DİYARBAKIR - Şemdinli'de 4 sivil yurttaşın ölümüyle sonuçlanan olaylara ilişkin ilçede incelemelerde bulunan insan hakları heyeti hazırladığı raporda, olayla ilgili karanlıkta kalan noktaların aydınlatılmasını istedi. Raporda, sivillerin askerler tarafından öldürüldüğü yönünde güçlü kanıtların bulunmasına rağmen olayın PKK'lilerin üzerine yıkılmak istenmesinin manidar olduğu vurgulandı.
Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde 11 Eylül günü HPG'liler tarafından gerçekleştirilen eylem sonrası meydana gelen olaylarda 4 sivilin yaşamını yitirmesi üzerine ilçede incelemelerde bulunan insan hakları heyeti, hazırladığı raporu kamuoyuna açıkladı. Aralarında İHD, MAZLUMDER, Hakkari Barosu ve Van Barosu yöneticilerinin bulunduğu heyetin hazırladığı rapor, İHD Diyarbakır Şube binasında düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Basın toplantısına heyet içerisinde yer alan İHD Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Şevket Akdemir, İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, İHD MYK Üyesi ve Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Serdar Çelebi, şube yöneticileri Av. Fatma Karaoğlan ve Av. Pınar Dalkuş katıldı.
'Çözüm demokratik kanalların açılmasıdır'
Rapor açıklanmadan önce konuya ilişkin bir açıklama yapan İHD Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Şevket Akdemir, bölgede son üç ayda yoğunlaşan çatışmaların devletin Kürt meselesine çözüm yolu olarak şiddeti seçtiği ve meseleye güvenlik eksenli yaklaştığını gösterdiğini belirterek, "Oysa tarih, devletlerin ulusal ve toplumsal sorunlara şiddet yöntemleri ile kalıcı çözüm bulamayacaklarına binlerce kez tanıktır. Devlet bu politikasında ısrar ettikçe, Türk ve Kürt halkları arasında cesetten duvarlar yükselecek ve bu durum sorunu kangren haline dönüştürecektir. Çözüm Kürtlerin ulusal varlıklarının kabulü, tüm ulusal haklarına saygı gösterilmesi ve eşitlik temelinde, barışçıl, demokratik kanalların açılmasıdır" dedi.
Son dönemlerde yapılan siyasi ve askeri operasyonların ve linç saldırılarının ciddi toplumsal gerginliklere davetiye çıkardığını ifade eden Akdemir, "Son dönemlerdeki saldırgan politikalarına karşı Türk, Kürt veya 'insanım' diyen herkes, örgütlü, kararlı ve kitlesel tepkiler geliştirme yolunda tarihsel görevlerle yükümlüdür. Her türlü dayanışma ve destek acildir. Yarın çok geç olabilir" diye konuştu.
'Yaşam hakkının muhatabı devlettir'
"Yaşam hakkı bir insan hakkıdır ve muhatabı da vardır. Bu muhatap genelde devletlerdir" diyen Akdemir, şöyle devam etti: "Devletler hakları hem koruyacaktır, hem de ihlali halinde yaptırım uygulayacaklardır. Kamu görevlilerinin eylem ve işlemlerinden devletler sorumludur. Hak ihlalinde bulunduklarında da ve ihlali önleyecek önlemler almadıklarında da devletler sorumludur. Çözüm getirmeyen inkâr ve imha politikaları yerine çağdaş, demokratik evrensel değerleri yaşamla buluşturunuz ki, bu ülkenin barışçıl ve güzel günlere giden yolu aydınlansın. Türkiye toplumu acıların yerine mutluluğu; savaş yerine barışı, milliyetçilik yerine kardeşliği, açlık ve yoksulluk yerine ekonomik ve sosyal zenginliği yaşasın. Bu ülke, demokrasinin, barışın, kardeşliğin ve gelişmişliğin öncüsü olsun."
Hak mücadelesi veren insan hakları savunucuları olarak öncelikle yaşam hakkının kutsal olduğunu tekrarlamak istediğini belirten Akdemir, "Bu nedenle Kürt sorunun kalıcı çözümü için iki tarafın gerekli adımları biran önce atmasını bekliyoruz. Ayrıca hakkında rapor hazırladığımız Şemdinli ilçesindeki olayların açığa kavuşması için yetkili organların şüpheden uzak, tamamen gerçeklere dayalı bir şekilde olayları açığa kavuşturmasını diliyoruz" diye konuştu.
