Değerli Basın Mensupları,
Bilindiği üzere, ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 5. maddesini ve ‘Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 7. maddesi, hiç kimsenin işkence veya diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya cezaya maruz bırakılmayacağını öngörmektedir. Ancak, Türkiye hapishaneleri, kapalı mekânlar olması nedeniyle hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı mekânlardandırlar. Türkiye hapishaneleri, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin yapıldığı birer işkence mekânları haline gelmişlerdir. Sivil toplum örgütlerinin, ihlallerin ortaya çıkarılması ve kamuoyunun dikkatine sunma girişimlerine rağmen, hapishanelerin bu gerçekliği değişmemiştir. Türkiye Hapishanelerinde, halen yoğun olarak ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolâsyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlali yaşanmaktadır.
Ülkede yaşanan darbe girişiminden sonra uygulamaya konan OHAL’in hapishanelerdeki yansıması, mahpusların zaten kısıtlı olan yaşamsal ihtiyaçlarını büyük ölçüde kaldırmıştır. Özellikle siyasi mahpuslara işkence ve kötü muamelenin de dozajı artmıştır. Yayınlanan KHK’ler ile birlikte mahpusların aile ve avukat görüşlerinde kısıtlama yoluna gidilmiş, ayda bir yapılan açık görüşler iki ayda bir yapılmaya başlanmış, mahpusların telefon görüşmeleri 15 güne çıkarılmış, mahpusun yakınları dışında 3 kişilik görüş hakkı kaldırılmıştır. Görüşlerde hem mahpuslar, hem de aileleri küçük düşürücü muameleye tabi tutulmuşlardır. Ayrıca, muhalif basının ve yasaklı olmayan birçok kitabın hapishanelere girişleri engellenmiş, mahpusların mektup hakları kısıtlanmış ve haber alma özgürlüğü ihlal edilmiştir.
Mahpusun avukatı ile görüşmesinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, “terör” örgütü ve diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir veya talimat verilmesi veya yorumlarla gizli, açık veya şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde cumhuriyet savcısının kararıyla; tutuklu ile avukatın görüşmeleri teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmelerin izlenmesi için görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarında geçen konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir” hükmü getirilmiştir. Yine yayınlanan KHK’ler kapsamında cumhuriyet savcısı tutuklunun avukatı ile görüşmesini tamamen engelleyebilmekte, hatta avukatın değiştirilmesini talep edebilmektedir. Dolayısıyla cumhuriyet savcısına tutuklunun savunma hakkını açıkça gasp edebilme yetkisi verilmiştir.
Değerli Basın Emekçileri;
Darbe girişiminden sonra yaşanan yoğun tutuklamalar, hapishanelerin kapasitesinin kat be kat üstünde, mahpusun hijyen ortamından uzak aynı ortamda bulunmasına neden olmuş bu durum, özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da bulunan hapishanelerden Türkiye’nin batısına doğru yoğun sevk – sürgünler yaşanmasını da beraberinde getirmiştir. Yaşanan sevk - sürgünlerle, ailelerinden binlerce kilometre uzaktaki hapishanelere nakil olunan yüzlerce mahpusun da aileleriyle görüş hakkını imkânsız hale getirmiştir. Ayrıca, yaşanan nakillerde, mahpuslar, fiziki şiddete maruz kalmış, çıplak aramaya tabi tutulmuştur.
Artan ihlallerle birlikte birçok mahpus intihar ettiği iddiasıyla hapishanede yaşamını yitirmiştir. Özgürlüğü devlet otoritesince kısıtlanan mahpusun yaşam hakkını korumak devletin pozitif yükümlülüğüdür. Hükümet yetkililerinin derhal, yaşam hakkı ihlallerini önleyecek gerekli tedbirleri alması ve yaşam hakkı ihlaline neden olan uygulama, kasıt veya ihmallerin cezalandırılması için gerekli girişimlerde bulunması gerekmektedir.
Hapishaneler ve gözaltı merkezlerinde, birçok işkence vakası tespit edilip raporlaştırılmış ancak hükümet yetkilileri bu tespit ve iddiaları reddetmiş ve birçok kez işkenceyi meşrulaştıracak açıklamalarda bulunmuşlardır. Bizler bu tutumu kınadığımızı belirtir; Türkiye’nin ulusal ve uluslararası mevzuatı gereği işkencenin insanlığa karşı bir suç olduğunu; hükümetin, işkence olaylarını önlemek için etkili kanuni, idari, adli her türlü tedbiri almakla yükümlü olduğunu, hiçbir istisnai durum, ne harp hali ne de bir harp tehdidi, dahili siyasi istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü halin, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemeyeceğini, bir üst görevlinin veya bir kamu merciinin emrinin, işkencenin haklılığına gerekçe kabul edilemeyeceğini ve işkence uygulayan veya bu suça iştirak eden kişilerin fiillerinin cezalandırılması gerektiğini hatırlatmak isteriz.
Mahpusların tabi tutulduğu tecrit, kişilerin ruh sağlığını bozacak niteliktedir. Bizler, tecridin de insanlık suçu olduğunu belirtir, hükümeti hapishanelerdeki tecrit uygulamalarından derhal vaz geçmeye çağırmaktayız.
Diğer yandan hasta mahpusların durumu güncelliğini korumaktadır. İnsan Hakları Derneğinin kamuoyuyla paylaştığı son verilere göre hapishanelerde halen 323’ağır hasta mahpus olmak üzere toplam 905 hasta mahpus bulunmaktadır. Bizler, bir kez daha ağır hasta mahpusların serbest bırakılmasını, diğer kronik hastaların da sağlığa erişim hakkının güvence altına alınmasını talep etmekteyiz.
Bu bağlamda;
1.Öncelikle, Türkiye’deki mevzuatın uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da mahpus haklarına uygun hale getirilmesini,
2.Tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde insani yaşam standartlarının oluşturulmasını,
3.Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması ve ağır hastalığı olanların derhal serbest bırakılmasını,
4.Bağımsız bilirkişilik kurumunun kabul edilmesi ve İstanbul Protokolü hükümlerinin uygulanmasını,
5.Hapishanelerin sivil toplum kuruluşlarının, bağımsız izleme kurullarının, Barolar, İHD, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi kuruluşların denetimine açık hale getirilmesini, bağımsız ulusal önleme mekanizmasının kurulmasını,
6.Hapishanelerde yaşanan ihlallerle ilgili olarak etkin bir soruşturma yapılarak ihmal ve sorumluluğu olanlar hakkında cezai yaptırımların uygulanmasını talep ediyoruz.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği
Diyarbakır Barosu
Diyarbakır Tabip Odası