İHD ve TİHV: 2013 yılında ihlal patlaması yaşandı

10.12.2013

ANKARA - İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) genel merkezi tarafından açıklanan verilere göre 2013'te Türkiye'de başta işkence olmak üzere, toplanma ve gösteri hakları ihlallerinde ciddi bir artış oldu. 2013 yılı içersinde içerisinde örgütlenme faaliyetleri nedeniyle 389'u Kürt siyasetçilerine yönelik soruşturmalar olmak üzere, 1280 kişi gözaltına alınırken, bunların 445'i tutuklandı. 'KCK' davalarından yargılanan 1288 kişiye toplam 2502 yıl 11 ay 15 gün hapis cezası verildi. Yılın ilk on bir ayında 884 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 34 kişi çatışmalar nedeniyle yaşamını yitirdi.

 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) genel merkezleri, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve Haftası'nda insan hakları alanında karşılaşılan ihlaller konusunda Türkiye'nin 2013 karnesini açıkladı. İHD Genel Merkez binasında yapılan basın toplantısına TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH) Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Alataş ile İHD Akademi Başkanı Hüsnü Öndül katıldı. Hazırlanan ortak açıklamayı yapan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İnsan Hakları Evrensel Bildirge'sinin kabul edilişinin 65. yıl dönümünde insan hakları değerleri için halklar ve toplumlar tarafından direnme hakkının kullanılarak etkili mücadeleler yürütülmeye devam ettiğini söyledi. 
 
'TCK, CMK,TMK ve PSVK hak ihlallerinin nedenidir'
 
Türkdoğan, 2013 yılının Türkiye'de ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir yıl olduğuna dikkat çekerek, "Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümüne yönelik çabaların artması ve buna bağlı olarak savaş/çatışma nedeniyle kimsenin ölmemesi yıllardır özlemi çekilen çok önemli bir gelişmedir. Taksim Gezi Parkı protestoları süreci başta olmak üzere tüm toplumun maruz kaldığı polis şiddeti sonucu 2013 yılında ülkemizde başta işkence olmak üzere toplanma ve gösteri hakları ihlallerinde adeta bir patlama yaşanmıştır" dedi.  2013 yılında yaşam hakkı ihlallerinin başlıca nedeni olarak TCK, CMK, TMK ve PSVK kanunlarını gösteren Öztürk, "Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rasgele ateş açması sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 26 kişi yaralanmıştır. Kolluk güçlerine ait araçlarını meskûn mahalde hızlı ya da göstericilerin üzerine sürmesi sonucu ezilerek 6 kişi yaşamını yitirirken, 4 kişi de yaralanmıştır. Kolluk kuvvetlerinin toplantı ve gösterilere müdahalesi sonucu doğrudan ya da dolaylı olarak ise, 9 kişi yaşamını yitirmiştir. Faili meçhul cinayet sonucu da 7 kişi yaşamını yitirmiştir. Cezaevlerinde çeşitli nedenlerle yaşamını yitiren kişi sayısı en az 25 kişidir. Milli Savunma Bakanlığı'nın açıklamasına 2013yılında 52 askerin intihar veya şüpheli şekilde öldüğü açıklanmıştır" dedi. 
 
'Cezasızlık işkence önünde engeldir'
 
Türkdoğan, işkence ile ilgili verdiği bilgilerde ise, "TİHV'e 2013 yılının ilk 11 ayında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 884 kişi başvurmuştur. Başvuranların 477'si aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini belirtmişlerdir. İHD'ye ise 2013 yılının ilk 10 ayında işkence gördüğünü belirten 338 kişi başvurmuştur" diye konuştu. 
 
"Cezasızlığın" işkence ile mücadelede önemli bir engel olduğunu söyleyen Türkdoğan, şöyle devam etti: "Faillere hiç soruşturma açılmaması, açılan soruşturmaların kovuşturmaya dönüşmemesi, dava açılan vakalarda işkence yerine daha az cezayı gerektiren suçlardan iddianame düzenlenmesi, sanıklara hiç ceza verilmemesi ya da işkence dışında cezalar verilmesi ve cezaların ertelenmesi gibi nedenlerle cezasızlık olgusu işkence yapılmasını mümkün kılan en temel unsurlardan birisi olarak hala karşımızda durmaktadır. Öldürülen Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş ve Ali İsmail Korkmaz davalarındaki göstermelik yargılamalar cezasızlığa karşı yargının olumsuz tutumunu bir kez daha göstermiştir."
 