'Kaymakam ve savcı heyetle görüşmedi'
Akdemir'in ardından İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, hazırladıkları raporu açıkladı. İHD, MAZLUMDER, Hakkari Barosu ve Van Barosu yöneticilerinden oluşturdukları heyetle Şemdinli'ye gittiklerini belirten Bilici, Şemdinli'de bazı resmi yetkililer, olayın görgü tanıkları ve yaşamını yitirenlerin yakınlarıyla görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi. Kaymakam ve Cumhuriyet Savcısı'nın randevu taleplerini kabul etmediğini ifade eden Bilici, bu nedenle resmi olarak sadece Belediye Başkanı Sedat Töre ile görüştüklerini dile getirdi. Bilici'nin açıkladığı raporda, görgü tanıkları ve yaşamını yitirenlerin aileleri ile yapılan görüşmeler ayrıntılı bir şekilde yer verilirken, heyetin yaptığı gözlem ve tespitler maddeler halinde sıralandı.
Aydınlatılması gereken noktalar
Raporda aydınlatılması gereken noktaları açıklayan Bilici, şunları söyledi:
"* Görgü tanıkları ve Altınsuyu Köyü sakinlerinin anlatımları ışığında, Altınsuyu Köyüne askeri birlikten tank veya havan topu atışı yapılmış mıdır?
* Sivil vatandaşlarının yaralanmasına neden olan patlamanın kaynağı olan mühimmatın cins ve menşei tespiti ile güvenlik güçlerine ait midir?
* Sivil vatandaşlar yaralandığında sağlık kuruluşlarına haber verildikten sonra ambulanslar neden anında olay yerine gitmemiştir?
* Çatışmaların bitmesine rağmen Savcılık makamı tarafından 3 sivil yurttaşın ölümüne nenden olan patlamanın yaşandığı yere gidip, olay yeri incelemesi neden yapılmamış deliler neden muhafaza altına alınmamıştır?
* Yaşam hakkı ihlal edilen yurttaşların otopsileri usulüne uygun yapılmış mıdır? Yaşamlarını yitiren yurttaşların vücutlarından şarapnel parçası çıkartılmışımıdır?
* Patlamaya neden olan mühimmatın cins ve menşeinin tespiti bir an önce yapılıp sorumlular tespit edilecek midir?
* Çatışmalar esnasında, güvenlik güçlerinin sivillere yönelik şiddete başvurması söz konusu olmuş mudur?
* Bu ve buna benzer olaylarda meydana gelen hak ihlallerinde yetkililerde bir ön yargı var mıdır? İlçe kaymakamının ve Cumhuriyet Başsavcılığı'nın heyetimize randevu vermemiş olması aydınlatılması gereken hiçbir hususun kalmadığı ön yargısından mı kaynaklanmaktadır?
* Daha önceki olaylarda yaşananların, yetkiler tarafından ağırdan alınarak, oyalanarak veya gerçeklerin üzeri örtülerek yapılan ihlallerin unutturulmaya çalışması gibi davranışlar bu olayda da sergilenecek mi?"
'Devlet güçleri intikam alırcasına yöneliyor'
Bilici, heyetin vardığı kanaat ve sonucu şu şekilde açıkladı: "Böylesi bir çatışmada güvenlik güçleri kendi mevzilerine çakılıp sağa sola rasgele ateş açabilmekte sivil yurttaşların can güveliklerinin korunması konusunda özen göstermemekte bunun sonucunda da sivil vatandaşların yaralanıp yaşam haklarını ihlal edebilmektedirler. Sivil vatandaşların yaşam hakkının kimler tarafından ihlal edildiği konusunda yetkililer tarafından etkin bir soruşturma yapılmamaktadır. Patlamaya neden olan mühimmatın askeri birlikten atıldığı iddialarına rağmen olay yeri incelemesi sağlıklı bir şekilde yapılmamış mühimmat parçaları muhafaza altına alınmamış otopsiler usulüne uygun yapılmamıştır.
Olayın sıcağı sıcağında daha ne olduğu dahi anlaşılmadan medyaya yanlış bilgi aktarımı yapılmakta, kamuoyu yanlış bilgilendirilmekte, mağdur olan insanlar böylelikle bir kez daha mağdur edilmekte, daha başlamayan soruşturma bitirilmektedir. Çıkan çatışmalarda ve daha sonrasında Şemdinli halkına yönelik öfke ve şiddetin insan hakları ihlallerine sebep olmuştur. Can ve mal güvenliği ihlal edilmiş, toplumsal barış ciddi anlamda zedelenmiştir. Çıkan çatışmalarda, devletin kendilerinden intikam almaya yöneldiği ve canlarına-mallarına yönelik saldırıların bu anlayış içerisinde yapıldığı, düşüncesi toplumsal bir kanaat halinde açıkça dillendirilmektedir."