Kayıp yakınları Lice katliamında yaşamanı yitirenleri andı

26.10.2013

DİYARBAKIR – İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta düzenlediği oturma eyleminde bu hafta 1993 yılında Lice’de gerçekleştirilen ve 17 kişinin yaşamını yitirdiği katliamda yaşamını yitirenler anıldı. Eylemde yapılan konuşmalarda, devletin Lice katliamının hesabını vermesi istendi. 

 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemi 246’ıncı haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde devam etti. Oturma eylemine İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, İHD Bölge Temsilcisi Şevket Akdemir, Barış Anneleri İnisiyatifi, MEYA-DER, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ve kayıp yakınları katıldı. 
Üzerinde “Onlar Bir Gece Ansızın Evlerinden Alındılar ve Bir Daha Geri Dönmediler” yazılı pankartın açıldığı ve kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde Kürtçe bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 246 haftadır bu alanlarda adalet istediklerini ve kayıplarının bulunması çağrısında bulunduklarını dile getirerek, tüm çabalarına rağmen istenilen bir sonucun ortaya çıkmadığını söyledi. 
 
‘Onların döneminde Dicle’den su yerine kan aktı’
 
Cumhuriyetin kuruluşunun inkar ve imha üzerine kurulduğunu ifade eden Bilici, “O tarihten günümüze birçok katliam yapılmış, insanlığa karşı suçlar işlenmiştir. Bu devlet Kürdistan’da çok sayıda suç işlemiştir. Özellikle bölgemizde yaşanan bu son savaşta birçok suç işlenmiş, binlerce sivil insan katledilerek, kaybedilmiştir. Bizler sürekli olarak bunları gündeme getirmeye çalıştık. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ‘Dicle’nin kıyısında bir koyun bile kaybolsa sorumlusu biziz’ demişti. Oysaki onların döneminde o kadar katliamlar yapıldı ki, Dicle’den su yerine kan aktı, Dicle kana bulandı” dedi.
 
‘Bu katliamları bireyler değil devlet yapmıştır’
 
90’lı yıllarda yapılan bazı katliamların yıllar boyu PKK’ye mal edilmeye çalışıldığını ifade eden Bilici, şöyle devam etti: “Bu olaylardan bir tanesi de Lice katliamıydı. Israrla PKK’nin ilçeye saldırdığı söyleniyordu. Oysa ki, bugün devlet bizzat kendisi Lice’ye herhangi bir PKK eyleminin olmadığı itiraf ediyor. Biz o zaman da söylüyorduk, ‘bu katliamları devlet yapmıştır’ diyorduk. Ama tüm ısrarlarımıza rağmen, bu katliamları gerçekleştirenler hakkında herhangi bir girişimde bulunulmuyordu. Bugün birkaç devlet görevlisini yargılamakla bu suçları aklayamazsınız. Çünkü bunun sorumlusu bireyler değil, bizzat devletin kendisidir. Bu nedenle bu katliamların hesabını devlet vermelidir.”
 
Bilici, konuşmasının sonunda İran’ın dün idam ettiği Kürt siyasi tutsak Habibullah Gulperipur’un idam edilişini sert bir dille kınadı. 
 
Bilici’nin ardından konuşan MEYA-DER Yöneticisi Adnan Örhan, çocuklarının kemiklerini arayan ve faillerinin ortaya çıkarılmasını isteyen annelerin bu arayışlarına cevap olunmadığını belirterek, MEYA-DER olarak bu annelerin verdiği mücadelede yanlarında olacaklarını dile getirdi. 
Devletin bu kayıpları kaybedenleri ve katledilenlerin katillerini bildiğini ifade eden Örhan, bunların bilinmesine rağmen bu kişiler hakkında yeterli bir girişimin olmadığını söyledi. Örhan, hakikatleri araştırma komisyonu kurulmadan bu sorunun çözülmeyeceğini belirterek, kayıpların akıbeti ortaya çıkıncaya kadar kendilerinin de mücadelelerinin sürdüreceklerini sözlerine ekledi. 
 
