DİYARBAKIR – Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde polis tarafından arkadan vurularak öldürülen Özgür Arda’ın olayıyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen İHD Diyarbakır Şubesi, devletin güvenlik güçlerine yönelik cezasızlık politikasının yargısız infazları arttırdığını belirtti. 2009-2012 yılları arasında güvenlik güçleri tarafından öldürülen sivillere ilişkin bir rapor da açıklayan İHD’nin raporunda 4 yıl içerisinde 180 sivilin yargısız bir şekilde öldürüldüğü açıklandı.
İHD Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde polis tarafından yargısız bir şekilde infaz edilen Özgür Arda ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Arda’nın babası Mehmet Arda’nın da katıldığı basın toplantısında ayrıca 4 yıldan bu yana yaşanan yaşam hakkı ihlallerine ilişkin bir rapor açıklandı.
İHD Genel Başkan Yardımcısı Av. Serdar Çelebi, Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, MYK Üyesi Av. Rehşan Bataray Saman’ın katıldığı basın toplantısında ilk olarak konuşan Şube Başkanı Raci Bilici, İHD olarak en temel ve vazgeçilmez hak olarak yaşam hakkını gördüklerini ancak, bu ülkede yaşam hakkında yönelik ciddi ihlaller yaşandığını söyledi. Bu kentte yaşam hakkının yine ihlal edildiğini kaydeden Bilici, “Geçmişte bugüne baktığımızda yaşam hakkına ilişkin ciddi ihlaller yaşanmaktadır. Bu eylemi gerçekleştirenlere karşı hükümetin son derece tavizkar olmasından kaynaklı bu olaylar her geçen gün artıyor. Eğer geçmişte gerçekleşen bu ihlallere yönelik devletin bir tutumu olsaydı bugün belki bu vahim olayı yaşamayacaktık. Başbakan’ın, İçişleri Bakanı’nın Roboskî olayında da görüldüğü gibi bu olaylara yaklaşım tarzı ortadadır. Yetkililerin sivillere yönelik bu cinayetlere karşı tutumu böylesi vakaların artmasını sağlamaktadır” dedi.
4 yılda 180 sivil katledildi
Bilici, daha sonra İHD Diyarbakır Şubesi tarafından hazırlanan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2009-2012 Yılları Arası Güvenlik Güçleri Tarafından Öldürülen Siviller Raporu’nu açıkladı. Rapora göre; 1999 yılında 2012’nin ilk 9 ayına kadar 4 yıl içerisinde 180 kişi güvenlik güçleri tarafından öldürülürken, 312 kişi de yaralandı.
Rapora göre ölüm ve yaralanma olayları yıllara göre şöyle;
2009 – 87 ölü, 78 yaralı
2010 – 34 ölü, 89 yaları
2011 – 48 ölü, 106 yaralı
2012 (ilk 9 ay) – 11 ölü, 39 yaralı.
‘Polisin verdiği bilgiler doğru değil’
Bilici’nin konuşmasının ardından Özgür Arda’nın babası Mehmet Arda, yaşadıkları olayı anlattı. Akşam kıraathanede olduğu sırada eşinin telefonla kendisini arayarak, oğlunun vurulduğunu söylediğini belirten baba Arda, “Oradan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne gittim. Polislere olayı sordum, bana kimse bilgi vermedi. Ondan sonra doktorla görüştük. Doktor oğlumu kurtaramadıklarını söyledi” diye konuştu.
Çocuğu ile ilgili emniyetin “çatışma yaşandı”, “cezaevinden kaçmıştı” şeklindeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Arda, oğlunun cezaevinden izinle çıktığını, izin kağıdının da kendilerinde olduğunu ifade ederek, Özgür Arda’nın izin kağıdını basın mensuplarıyla paylaştı.
Av. Çelebi: Etkin bir soruşturma yürütülseydi bu ölümler artmazdı
Baba Arda’nın ardından ailenin avukatlığını üstlenen İHD Genel Başkan Yardımcısı Av. Serdar Çelebi, hukuki süreç hakkında bilgi verdi. Bu olayda söylenecek çok şeyin olmadığını ifade eden Çelebi, “Maalesef bölgede insan yaşamı çok ucuz. Her an için herhangi bir yerde sokak ortasında öldürülebilirsiniz. Rakamlar da bunu gösteriyor. Bunun değişik nedenleri olabilir; polisin keyfi tutumu, polisin düşmanca tavrı, buradaki insanları düşman olarak görmesi şeklinde tarif edilebilir. Ama en büyük nedeni ise, emin olun ki cezasızlıktır, adli makamlar tarafından etkin bir soruşturmaya tabi tutulmaması, hükümet tarafından sırtlarının sıvazlanmasıdır. Eğer etkin bir soruşturma yapılmış olsaydı sayı bu kadar artmazdı, bir polis ceza almış olsaydı bu sayı bu kadar artmazdı. Bu olay da maalesef böyle bir olay” dedi.
