DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla düzenlenen oturma eyleminde, bu hafta 1994 yılında gözaltına alınarak kaybedilen Lütfiye Kaçar’ın kaybediliş hikayesi anlatıldı. Eylemde ayrıca, oğlunun akıbetini öğrenmek için yıllardır mücadele veren Berfo Kırbayır’ın yağun bakımda tedavi altına alınmasına dikkat çeken İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, “Berfo Ana’ya söz veriyoruz. Bu kayıplar bulununcaya kadar, failleri ortaya çıkarılıncaya kadar bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz” dedi.
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemi 199’uncu haftasında devam etti. Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelen ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıyan kayıp yakınlarının oturma eylemine, İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, Barış Anneleri İnisiyatifi, MEYA-DER, TUHAD-FED ve KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri de katıldı. Öte yandan dün gösterime giren ve cezaevlerindeki açlık grevlerini anlatan “Simurg” filminin yönetmeni Ruhi Karadağ ile filmin oyuncuları da oturma eylemine katılarak, kayıp yakınlarına destek verdi.
Oturma eylemi öncesi bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 199 haftadır kayıpların bulunması için, faillerinin yargılanması için mücadele verdiklerini belirterek, “Ama gelin görün ki en ufak bir adım atılmış değildir. Bu uğurda mücadele veren annelerin ömrü yetmedi çocuklarının mezarını bulmaya. Gözleri önünde çocuklarını aldılar, katlettiler ve bir daha akıbetleri ortaya çıkmadı. Her gün, her hafta onların mezarını bulmak için mücadele ettiler” dedi.
‘Berfo Ana’ya söz veriyoruz; bu mücadeleyi sürdüreceğiz’
Son olarak Berfo Ana’nın çocuğunun akıbetini öğrenmek için verdiği mücadeleye dikkat çeken Bilici, şöyle konuştu: “Bilindiği üzere Berfo Ana şu an yoğun bakımda. Son isteği şu olmuş; ‘Eğer ben ölürsem, çocuğumun mezarı bulununcaya kadar beni defnetmeyin.’ Bu ne kadar acı, ne kadar trajik bir durumdur. Biz de buradan Berfo Ana’ya söz veriyoruz. Bu kayıplar bulununcaya kadar, failleri ortaya çıkarılıncaya kadar bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Ve buradan Başbakan’a sesleniyoruz; bu analar şayet çocuklarının mezarını bulmazsa, öbür dünyada da yakanızı bırakmayacak. Sizden hesabını soracaklar. Bu nedenle diyoruz ki, bu anaların son derece haklı, kutsal ve meşru bu taleplerine, bu çağrılarına cevap verin. Berfo Ana’yı ziyaret edin ve ona şu sözü verin; ‘Geçmişte bu ülkede çok çirkin şeyler oldu, insanlığa karşı suçlar işlendi. Biz buna ortak olmayacağız. Bu kayıpları bulacağız, faillerini yargılayacağız ve bundan sonra hiçbir faili meçhul cinayet işlenmesin diye çaba göstereceğiz.’ Berfo Ana’ya bu sözü verin ve o da hakkını size helal etsin. Aksi takdirde bu ülke hiçbir zaman rahat yüzü görmeyecektir.”
Ortaya koydukları taleplerinde haklı olduklarını kaydeden Bilici, “Bu taleplerimizin takipçisi olacağız. Biz kayıplarımızı istiyoruz, biz cinayet şebekelerinin yargılanmasını istiyoruz, biz bir daha ölümler olmasın istiyoruz. Bundan daha onurlu ne olabilir ki?” diye konuştu.
‘Dokunulmazlıkları kaldıracağınıza Meclis’i çözüm platformuna dönüştürün’
Konuşmasının devamında BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması girişimine değinen Bilici, şöyle devam etti: “BDP’li vekillerin dokunulmazlığını kaldırmak amacıyla meclisteki partiler yarış halindeler. Bunun başını da iktidar partisi çekiyor. İktidar partisi herhalde geçmişten ders almamış görünüyor. Sizler yine 90’lı yıllara mı dönmek istiyorsunuz? Oysa ki bunun bedeli çok ağır bir şekilde ödendi. Siz dokunulmazlıkları kaldıracağınıza o meclisi çözüm platformu haline getirin, orada bulunan milletvekilleriyle birlikte Kürt meselesini çözüm iradesi gösterin. Zaten bu ülkenin cezaevlerinde yeterince seçilmişler, insan hakları savunucuları vardır. Eğer yetmiyorsa, buyurun Kürt halkının iradesini temsil eden, bu sorunun çözümü için siyaset yapan herkesi cezaevine atın. Eğer sorun böyle çözülecekse buyurun yapın. Ama bu durum öyle bir noktaya gelecek ki, siz asla altından kalkamayacaksınız.”
Bilici’nin konuşmasının ardından Simurg filminin oyuncularından olan ve girdiği açlık grevi sonucu Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalanan Hüseyin Gündüz kısa bir konuşma yaptı. Gündüz, kayıp yakınlarının verdiği mücadelenin haklı bir mücadele olduğunu ve kendilerinin de onları sonuna kadar desteklediklerini dile getirdi.
Lütfiye Kaçar’ın kaybediliş hikayesi anlatıldı
Daha sonra İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Abdusselam İnceören, 5 Ekim 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltına alınarak kaybedilen Lütfiye Kaçar’ın kaybediliş hikayesini anlattı. Sosyalist kimliğiyle tanınan Kaçar’ın daha önce gözaltına alındığını, işkenceye maruz kalarak tutuklandığını anlatan İnceören, cezaevinden çıktıktan bir süre sonra 5 Ekim 1994 tarihinde bir kez daha gözaltına alındığını belirterek, “O dönem yayın yapan Mücadele Gazetesini arayan ve kendisini Yılmaz olarak tanıtan bir kişinin, ‘Lütfiye Kaçar elimizde, şu an askıya alındı, kendisine işkence yapılıyor, yarın parçalarını toplarsınız’ dedi. Telefon görüşmesinden hemen sonra ailesi, avukatları ve İHD’nin resmi mercilere yaptığı tüm başvurularda yanıt aynıydı; ‘biz almadık, bizde yok.’ Lütfiye Kaçar’dan o tarihten itibaren bir daha haber alınamadı” diye konuştu.
Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları Lütfiye Kaçar’ın anısına 5 dakikalık oturma eylemi yaparak eylemlerine son verdi.