BASINA VE KAMUOYUNA - 26 Haziran işkence ile mücadele günü basın açıklaması metni

26.06.2014

 

 İşkenceye Sessiz Kalma, Bu Suçu Ortak Olma                                                                                                       

 

Değerli Basın Emekçileri,                                                                                 

 

Bugün 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü. 

 

İşkence, devletler veya devlet erkini kullanan güçler tarafından bireylerin, ruhsal veya fiziksel olarak algılama yeteneklerinin azalması veya ortadan kaldırılmasını hedefleyen eylemler bütünüdür. İşkencenin yıllarca sistematik bir şekilde insanlar üzerinde baskı kurma, zor kullanma ve yıldırma aracı olarak kullanılması neticesinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1987 yılında ‘İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’yi kabul etmiştir. 1997 yılında ise 26 Haziranı İşkence Görenlerle Dayanışma Günü olarak ilan etmiştir.

 

Türkiye’de, toplumdaki farklı düşünce-ses ve dinamikler üzerinde bir yıldırma aracı olarak uygulanan işkence eylemi, 2014 yılında alanlara taşmıştır. Toplantı, gösteri ve yürüyüşlerde güvenlik güçleri tarafından kitleye yönelik olarak yapılan müdahalelerin çoğuna yakınında yaşam hakkı ihlalleri yaşanmış, orantısız güç kullanımı hat safhaya ulaşmıştır.  Güvenlik güçlerine karşı açılan davalar işkencecilerin yargı kararıyla korunması ile kapanmıştır. Savcılık aşamasındaki birçok dosyada takipsizlik kararı verilmiş, açılan davalarda sanıklar beraat ettirilmiştir. Ancak işkence eylemine maruz bırakılan mağdurlara yönelik olarak kamu malına zarar verdikleri ve memura mukavemet ettikleri gerekçesi ile karşı davalar açılmış ve mağdurlar cezalandırılmıştır.

 

Türkiye’de özellikle 2005 yılından sonra Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda yapılan değişiklik sonrasında güvenlik güçleri tarafından uygulanan işkence eylemleri alanlara taşmış, toplantı gösteri ve yürüyüş alanlarında, gözaltı birimlerinde, demokratik hakkın kullanımı mahiyetindeki yürüyüşlerde güvenlik güçleri tarafından kötü muamele, orantısız güç kullanımı, işkence eylemi sistematik hale dönüştürülmüştür.

 

2014 yılı içinde gerçekleştirilen birçok gösteri ve yürüyüşte güvenlik güçleri tarafından keyfi bir şekilde biber gazı kullanılmış, gaz fişeğinin kafa, ölümcül bölge veya vücutlarına isabet etmesi neticesinde birçok vatandaş yaşamını yitirmiştir. 2013 yılı Haziran ayında Diyarbakır’ın Lice İlçesi Kayacık Köyünde Karakol yapımını protesto eden köylülere, Kayacık Karakolundan açılan ateş sonrasında 5 vatandaş yaralanmış ve Medeni YILDIRIM isimli bir genç yaşamını yitirmiştir. 7 Kasım 2013 tarihinde Mardin'in Nusaybin ilçesinde, Nusaybin-Qamışlo sınır hattında örülen duvar inşaatını protesto amacıyla düzenlenen gösterinin ardından polisin attığı gaz bombası kapsülünün yüzlerine isabet ettiği 3 vatandaş ağır yaralanmıştır.

 

3 Haziran 2013 tarihinde Hatay’ın Antakya İlçesindeki Gezi Eylemleri protestosunda hayatını kaybeden Abdullah CÖMERT’ in gaz fişeğinin başına çarpması sonucu öldüğü Adli Tıp Kurumu Raporu ile kesinleşmiştir. 2013 yılı Mayıs ayında başlayan Gezi Direnişi ile birlikte birçok hak ihlali yaşanmış, eylemlere katılan kitleye yönelik olarak gerçekleştirilen müdahaleler işkence boyutuna varmıştır.

 

2014 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde devam eden karakol-kalekol inşaatının yapımının durdurulması ve çekilme süreci ile birlikte barışın tesisi için adım atılmasını sağlamak amacı ile düzenlenen eylemde, güvenlik güçlerin keyfi ve kasti eylemleri neticesinde Ramazan BARAN ve Baki AKDEMİR isimli vatandaşlar hayatını kaybetmiştir. Ramazan BARAN’ın otopsi raporunda, BARAN’ın sırt ve bel bölgesinden 2 adet öldürücü nitelikteki ateşli silah mermisinin vücuduna giriş yaparak ölümüne sebep olduğu belirtilmiştir.

 

2014 yılı Mayıs ayı içerisinde sokak ortasında herkesin gözü önünde güvenlik güçleri tarafından Cihan DEMİR adlı vatandaş öldüresiye dövülmüş, yerlerde sürüklenmiş, silah kabzası ile darp edilmiş ve darp edildiği silahla öldürülmekle tehdit edilmiştir. Bu ve benzeri birçok olayda işkencenin artık sokağa taştığı, güvenlik güçlerinin keyfi, kasti, orantısız, fütursuz müdahalesi sonrasında birçok vatandaşın yaşam hakkının ihlal edildiği görülmektedir.

