Değerli Basın Mensupları,
Bu ülkede soğuk bir kış gecesi, çoğu çocuk olmak üzere 34 sivil Kürt yurttaş, sınır hattında savaş uçakları ile bombalanarak katledildi. Tarihin sayfalarına kanlı bir vahşet, acımasız bir katliam olarak geçen bu insanlık dışı saldırının üzerinden tam 3 yıl geçti. Kavramların anlatmak için karşılık bulmakta zorlandığı bu katliamın failleri, aradan geçen üç yıla rağmen hala ortaya çıkarılmadı. Devlet aklı ve siyasal iktidar, katliamın faillerini sır gibi sakladı.
Açılan soruşturmalarla katliamın failleri askeri yargı organlarına havale edilerek korunmaya çalışıldı! Etkin bir soruşturma olmadığı gün gibi ortada olan bu süreçten elbette, adalet çıkması beklenemezdi.
Yaşamını yitiren 34 Kürt yurttaşın aileleri, akrabaları, arkadaşları, köylüleri gibi Türkiye’de yaşayan bütün halklar, bu katliamın yarattığı acıyı hiç unutmadı. Failler ve sorumlular ortaya çıkarılıp yargılanmadıkça da, bu acı hiç dinmeyecek, unutulmayacak.
Roboski’li aileler, her hafta Perşembe günleri, katliamda yaşamını yitiren çocuklarının mezarı başında bekleyip adalet talep ediyorlar. Hukuk ve demokrasi ile yönetilen bir ülke olduğu iddiasında bulunan devletin yapması gereken, katliamı aydınlatmak, failleri yargılayıp cezalandırmaktır. Bunun yerine, katliamın aydınlatmasını talep eden Roboski’li ailelere ve onlarla dayanışma gösteren onlarca insana soruşturma ve davalar açıldı, cezalar verildi.
Türkiye, yakın tarihinde aydınlatılmamış ve hakikate erdirilmeyi bekleyen katliamlarla anılan bir ülke. Türkiye siyaset tarihinin ve toplumsal yaşamının kırılma noktası olan 12 Eylül darbesinin hemen öncesinde Maraş, Çorum ve sonrasında ise Sivas, Güçlükonak, Gazi mahallesi olayları, Diyarbakır Cezaevi ve 19 Aralık Cezaevi katliamlarının failleri ve siyasi sorumluları hala ortaya çıkarılmamış, katliamlar aydınlatılmamıştır. Cumhuriyet tarihindeki Kürt isyanlarına yönelik katliamlar, Ermeni Soykırımı yine bu ülkenin geçmişi ile yüzleşmek zorunda olduğu hakikatlerdir. Toplumsal barışın yolu geçmişi gizlemeden gerçek bir yüzleşme ve hakikati sağlamakla tesis edilebilir.
Değerli Basın Emekçileri,
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi olarak, görünürlüğü zayıf insan hakları ihlallerine yönelik başlatmış olduğumuz çalışmalar kapsamında yeni ve spesifik bir raporla daha sizlerle bir aradayız. Son 5 yılda sınır hatlarında yaşanan ölüm ve yaralanma olaylarını konu edindiğimiz bir rapor hazırladık.
Sınır hatlarında, özellikle de son yıllarda gündeme gelen ölüm ve yaralanma olaylarına ilişkin inceleme ve araştırmalarda bulunduk. Her 3 olaydan 2’sinin ölümle sonuçlandığını gördük. Sınır ticareti, akrabalık bağları ve ziyaretleri, sınır hatlarına yakın bölgelerde ikamet etme ve hayvan bakıcılığı, savaş ve göç gibi nedenlerle sınır hatlarından geçiş yapan insanlara, sınır hatlarında bulunan güvenlik güçleri tarafından uyarı yapılmadan yaşam hakkına yönelik saldırıda bulunulmaktadır. Vurulan insanların baş, karın ve yaşamsal fonksiyonlarını etkileyebilecek vücut bölgelerinden vurulmaları düşündürücüdür.
