayet dün Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan “Demokratikleşme Paketi” bizleri bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştır. Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, bu paket toplumun beklentilerinin çok uzağındadır. Bundan da önemlisi, yürütülen “Barış Süreci”nde atılması gereken adımlara denk düşmeyen çok geri bir pozisyondadır.
Bilindiği üzere sürecin başlamasıyla birlikte hükümet tarafından Akil İnsanlar Komisyonu oluşturulmuş ve bu komisyonlar Türkiye genelinde çalışmalar yürüterek, raporlar hazırlamıştı. Bu raporlarda yer alan öneriler göz önünde bulundurulduğunda açıklanan demokratikleşme paketinin içeriği daha doyurucu olması gerekiyordu. Ancak maalesef bu beklenti gerçekleşmemiştir.
Başbakan’ın açıkladığı reform paketinin içeriğine baktığımızda Kürt halkının ve bir bütün olarak ezilenlerin, hak ihlallerine uğrayanların, kısacası toplumun “ötekileri” olarak adlandırılabilecek kesimlerin beklentilerini karşılamamaktadır. Her ne kadar Andımızın kaldırılması, türban önündeki engellerin kaldırılması gibi olumlu bazı adımlar gözükse de, barış sürecinin ilerlemesini sağlayabilecek en ufak bir adım görülmemektedir.
Anadil’de eğitim konusunda kamusal alanda ve okullarda eğitimin önünü açacak düzenleme atlanarak, sadece özel okullarda eğitimin önünü açan düzenleme, bu yöndeki talebi karşılamamaktadır. Yine siyasete nefes aldırabilecek yüzde 10 seçim barajı ile ilgili düzenleme önerilerinde istenilen bir sonuç elde edilmemiştir. Biz insan hakları savunucularının yıllardır ısrarla dile getirdiği, koruculuk sisteminin lağvedilmesi ve köye geri dönüşlerin önünü açacak düzenlemeler konusunda bir çaba yok. Yine geçmişte yaşanan kirliliklerin açığa çıkması ve kaybedilenlerin, faili meçhul cinayete kurban gidenlerin akıbetinin ortaya çıkarılmasını sağlayacak Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu’na dair en ufak bir işaret görülmemektedir. En önemli sorunlardan biri olan KCK tutuklularının salıverilmesini sağlayacak TMK ve TCK’da yapılması istenilen düzenlemelere ilişkin herhangi bir öneri bulunmamakla birlikte düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik bir düzenleme de söz konusu değildir. Yine cezaevlerindeki sorunların giderilmesi ve başta hasta mahpuslar olmak üzere yaşanan çeşitli sorunları ortadan kaldırılacak herhangi bir düzenlemeden bahsedilmemektedir. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’ndeki koşullarının düzeltilmesi ve müzakere yürütebilecek bir pozisyon kazanabilmesini sağlayacak herhangi bir yaklaşım söz konusu değildir. Başta Aleviler olmak üzere, diğer dini ve etnik azınlıkların sorunlarına dönük herhangi bir yenilik görememekteyiz. Başta Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı olmak üzere, çekince konulan çok sayıda uluslararası sözleşmeye dair yeni bir niyet beyanı dahi söz konusu değildir.
Bizler insan hakları savunucuları olarak, bizlerin ve toplumun büyük kesiminin talepleri olan bu hususların ertelenemez ve vazgeçilemez temel hususlar olduğunu düşünmekteyiz. Bu talepler konusunda değişimi içermeyen hiçbir paket sorunların çözümüne katkı sunmaz. Belli bir aşamaya gelen ancak bazı tıkanıklıkların yaşandığı barış sürecinin önü açılmak isteniyorsa, yukarıda dile getirdiğimiz taleplerin karşılanması ve gereğinin yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, sağlıklı ve sonuç alıcı bir süreç yakalanamaz ve insan haklarına saygılı, demokratik, özgürlükçü bir ülke yaratılamaz.
Bu ülkede kalıcı ve onurlu bir barış isteniyorsa, bir bütün olarak bireysel ve kolektif hakların koşulsuz bir şekilde kabul edilmesi, bu hakların Anayasal güvence altına alınması gerekmektedir. Buna paralel olarak, Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerin müzakere sürecine evirilerek, sürdürülmesi ülkede kalıcı bir barışın sağlanmasında önemli bir adım olacaktır.
M. Raci BİLİCİ
İHD Diyarbakır Şube Başkanı