Daha sonra İHD Kayıplar ve Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Üyesi Necibe Güneş Perinçek, 1933 yılında gerçekleştirilen Lice katliamının hikayesini anlattı. Lice katliamında; Tütiye Talan (66), Tahir Kozat (70), Zana Mercan (16), Suna Cantürk (4), Dilbirin Cantürk (2,5 ), Hüseyin Cantürk (13), Ali Canpolat (25), Hüseyin Boğa (34), Salih Boğa (29), M. Rezzak Yıldırım (65), Abdullah İzgi (40), Mehmet Kaya (32), Mustafa Çakır (40), Zana Çakır (18), Halil Doğan (70), İmam Mehdin Güler (47), Öğretmen Nurettin Soyer’in yaşamını yitirdiğini anlatan Perinçek, katliamla ilgili hafta başında Diyarbakır 8. Ağır ceza Mahkemesince davanın açıldığını hatırlattı. 
 
‘Başbakan Yardımcısı Baykal dahi ilçeye sokulmadı’
 
Perinçek, şöyle devam etti: “Dava dosyasındaki iddianameye, görgü tanıklarının anlatımına ve yakınlarının şubemize yaptığı başvurulara göre; Birçok PKK’linin ilçeye girdiği iddia edilerek, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın Lice’ye yönlendirilir. Helikopterle Lice’ye giden Aydın, olağandışı hiçbir durum olmaması rahatlığı içerisinde İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı bahçesinde yaveri ile sohbet ederken “Kanas” tipi suikast silahıyla vurulur. Aydın’ın vurulması bahane edilerek sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Gün ve gece boyunca ilçe güvenlik güçlerince taranır. Bazı görgü tanıklarına göre; taramanın başlatılmasıyla birlikte bir asker halka seslenerek, ‘biz bir generali öldürdük siz kimsiniz, hepinizi geberteceğiz’ diye bağırmış. Olayın hemen ardından ilçeye giriş çıkışlar yasaklanır. Olaylarda 3’ü güvenlik görevlisi 17 sivil olmak üzere 20 kişi yaşamını yitirir.  Onlarca insan ateşli silahla yaralanır.  Bazı ev ve işyeri güvenlik güçlerince yakılır. 401 ev ve 241 işyeri hasar görür. İlçe 4 gün boyunca, parlamenterlerin, siyasetçilerin, STO temsilcilerinin ve halkın giriş çıkışına kapatılır. Dönemin Başbakan Yardımcısı Deniz Baykal dahi ilçeye sokulmaz. 3 ay içinde ilçenin nüfusu yarı oranında düşer.”
 
‘Devlet Kürt halkından özür dilemeli’
 
“Lice katliamı gerçeği, kendi komutanını, silah arkadaşını öldürecek kadar gözü dönmüş bir devlet anlayışının, bir güvenlik konseptinin Kürtlere, Kürt halkının haklarına nasıl yaklaştığını gösteren, tarih boyunca hatırlanması ve nefretle kınanması gereken bir olay olmuştur” diyen Perinçek, “Aradan 20 yıl geçiyor ve bugün yine bu devletin savcısının hazırladığı iddianamede, aslında o gün ilçeye PKK’nin herhangi bir eylemi olmadığı itiraf ediliyor. O kadar aleni, o kadar pervasız ve o kadar vahşice yapılan bir katliam neticesinde davanın bir yada iki rütbeliyi yargılamak ve sadece bununla sonuca götürmek asla kamuoyu nezdinde, Lice halkına ve özünde de devletin Kürt halkına yaşattığı acıların bedeli bununla sınırlı tutulması tatmin edici yada inandırıcı olmayacaktır. Bir daha bu tür acıların yaşanmaması ve yaşatılmaması için bu olayların arkasındaki güçleri açığa çıkarmak yargılamak ve devletin Kürt halkından özür dilemesi gerekmektedir” dedi. 
 
Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları, 20 yıl önce gerçekleştirilen Lice katliamında yaşamını yitirenler anısına 5 dakikalık oturma eylemi yaptı.