Saygıdeğer kayıp yakınları, insan hakları savunucuları
Değerli sivil toplum örgütü temsilcileri ve değerli basın emekçileri
Biz insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları, 31 Ocak 2009 tarihinden bu yana bu meydanda, her hafta Cumartesi günleri “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganıyla oturma eylemleri gerçekleştiriyoruz. Ve bu gün eylemlerimizin 300. haftasına ulaştık. Eylemlerimizi gerçekleştirdiğimiz ilk haftadan bu yana, bu alanlardan tek bir şey talep ettik.
Adalet!
90’lı yıllarda devlet görevlileri tarafından gözaltına alınıp kaybettirilen binlerce insandan on yıllardır haber alınamamaktadır. Ancak bu gün burada, yıllardır kayıplarına ulaşmanın umudunu hiç yitirmemiş insanlarla bir aradasınız. Çoğu yakınlarının yaşamadığını ve vahşice katledildiğini de iyi biliyor. Ancak kayıp yakınları kemikleri dahi olsa, kayıplarına ulaşmanın ısrarını tek bir şey ile anlatıyorlar.
Adalet!
Evet, biz Adalet için buradayız. 90’lı yıllarda devlet bağlantılı, kimileri ise devletin resmi görevlileri olan kişiler tarafından kaybedilen, katledilen binlerce insanın akıbetinin ortaya çıkarılması için buradayız. Biz işledikleri vahşice cinayetlerin ardından faillerin, aramızda dolaşmaması ve hak ettikleri cezaları almaları için buradayız.
31 Ocak 2009’da bu meydana eylemlerimizi başlatırken, bu eylemin adalet sağlanıncaya dek devam edeceğini söylemiştik. 5 yıl önce başlattığımız ve bu gün 300 haftasına ulaştığımız eylemimiz, adaletin sağlanmasına yönelik kararlığımızın bir ifadesidir. Kayıplarımızın akıbetinin ortaya çıkarılması ve faillerinin cezalandırılması için, sonuç alıncaya kadar bu meydanlardan sesimizi yükselteceğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz.
Değerli katılımcılar,
Gözaltında kaybettirilen insanların gözaltına alınması sırasında çok sayıda görgü tanığının anlatımı bulunmakta ve bu anlatımlar dönemin yetkililerini işaret etmektedir. Birçok olayda da bizzat faillerin isimleri verilmektedir. Buna rağmen bu güne değin zorla kaybettirme olaylarına ilişkin etkin bir yargı sürecinin olmadığı aşikârdır. Hakikat savcılık raflarında tozlanmış dosyalarda ortaya çıkarılmayı beklemektedir. Uzun yıllara yayılan ve sonuçlandırmayan yargı süreçleri, hakikati ve adaleti zamanaşımı tehlikesi ile yüz yüze bırakmıştır. Bununla beraber dava açılan birçok dosyada failler beraat ettirilerek, devlet aklanmaya çalışılmıştır. Biz tüm bu kayıplar ve işlenmiş cinayetlerin bir devlet politikası olduğunu ve yargılamaların da bu politikanın devamı olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz insan hakları savunucuları, 90’lı yıllarda sistematik bir şekilde devlet görevlilerince binlerce insanın vahşice katledilmesinin, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu ve bu nedenle zamanaşımına uğrayamayacağının altını çizmek istiyoruz.
Değerli katılımcılar,
Hakikatlerin Araştırılması ve Adaletin sağlanması ile ilgili bir komisyonun kurulmasını gerektiğini daha önce defalarca önerdik. Yine öneriyoruz. Çünkü, toplumsal bir barışın sağlanmasının yolu, geçmişte yaşanan insanlık suçları ile yüzleşilmesinden geçer. Bunun için de önce, savaş ve çatışmanın kaynağı haline gelen devlet politikalarından vazgeçilmeli, irade gösterilmeli ve kayıp yakınlarından özür dilenmelidir.
Değerli basın emekçileri, Değerli kayıp yakınları
Son olarak eylemimizin 300. haftasında bir kez daha, şu taleplerimizi haykırmak istiyoruz.
*20 Aralık 2006 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen, 88 devletin imzaladığı, 25 devletin taraf olduğu ‘Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi Türkiye henüz imzalamadı. Türkiye, geçmişle yüzleşmenin bir gereği ve zorla kaybettirmelerin önlenmesine dair bir güvence olarak bu sözleşmeyi derhal imzalamalıdır.
*Zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması ve cezalandırılması amacıyla etkin soruşturma ve yargılama yapılmalıdır.
*Geçmişte devlet görevlilerinin ve devlet içerisindeki farklı yapılanmaların sistematik olarak işlemiş olduğu bu suçlar, “insanlığa karşı işlenmiş suçlar” görülmeli ve bu tür suçlarda zaman aşımı gerekçesiyle faillerin cezasız kalması önlenmelidir. Evrensel hukuk kriterleri de bunu gerektirir.
*Geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin araştırılması amacıyla, dünya deneyimleri de gözetilerek tarafsız ve güvenilir bir “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmalıdır. Bu komisyonun sağlıklı çalışmalar yapabilmesi amacıyla da devlet tüm arşivlerini açmalıdır.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