BASINA VE KAMUOYUNA
(İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlarda Zaman Aşımını Kabul Etmiyoruz)
20 yıl gibi uzun bir süre savcılığın tozlu raflarında bekletilen ve zamanaşımı riski ile karşı karşıya bırakılan bir kısım zorla kaybetme ve faili meçhul dosyalarına ilişkin taleplerimizi ve kaygılarımızı paylaşmak için buradayız. Yoğunluklu olarak 1990’lı yıllarda yaşanan kayıp, faili meçhul ölüm olaylarına ilişkin dosyalarda sistemli bir şekilde uygulanan cezasızlık politikası, 2014 yılında zaman aşımı uygulaması ile devam etmektedir. Bu olaylardan dolayı henüz hiçbir yetkilinin ceza almamış olması, cezasızlık politikasının tavizsiz uygulanmasının bir göstergesidir.
Kamuoyuna da yansıyan bazı dosyalarda düzenlenen iddianame ve dosya ayrıntıları, devletin ve devlet adına hareket eden kişi ve oluşumların işledikleri suçlara ilişkin önemli tespit ve bilgiler içermekteydi. Ancak, bu dosyalardaki yargılamaların uzunluğu, sanıkların tutuksuz yargılanması, yargılamaların güvenlik gerekçesiyle bölge dışındaki illerle taşınması gibi uygulamalar; bu dosyalar sonucunda verilecek kararlar ile sanıklar ve devlet aklanmaya mı çalışılacak sorusunu akla getirmektedir.
Zorla kaybetme, uluslararası mevzuatta insanlığa karşı işlenmiş suçlardan sayılmakta ve insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımının işlemeyeceği hükmü de çok sayıda uluslararası mevzuatta düzenlenmiştir. Özellikle 1990’lı yıllarda yoğunlaşan ve Kürtlere yönelik olarak sistemli bir şekilde uygulanan zorla kaybetme olaylarının, insanlığa karşı işlenen suçlardan olduğu ve zamanaşımı sorununun bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği bizlerce tartışmasızdır. Ancak, Türk yargı sistemi bu konuda 20 yıllık zamanaşımı kuralını uygulaması nedeni ile bu dönemde işlenen binlerce suç zamanaşımına uğradı.
İçinde bulunduğumuz Mayıs ayı içerisinde 20 yılını dolduracak olan ve şüphelilerinin, bölge açısından dönemin karanlık kabusu haline gelen Bolu Dağ Komando Tugay Komutanlığı yetkilileri olan bir kısım olaya ilişkin talep ve kaygılarımızı Savcılık ile paylaştık. Ancak, uzun süredir bu husustaki talep ve kaygılarımızı iletmemize rağmen etkili bir soruşturma yürütülmemiş ve dosyalarda 20 yılın dolmasına sadece birkaç gün gibi bir süre kalmıştır.
Diyarbakır Savcılığında soruşturma dosyaları derdest olan ve bu ay içerisinde 20 yılını dolduracak bazı dosyalara ilişkin bilgiler şu şekilde:
*Mustafa Bulut, Ekrem Bulut, Remezan Bulut, Fahri Bulut ve Ali Bulut’un Bolu’dan gelen komando birliğine bağlı askerler tarafından göz altına alınıp kaybedilmelerinin üzerinden 20 yıl geçti. 13 Mayıs 1994 tarihinde göz altına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan 5 aile bireyinden Ekrem, Remazan ve Ali Bulut’un kemikleri bir toplu mezarda tespit edilmişti.
*İkram İpek, Servet İpek ve Seyithan Yolar 18 Mayıs 1994 tarihinde göz altına alınmış ve bir daha da kendilerinden haber alınamamıştı.
*Mehmet Selim Örhan, Cezayir Örhan ve Hasan Örhan 24 Mayıs 1994 tarihinde Bolu Tugay askerlerince göz altına alınıp kaybedildiler. Mehmet Selim ve Hasan Örhan’ın kemikleri Bulut ailesi ile aynı toplu mezarda tespit edildi.
Bu olaylar yaşanan binlerce gözaltında kayıp olaylarından sadece birkaç tanesi. Bu olaylardan dolayı açılan soruşturma dosyaları 20 yıldır savcılığın tozlu raflarında bekletilmekte. Bu kişilerin kimlerin emri ile ve kimler tarafından gözaltına alındıkları, kimler tarafından öldürüldüklerine ilişkin tüm kayıtların devlet arşivlerinde mevcut olduğunu biliyoruz. Bu bilgiler bir an önce savcılıklar ile paylaşılmalı ve sorumluların yargılanması sağlanmalı, devlet de bu konuda sorumluluğunu kabul etmelidir. Yine zamanaşımı konusunda uluslararası mevzuatın esas alınması hususundaki talep ve görüşlerimizi de Savcılığa sunduk.
Türkiye’nin demokratikleşmesi önündeki en büyük engelin soykırım, kayıplar, faili meçhul olaylar ve savaş suçlarından oluşan karanlık tarihi ve bu karanlık tarih ile yüzleşmemesi olduğunu biliyoruz. Bu karanlık tarihin en yakın dönemini oluşturan olaylar, halen sanıkları da, tanıkları da mevcut olan kayıplar ve faili meçhul cinayet olaylardır. Bu olayların aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması ile işe başlanması, bu sürece önemli katkılar sunacaktır.
Bu nedenle Mayıs içerisinde 20 yıllık zaman aşımı süresini dolduracak olan kayıp ve faili meçhul dosyalar bir an önce açılarak, dosyaların zaman aşımına uğraması önlenmelidir. Öte yandan insanlığa karşı işlenmiş suçlar olarak gördüğümüz bu vakalarda zaman aşımı hususunda uluslararası hukuk ve insancıl hukuk ilkeleri esas alınmalıdır.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