 

İHD Diyarbakır Şubesi Hak İhlalleri Raporuna göre 2013 yılı içerisinde 395 kişi gözaltı birimleri ile gözaltı birimleri dışında, cezaevlerinde, toplantı-gösteri ve yürüyüşlerde işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmış, bu kişilerden 32 si ajanlık tehdidi ile kaçırılmış ve 42 si güvenlik güçleri tarafından tehdit edilmiştir. İnsan Hakları Derneği Genel Merkezinin verilerine göre 2013/2014 yıllarında Türkiye genelinde 11977 kişi işkence ve kötü muamele, onur kırıcı ve küçük düşürücü davranış ve cezalandırmaya tabi tutulmuştur. 2013 yılında Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine işkence gördüğü gerekçesiyle 869 kişi başvuru yaparken bunlardan 537’si aynı yıl içinde işkence gördüğünü belirtmiştir. 2014 yılının ilk beş ayında ise 384 kişi işkence gördüğü gerekçesiyle başvuru yaparken bunlardan 143’ü 2014 yılı içinde işkence gördüğünü belirtmiştir.

 

2014 yılının ilk 5 ayında gözaltında 3 şüpheli ölüm gerçekleşmiştir.   TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre 2013 yılında gözaltında, cezaevlerinde veya toplantı ve gösteri özgürlüğünün kullanımı esnasında kolluk kuvvetlerinin şiddetine maruz kalan kişi sayısı 5848’dir. 2014 yılının ilk 5 ayı itibariyle bu sayı 1120’dir.

 

2014 yılı içerisinde işkence ve kötü muamele, cezaevlerinde de hızını arttırarak devam etmiştir. Zira İHD verilerine göre cezaevlerinde 235 i ölüm sınırında olmak üzere toplam 642 hasta mahpus bulunmaktadır. Hasta mahpuslar yeterince tedavi edilmediklerini, sağlık durumu nedeni ile tahliye edilmeleri gerekirken tahliye edilmediklerini ve her geçen gün cezaevlerinden bir tabutun daha çıktığını ve cezaevindeki bu uygulamaların hasta mahpuslar bakımından işkence haline dönüştüğünü kaygıyla izlemekteyiz. Zira hasta mahpusların hastaneye sevkleri yapılmayarak aksatılmış, hastaneye sevk edilenlerden bazıları elleri arkadan kelepçeli bir şekilde muayeneye götürülmüş, yoğun bakımda kalan hasta mahpusların elleri yatağa kelepçelenmek sureti ile tedavileri devam ettirilmiştir.

 

F Tipi Cezaevlerindeki Süngerli Oda uygulamaları, ters kelepçe işlemleri mahpuslar bakımından işkence haline dönüşmüştür. Zira İzmir 2 No.lu F Tipi,  Tekirdağ 2 No.lu F Tipi, Kocaeli 1 No.lu F Tipi, İzmir Aliağa Şakran Cezaevinde bulunan Çocuk ve Gençlik Cezaevi ile Buca F Tipi Cezaevi ve Kırıklar F Tipi Cezaevinde Süngerli Oda uygulamaları olduğu ve cezaevinde işkence yöntemi olarak kullanıldığı yönünde İnsan Hakları Örgütlerine birçok başvuru yapılmıştır.

 

Türkiye’de kah gözaltı birimlerinde, kah alanlarda, kah cezaevlerinde gözdağı verme, korkutma ve yıldırma amacıyla farklı işkence yöntemleri kullanılmaktadır. Türkiye’de işkence ile mücadelede işkencenin önlenmesi ve işkence gören mağdurlara dayanışma içinde olmak amacıyla Sivil Toplum Kuruluşları, Dernekler, Sendikalar ve Meslek Odaları tarafından birçok etkinlik yürütülmekte olup, bugün işkence mağdurları ile dayanışma içinde olduğumuzu, bu ülkede işkence tamamıyla bitinceye ve bireysel hak ve özgürlükler önündeki tüm engeller kaldırılıncaya kadar mücadelemizin devam edeceğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

 

 

                                                                          TALEPLERİMİZ

 

1)      İşkencecilere karşı açılan soruşturmalar etkin bir şekilde yürütülmeli, işkencede cezasızlığa son verilmelidir.

 

2)      Hükümetin belli kademelerinde görev alan yetkililer tarafından sarf edilen ve İşkencenin artmasına neden olan söylemlerden vazgeçilmeli, işkencecilerin yargı kararı ile korunması ve aklanmaya çalışılması uygulamasına son verilmelidir

 

3)      BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye Ek İhtiyari protokolün (OPCAT) gereği Türkiye tarafından yerine getirilmeli göz altı birimleri ile cezaevleri bağımsız heyetlerin denetimine açık hale getirilmelidir.

 

4)      Toplumsal gösteri ve yürüyüşlerde kastı aşan orantısız güç kullanımı, biber gazı ve gaz fişeği kullanımı vb mahiyetteki işkence eylemine son verilmelidir.

 

5)      İşkence mağdurlarının iç dünyalarında maruz kaldıkları travmanın etkilerinin giderilmesi amacı ile mağdurlar rehabilite programlarına dahil edilmeli ve kendilerine psikoljik destek sağlanmalıdır.

 

6)      İşkencecilerin yargılandığı dosyalarda zamanaşımı uygulamasına son verilmeli, işkenceciler hak ettikleri cezalarla cezalandırılmalıdır.

 

7)      Türkiye Cumhuriyet tarafından bugüne kadar işkence eylemine maruz kalan mağdurlar ve  işkencede yaşamını yitirenlerin aileleri ve tüm toplumdan özür dilenmeli, bireysel hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

 

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği

Diyarbakır Tabip Odası

Diyarbakır Barosu