DİYARBAKIR- Lice'nin Şenlik köyü Xambaz mezrasında 28 Eylül 2009'da hayvanlarını otlattığı sırada Yayla Karakolu'ndan atılan bomba ile katledilen 12 yaşındaki Ceylan Önkol olayı ile ilgili yürütülen soruşturma 4 yıldır bir arpa boyu kadar yol alamadı. Önkol'un annesi Saliha Önkol, verilen takipsizlik kararına rağmen davanın peşini bırakmayacaklarını vurgularken, Av. Serdar Çelebi ise, "Yargı ve sistem bir bütünen bir şeyler gizliyor, bir şeylerin ortaya çıkmasından korkuyor" dedi.
Diyarbakır'ın Lice ilçesi Şenlik köyü Xambaz mezrasında 28 Eylül 2009'da hayvanlarını otlattığı sırada Yayla Karakolu'ndan atılan patlayıcı ile katledilen 12 yaşındaki Ceylan Önkol olayı ile ilgili yürütülen soruşturma ölümünün 4'üncü yıldönümüne rağmen bir arpa boyu yol almış değil. Patlamaya ilişkin Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) Kurumu Genel Müdürlüğü'nün 1 yıl önce yaptığı kriminal inceleme sonucunda hazırladığı raporda, patlamaya neden olan cismin "40 mm bomba atar mühimmatı" olabileceği belirtilmiş ve raporda da buna genişçe yer verilmişti. 4 Nisan 2013 tarihinde de Önkol'un ölüm nedeniyle ilgili şüpheliler hakkında, "Görevini kötüye kullanmak" suçlamasıyla açılan soruşturmada Lice Cumhuriyet Savcılığı tarafından takipsizlik kararı verilmişti. Önkol katledildikten bir yıl sonra avukatlar davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı.
'Askerler oraya gitmemekte haklıydı güvenlik yoktu'
Önkol'un davasına ilişkin bilgi veren müdafi avukatlardan Serdar Çelebi, patlamanın üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen havan topunun nasıl ve kim tarafından atıldığına ilişkin savcılığa intikal eden her hangi bir evrakın olmadığını belirtti. Bunun da savcılığın etkin bir soruşturma yürütmemesinden kaynaklandığını dile getiren Çelebi, "Ceylan Önkol hayvanlarını otlatırken havan mermisinin patlaması sonucu parçalanarak yaşamını yitirdi. Savcılığın etkin bir soruşturma yürüttürmeyeceğini başından beri dile getirdik. Buna ilişkin kaygılarımızı da kamuoyu ile paylaştık. Çünkü olay yerine bile gitmedi savcılar. Olay yerine gitmemesine rağmen yaptığımız suç duyurusunu da 'Kavuşturmaya yer yok' diyerek dosyayı kapattı. Gerekçede, 'Askerler oraya gitmemekte haklıydı, güvenlikleri yok' denildi. Güvenliğin olmadığı bir yer için savcılığın insanların gidip gelmesinde sakınca görmüyordu demek ki. Dolayısıyla bu kabul edilir bir gerekçe de değil" dedi.
'Dosyanın kamuoyuna ulaşması gizlilik kararı ile engellendi'
4 yıl boyunca etkin bir soruşturmanın yürütülmemesinin aslında hukuk sistemin çöktüğünün belirtisi olduğunu ifade eden Çelebi, yargı sisteminin, bir bütün olarak bölgede failleri devletin görevlileri olarak nitelendirilen ya da bilinen olayların tamamında belli refleksler gösterdiğini ifade etti. Savcının dosya hakkında gizlilik kararı vererek dosyanın kamuoyuna ulaşmasını engellemek ve olayları soğutmaya çalıştığını belirten Çelebi, "Başta dosya hakkında gizlilik kararı verip dosyaya kamuoyunun ulaşması engelleniyor. Giren çıkan ne oldu. Giren evrak üzerinde mağdur müvekkillinin ya da mağdurların dosya üzerinde değerlendirme yapıp kamuoyuna bilgi vermesi bu şekilde engellenip aslında olaylar soğutulmaya çalışılıyor" diye kaydetti.