Raporumuzun genel bilançosuna bakıldığında, son 5 yılda yüzün üzerinde insanın yaşamını yitirmiş olduğu, yine onlarca insanın kalıcı fiziksel tahribatlarla karşı karşıya kalabilecek şekilde ağır yaralandığı görülmektedir. Sınır hatlarında yaşanan hareketlilikle, insanların vurularak yaşam haklarının ihlal edilmesinin yasal bir hakkın kullanımı olarak görülmesi, yaşam hakkı ihlallerinde artış yaşanmasına neden olmaktadır.
Yine 2012 yılından bu yana Suriye’de yaşanan gelişmelerle birlikte Özerlik ilan edilen Rojava bölgesine yönelik, Suriye ve Irak’ta türeyen soykırımcı silahlı çetelerin saldırıları sonucu çatışmalar yaşanmıştır. Yaşanan çatışmaların ülkemizin sınır hattına yakın olması ve silahlı çetelerin hedef gözeterek bu alanlara yönelik saldırıda bulunması, Urfa’nın Suruç ve Ceylanpınar ilçeleri başta olmak üzere sınıra yakın bölgelerde bulunan yurttaşların ölümlerine ve yaralanmalarına neden olmuştur. Devlet, görünür olan bu tehlike karşında pasif bir tutum izlemiş ve yurttaşların yaşamını güvenceye alacak tedbirler geliştirmemiştir.
Rojava Kantonlarında yaşayan yüz binlerce Kürt yurttaşın, ülkemizde bulunan Kürtlerle yakın akrabalık bağları bulunmaktadır. Savaş ve bürokratik engellemeler nedeniyle sınır kapılarının çoğu zaman kullanımına izin verilmemesi üzerine, ziyaretler amacıyla geçişlerin tel örgülü sınır boylarından yapıldığı görülmektedir. Bu geçişlerde sınırda nöbet tutan askerlerin, sınır geçişinde bulunan yurttaşları baş ve göğüs bölgelerini hedefleyerek vurduğu görülmektedir. Aynı durumun İran askerleri açısında da geçerli olduğunu belirtirken, Türkiye’nin İran, Suriye ve Irak’ta yaşayan Kürt yurttaşların ülkemizdeki akrabalarını ziyaret edebilecekleri şekilde yasal açılımlar yapması gerektiğine inanıyoruz. Uluslar arası bir sorun olması itibari ile Birleşmiş Milletler’in (BM ) bu konu ile ilgili bir çalışma başlatması gerektiği düşünüyoruz ve çağrıda bulunuyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
Bizler İnsan Hakları Savunucuları olarak, konu ile ilgili taleplerimiz şu şekilde ifade etmek istiyoruz;
*Roboski katilamı ile ilgili derhal etkin bir soruşturma başlatılmalı, failler ve sorumlular yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmadır.
*Türkiye yakın tarihinde yaşanan katliamların aydınlatılması ve toplumsal barışın inşa edilebilmesi için ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ kurulmalı, geçmiş ile yüzleşme sağlanmalıdır.
*Sınır hatlarında yaşanan yaşam hakkı ihlalleri ile ilgili etkin soruşturmalar yapılmalıdır.
*Savaş ve göç sebebiyle sınır hatlarına yakın bölgelerde yaşanan silahlı çatışmalar sebebiyle, sınır hattına yakın bölgelerde yaşayan insanların güvenlikleri sağlanmalıdır.
*Savaş ve göç sebebiyle sınır hatlarına yakın bölgelerde yaşanan silahlı çatışmalar sebebiyle, ülkemize mülteci veya sığınmacı talebi ile gelen insanların güvenlikleri sağlanmalıdır, sınır hatlarında bekletilmemeli, geçişlerine koşulsuz izin verilmelidir.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