‘Emniyet Müdürü kamuoyunu yanıltıyor’
Her ne kadar basına dezenformasyon yoluyla farklı bilgiler veriliyorsa da gerçeklerin farklı olduğunu kaydeden Çelebi, şöyle devam etti: “İzin kağıdı burada, herhangi bir firar durumu söz konusu değil. Ortada bir çatışma olmamasına rağmen, Emniyet Müdürü sanki olay bir çatışmayla gelişmiş gibi bir açıklaması var. Aslında bu durum tam da olayı özetliyor; herhangi bir araştırmaya gerek duyulmadan, herhangi bir görgü tanığının beyanını almadan, ailenin ifadesine başvurulmadan olayı gerçekleştiren polislerin beyanı üzerinden açıklama yapılıyor. Bu bile soruşturmanın aslında nasıl yürütüleceğini gözler önüne seriyor. Bazı basın kuruluşları olayın görüntülerini yayınladı. Ama Emniyet Müdürü’nün böyle bir kaygısı yok, bu görüntülere bir bakalım gibi bir derdi yok. Olayı yapan polisin müdürüne sunduğu rapor doğrultusunda açıklama yapılıyor.”
‘Bu olayı da kapatmaya çalışacaklardır’
Suçlu bile olsa istenmesi halinde sağ yakalanabilecekken hedef gözeterek cinayet işlendiğini vurgulayan Çelebi, “Ortada bir çatışma olmadığı açık. Çünkü olsaydı ön kısmından vurulurdu. Ama direk arkadan vurulmuş. Hem de birkaç metreden vurulmuş. Silah eğitimi almış bir polisin farklı yöntemlerle onu durdurma yöntemlerini biliyor olması lazım. İhbar olduğu söyleniyor; öyle olsa çevre emniyeti alınır, yakalanır. Bunların hiçbiri yapılmamış. Üzülerek söylüyorum ki, yetkili organların bu yaklaşımı, bu dosyanın da sumen altı edilmesi tehlikesini doğuruyor. Bu olayı da kapatmaya çalışacaklardır. Sokak ortasında bir insan öldürülüyor ama tutuklanan kimse yok. Soruşturmanın selameti açısından bu polislerin derhal açığa alınması gerekiyordu ama bu yapılmıyor. Ancak biz olayın takipçisi olacağız” dedi.
‘Olayın takipçisi olacağız’
Yaşanan olaya ilişkin savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Çelebi, şunları söyledi: “Suç duyurusu dilekçesinde çeşitli tespit ve taleplerimiz var. Görgü tanıklarının anlatımları var, ortaya çıkan görüntüler var. Ancak burada olayı gerçekleştiren polis soruşturmayı yürütüyor. Olayın nasıl gerçekleştiğine ilişkin etkin soruşturma yürütülmesini istiyoruz. Tanıklar, ambulansın müdahale etmesinin engellendiğini söylüyor. Bunun doğruluğunun araştırılmasını istiyoruz. 112’ye ne zaman haber verildi, ne zaman geldi? Polislerin silahlarına el konulmuş mu, polisler açığa alınmış mı? İdari soruşturma başlatılmış mı? İhbardan bahsediliyor; gerçekten böyle bir şey var mı, yoksa tesadüfen mi karşılaşılmış? Neden böylesi bir adli vaka için asayiş değil de sivil polisler olay yerine gitmiş? Buraya gidiş planlı mı değil mi? Planlıysa neden gerekli önlemler alınmamış? Buna benzer çok sayıda soru ve taleplerimiz var. Savcılığa suç duyurusunda bulunacağız ve adaletin tecelli etmesini isteyeceğiz. Dava nereye kadar gidiyorsa takipçisi olacağız.”
Çelebi, olayı gören görgü tanıklarının da polis tarafından farklı beyan vermeleri yönünde tehdit edildiklerini, bu durumun da soruşturmanın selameti açısından tehlikeli olduğunu sözlerine ekledi.