'Yargı bir şeylerin ortaya çıkmasından korkuyor'
Devlet ve hükümetin, Suriye'de kullanıldığı iddia edilen kimyasallarla ilgili 24 saat içinde belgeler ortaya koymasına rağmen Ceylan Önkol'un yaşamını yitirdiği patlamanın faillerinin ise 4 yıldır bulunamamasının "utanç" verici bir durum olduğunu vurgulayan Çelebi, "Roboski'de 34 kişi yaşamını yitirdi ve hala biz ne olduğunu bilmiyoruz. Emri kimin verdiğini bilmiyoruz. Aynı hükümet aynı devlet Suriye'de kullanılan kimyasal silahların kimin tarafından kullanıldığı, atıldığını 24 saat içerisinde 'Biz tespit ettik, bulduk' diyebiliyor. Ve bunu utanmadan söyleyebiliyorlar. Ama Roboski konusunda kamuoyu iki yıldır bir şey bilmiyor. Dolayısıyla yargı ve sistemin bir bütünen kendisi bir şeyler gizliyor, bir şeylerin ortaya çıkmasından korkuyor. Özellikle 90'lı yıllarda bölgede yaşanan faili meçhul cinayetler de bunlara örnek gösterilebilir" dedi.
Sistemin kendisinin yaşanan cinayetleri işlediğinin altını çizen Çelebi, Kürt sorunundan kaynaklı bir şeylerin dile getirilmesinden korkan sistemin bunların önüne geçmek için bu cinayetleri işlediğini ifade etti. Bu güne kadar bu katliamları yapanların hiçbir şekilde yargı önüne çıkarılmadığını söyleyen Çelebi, bu katliamların talimatını da yetkililerin verdiğini dile getirdi.
'Bu sistemsel bir sorun'
Yargının bölgede yaşanan cinayetlere ayrı bir anlam biçtiğini ifade eden Çelebi, bunun sistemsel bir sorun olduğunu belirtti. Yargının bu katliamların faillerinden hukuksal anlamda hesap sormadığı takdirde bunların devam edeceğini söyleyen Çelebi, evrensel hukuk çerçevesinde yaklaşıldığında ve bu çerçevede kararlar verildiğinde bu tür katliamların önüne geçileceğini dile getirdi. Çelebi, "Aslında bu tür cinayetler sadece bölgede işlenen cinayetler değildir. Son Gezi olaylarında çok sayıda yurttaş yaşamını yitirdi ve yargının tutumu da çok farklı değildi. Ama şimdi yargı devleti koruma refleksi ile hareket ettiği için bu konuda sağlıklı bir karar verebileceğini düşünmüyoruz" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu tür davalarda bir çok kez Türkiye'yi mahkum ettiğini, bunun da Türkiye yargısının görevini yapmadığından kaynaklandığını belirten Çelebi, "Dolayısıyla yargı hukukun üstünlüğüne göre, gerçekten hukukun üstünlüğüne göre karar verdiği zaman bu cinayetler işlenmez. Dolayısıyla Ceylan Önkol dosyasında da bu yapılmadı. Bu sadece yargı ile de bitmiyor. Siyasi iktidarın bu konuda yargıya yardımcı da olması gerekiyor. Tek başına bu savcı da bu davalara hakim olamaz" diye konuştu.
'Ceylanların katledilmesi umarım unutulmaz'
Ceylan Önkol'un annesi Saliha Önkol ise, verilen takipsizlik kararına rağmen davanın peşini bırakmayacaklarını vurgulayarak, "Ceylanların böyle katledilmesi umarım hiçbir zaman unutulmaz. Unutturmaya kalkanlara da hesap soracağız" dedi. Ceylan ismini duyduğunda duygularını dile getiremediğini söyleyen anne Önkol, "Bir gün elbet birileri çıkar ve Türkiye'de bu adaletsizliği mutlaka sorar. İnşallah, bir gün bu adaletsizlik ortaya çıkar" dedi. Yaşamının her alanında Ceylan'ı hissettiğini dile getiren anne Önkol, "Türkiye'de uygulanan hakaretleri, zulümleri sanki bana yapılmış gibi hissediyorum" dedi. Türkiye'de adaletin olmadığına inandığını vurgulayan Önkol, "Adalet olmuş olsaydı, TC kimliğiyle Türk vatandaşı diye nüfusa kayıtlı bir Ceylan Önkol'un davasına takipsizlik kararı verilmezdi" diye konuştu.