‘Gördüğümüz manzara karşısında insanlığımızdan utandık’

29.10.2011

DİYARBAKIR – İHD ve kayıp yakınları tarafından her hafta düzenlenen oturma eyleminde konuşan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, Malatya’da bulunan ve HPG’lilere ait olduğu cenazelere yönelik uygulanan vahşete dikkat çekerek, “Her savaşın bir kaide ve kuralı vardır. Her ölüme saygı duyulması gerekir. Ancak maalesef gördüğümüz manzara karşısında tüylerimiz diken diken oldu, insanlığımızdan utandık. Cenazeler parçalanmış, insanlık dışı uygulamalara maruz kalmışlardı. Gördüğümüz manzara karşısında barışa olan inancımızı, umudumuzu yitirme noktasına geldik. Bu tam anlamıyla bir vahşettir.” diye konuştu.

İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenledikleri oturma eylemi 142’inci haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı anıtı önünde devam etti. İHD üye ve yöneticileri, MEYA-DER, Barış Anneleri İnisiyatifi, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ve çok sayıda kayıp yakınının katıldığı oturma eyleminde, katılımcılar kaybedilenler ve faili meçhul cinayete kurban gidenlerin fotoğraflarını taşıdı.

Oturma eylemi öncesi bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, konuşmasına Van’da meydana gelen deprem felaketinde yaşamını yitirenleri anarak başladı. Deprem sonrası ortaya çıkan bazı ırkçı söylemlere değinen Bilici, bu söylemlerin depremi yaşayan Van halkına ikinci bir deprem yaşattığını belirterek, bu yaklaşımları kınadıklarını söyledi.
Yıllardır ölümleri durdurmak için mücadele ettiklerini kaydeden Bilici, “Biz yıllardır bu ülkede barışın gelmesi için mücadele ettik. Onurlu bir birlikteliğin mücadelesini verdik, insanlar ölmesin dedik. Kürt siyasetçileri, insan hakları savunucuları, kayıp yakınları, bu ülkeye barışın gelmesi için mücadele etti. Ancak maalesef başaramadık, maalesef ölümleri durduramadık” diye konuştu.

‘Barışa olan inancımızı yitirme noktasına geldik’

Malatya’ya getirilen ve HPG’li oldukları ileri sürülen cenazelere ilişkin konuşan Bilici şunları söyledi: “Birkaç gün önce Malatya’ya 24 cenaze geldi. Bildiğiniz gibi, her savaşın bir kaide ve kuralı vardır. Her ölüme saygı duyulması gerekir. Ancak maalesef gördüğümüz manzara karşısında tüylerimiz diken diken oldu, insanlığmızdan utandık. Cenazeler parçalanmış, insanlık dışı uygulamalara maruz kalmışlardı. Gördüğümüz manzara karşısında barışa olan inancımızı, umudumuzu yitirme noktasına geldik. Bu tam anlamıyla bir vahşettir.”

‘Barışı getirmezseniz bu ülke ayrışmaya gider’

Bilici, Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’e seslenerek, şöyle konuştu: “Bu ülkeyi yönetenler söylemlerine dikkat etmezlerse, barışa yönelik açıklamalarda bulunmazlarsa, bu ülke ayrışmaya gider, kopmaya gider. Asıl tehlikeli olan da budur. Sizler bu ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanısınız. Sizin intikam duygusuyla hareket etmeye, açıklama yapmaya hakkınız yoktur. Sizin bu ülkeye barışı getirme gibi bir sorumluluğunuz var. Bunu yapmasanız, bu ülkede yaşanan savaştan ölümlerden siz sorumlu olacaksınız.”

‘Kaybedilen Muhsin Taş’ın hikayesi anlatıldı’

Bilici konuşmasının ardından 14 Ekim 1993 tarihinde yapılan bir operasyonda bacağından vurulduktan sonra gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Muhsin Taş’ın kaybediliş hikayesini şöyle anlattı: “14 Ekim 1993 tarihinde sabah saatlerinde Cudi bölgesinde polis ve jandarmalar tarafından yürütülen bir operasyon sırasında, Muhsin Taş dizinden vuruldu ve saat 05.00 sıralarında Jandarma Binbaşı Cemal Temizöz’ün emrindeki jandarmalar tarafından gözaltına alındı. Muhsin Taş saat 05.50 sıralarında Cizre Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Burada muayenesini yapan yetkili doktor tıbbi teçhizat bulunmadığı ve ortopedi uzmanı olmadığı gerekçesiyle Taş’ın Mardin'e gönderilmesi gerektiğini söyledi.  Aynı gün, Muhsin Taş, Şırnak İl Jandarma Komutanlığı'ndan Binbaşı Erol Tuna tarafından teslim alınarak Şırnak'a getirildi. Şırnak Askeri Hastanesi poliklinik kayıtlarına göre yetkili doktorlar tarafından muayenesi yapıldı. 9 Kasım 1993 tarihinde saat 16.30’da el yazısı ile yazılıp jandarma grup komutanı Şeyhmus Kara ve her ikisi de grup komutanı olan jandarma üsteğmen Burak Buğra ve Tarık Göktürk tarafından imzalanan olay tespit tutanağında, Muhsin Taş’ın PKK sığınaklarını bulmak için yürütülen bir operasyonda kaçtığı ileri sürüldü. Yetkililer, Taş Ailesi’nin koltuk değneksiz yürüyemeyen oğullarının engebelerle dolu dağlık bir alanda kaçtığına inanmalarını istediler. Ailenin tüm yasal başvuruları sonuçsuz kaldı ve Muhsin Taş’tan bir daha haber alınamadı. Taş’ın AHİM’de görülen davasında Türkiye Taş’ı kaybetmekten mahkûm edildi.”

Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları 5 dakikalık oturma eylemi yaparak eylemlerine son verdi.