İHD’den uluslararası kuruluşlara ‘açlık grevi’ mektubu

22.10.2012
DİYARBAKIR – İHD Diyarbakır Şubesi, cezaevlerinde 41’inci güne giren açlık grevlerine dikkat çekmek amacıyla devlet yetkilileri, büyükelçilikler ve uluslararası kuruluşlara mektup gönderdi. Şube Başkanı Raci Bilici, kamuoyundaki sessizliğe isyan ettiklerini belirterek, “Günlerdir birçok alanda haykırıyoruz; bu grevler artık kritik eşiğe gelmiştir, lütfen duyarlılık gösterin diye. Çünkü bu ülkenin artık ölümlere tahammülü yoktur. Daha fazla geç olmadan sesinizi yükseltmelisiniz. Aksi takdirde yarın çok geç olabilir. Geç kalınması halinde ise, yaşanacak ölümlerin vebali hepimizin boynunda olacaktır” dedi.
 
Türkiye genelinde cezaevlerinde 12 Eylül günü siyasi tutsaklar tarafından başlatılan ve bugün itibariyle 41’inci gününe giren açlık grevi eylemine yönelik kamuoyundaki duyarsızlığa tepki gösteren İHD Diyarbakır Şubesi, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlara mektup gönderdi. Sur Postanesi önünde toplanan İHD’liler, mektupları göndermeden önce eyleme ilişkin bir basın açıklaması yaptı. 
 
“Açlık Grevleri 41. Gününde, Mahpuslar Ölümün Eşiğinde” başlıklı açıklamayı okuyan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 41’inci gününe giren açlık grevindeki eylemcilerin taleplerinin Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının yaratılması, anadilde savunma ve eğitim hakkının tanınması şeklinde olduğunu söyledi. 
41’inci gününe giren süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi eylemcisi sayısının giderek arttığı ve siyasi davalardan yargılanan tüm tutuklu ve hükümlüleri kapsadığını hatırlatan Bilici, “Gerçekleşen bu durumla binlerce kişinin sağlık ve yaşam hakkının tehlikeye girdiği anlaşılmaktadır. İnsan hakları savunucuları olarak açlık grevi yapılan cezaevlerini yakın takibe aldığımızı, ölümlerin ve sakatlanmaların önüne geçmek için gayret göstereceğimizi belirtmek isteriz” dedi.
 
‘Öcalan’ın üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır’
 
Açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin Kürt sorununun çözümü noktasında tartışılan talepler olduğunu vurgulayan Bilici, “Bu nedenle bu konuda siyasal iktidarın ölümler yaşanmadan gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. İnsan hakları savunucuları olarak en başından beri İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin kapatılması gerektiğini ifade ettik. Gerek uluslararası hukuk kurallarına, gerekse de mevcut ceza infaz rejimine bile aykırı olan İmralı sistemine son verilmesi ve Abdullah Öcalan’ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması gerekmektedir. Kürt sorununun çözümü noktasında da daha önceden kendisi ile yapılan müzakerelerin uygun ortam yaratılarak sürdürülmesinin faydalı olduğu kanaatindeyiz. Siyasal iktidarın anadilde savunma hakkının kabul edilmesi için bir an önce gerekli yasal değişikliklerin yapılması açlık grevi eylemlerinin sona erdirilmesine katkı sunacaktır” diye konuştu. 
 
‘Anlaşmalı bir sessizlik var, bu sessizliğe isyan ediyoruz’
 
“Biz bugün buradan sadece Türkiye kamuoyuna değil, dünya kamuoyuna da seslenmek istiyoruz” diyen Bilici, şöyle devam etti: “Belki sizden uzaktır, belki seslerini duyamıyorsunuz, belki bu feryatların size ulaşması engelleniyor ama cezaevlerinde yüzlerce mahpus ölümün eşiğinde. 41 gündür bu insanlar açlık grevinde ve ülke kamuoyu sanki sözleşmişçesine bu duruma karşı sessizlik içerisinde. Bu bir yıldırma mı, bir korku hali mi bilinmez, ama devlet kurumları, hükümet çevresi, medya, aydın kesimler anlaşmalı bir sessizlik içerisinde. Bizler bu sessizliğe, bu kayıtsızlığa isyan ediyoruz. Sizler, hiçbir çaresi kalmadığı için bedenini ölüme yatırmanın ne demek olduğunu bilir misiniz? Bir an için düşünün; dört duvar arasında çaresizliğinizin tek çıkar yolu iradenizdir. Bu iradenizi kullanmak, bedeninizi ölüme yatırmak dışında bir yolunuz yoktur. İşte cezaevlerinde yaşanan budur.”
 
‘Yaşanacak ölümlerin vebali hepimizin boynunda olacaktır’
 
Günlerdir birçok alanda bu grevlerin artık kritik eşiğe geldiğini, bu konuda duyarlılık gösterilmesi gerektiğini haykırdıklarını ifade eden Bilici, şunları söyledi: “Çünkü bu ülkenin artık ölümlere tahammülü yoktur. Cezaevlerinden gelecek bir ölüm haberinin nelere yol açabileceğini hesaplayamıyor musunuz? Bölgede yaşanan çatışmalı ortam nedeniyle ağır bir sürecin yaşandığı Türkiye’de yeni ölümlerin yaşanmaması için Adalet Bakanlığı’nı sorumlu davranmaya ve süreci zorlaştırmamaya davet ediyoruz. Mahpuslara zorla müdahale edilerek tek kişilik hücrelere atılması ve bilinçsizce yapılacak tıbbi müdahaleler sorunları daha da ağırlaştıracaktır. Dolayısıyla sorun diyalog ve müzakere yöntemi ile çözülmelidir. Bunun için de gerek Türkiye kamuoyu, gerekse dünya kamuoyunun açlık grevleri konusunda duyarlılık göstermesi gerekmektedir. Daha fazla geç olmadan sesinizi yükseltmelisiniz. Aksi takdirde yarın çok geç olabilir. Geç kalınması halinde ise, yaşanacak ölümlerin vebali hepimizin boynunda olacaktır.”
 
Bilici, hazırladıkları mektupları, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere devlet ve hükümet yetkilileri, büyükelçilikler ve uluslararası insan hakları ve sivil kuruluşlara göndereceklerini sözlerine ekledi. 
 
İHD’nin mektup gönderdiği kurum, kuruluş ve şahsiyetler şunlar;
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Rusya Federasyonu, İsveç, Hollanda, İspanya, İsviçre, Belçika İran Büyükelçilikleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi Koalisyonu (UCMK), Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH), Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Ağı (EMHRN), Uluslar arası AF Örgütü, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), Dünya İşkenceye Karşı Ortak Platformu (OMCT), Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanlığı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Uluslararası Doktorlar Birliği (IPPNW), Kızılhaç, İslam Konferansı Örgütü, Nelson Mandela Vakfı, Danimarka Dış Politika Derneği.