'Öcalan ve KCK'nin adımları önemlidir'
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan ve devlet arasında başlayan diyalog ve KCK'nin ateşkesinin Kürt sorununda çözüm için önemli adımlar olduğunu kaydeden Türkdoğan, "Barış ve çözüm sürecinin ilerleyebilmesi açısından hükümet tarafından açıklanan demokrasi paketinin beklentilerin altında kalması süreci tıkanma ile yüz yüze bıraktı. TBMM'de oluşturulan Çözüm Komisyonu'nun tarafların diyalogla sorunu çözme önerisi dışında köklü çözümler önermemesi, siyasal iktidarın çözüm sürecini tek taraflı olarak kontrol altında tutma isteğinde olduğunu bir kez daha gösterdi. Barış ve çözüm sürecinin toplumsal barışı sağlayabilmesi ve adaletli bir barış inşa edebilmesi için mutlaka Hakikat ve Adalet Komisyonu kurulması gerektiğini bir kez daha belirtmek isteriz" diye konuştu. 
 
'Yüksekova'daki olay infazdır'
 
Türkdoğan, Kürt sorunun çözülmemesine bağlı olarak yaşanan hak ihlallerini ise şu şekilde sıraladı: "Yüksekova'da 2 kişi güvenlik güçleri tarafından infaz edildi. 2013 yılında çatışmalar nedeniyle 34 kişi yaşamını yitirmiş, 8 kişide yaralanmıştır.  Kara mayınlarının patlaması sonucu 7 kişi yaşamını yitirirken 18 kişi de yaralanmıştır. Son birkaç aydır KCK adıyla anılan soruşturmalar kapsamında yeniden tutuklamalara başvurulması, sürecin her an kopabileceği endişesi yaratmaktadır. Anadil hakkının kullanımını, Kürt dilinin kullanımını yasal güvenceye alan yaşamsal değişiklikler yapılmamıştır, konu hala siyasetin malzemesi olarak kullanılmaktadır. KCK yargılamalarında uzun tutukluluk süreleri adeta bir cezalandırmaya dönüşmüştür."
 
Düşünce ve ifade özgürlüğüne alabildiğince cezalar
 
Türkdoğan, düşünce, ifade ve inanç özgürlüğüne dair ihlal verilerini de paylaştı.
 
TİHV Dokümantasyon Merkezi'nin verilerine göre 2013 yılının ilk 11 ayında gözaltına alınan 21 kişiden 8'inin tutuklandığını dile getiren Türkdoğan, "115 kişi hakkında toplam 200 yıl 6 ay 17 gün hapis cezası verilmiş,  50 kişi hakkında toplam 145 bin 374 lira para cezası verilmiş, 153 kişi beraat ederken, 329 kişinin yargılanması 2014 yılına sarkmış, 31 kişi için 3. veya 4. Yargı paketi uygulanmıştır. Aynı dönem içerisinde 3'ü gazete/dergi olmak üzere 13 yayın toplatılmıştır. Erişime engellenen internet sayısı ise, 35 bin 1'dir" verilerini sıraladı. 
 
'Kürt siyasetine yönelik operasyonlar hız kesmedi'
 
2013 yılında örgütlenme faaliyetleri nedeniyle 389'u Kürt siyasetine yönelik soruşturmalar olmak üzere 1280 kişi gözaltına alınırken bunların 445'inin tutuklandığını hatırlatan Türkdoğan, şunları belirtti:  "Yılın ilk 9 ayında bu Kürt siyasetine yönelik operasyonlarda 164 kişi gözaltına alınırken sonraki iki ayda 225 kişinin gözaltına alınması son dönemde dikkat çeken bir durum olmuştur. KCK davalarından olmak üzere 1288 kişiye toplam 2502 yıl 11 ay 15 gün hapis cezası almıştır. İHD Eski Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey halen tutukludur. KESK'in 12'si kadın, 35'i erkek olmak üzere toplam 47 yönetici ve üyesi tutukludur.  ÇHD'nin Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve  avukat olan diğer 8 yönetici ve üyesi  tutukludur." 
 
 
'Cezaevleri AKP döneminde doldu'
 
Türkdoğan, 2013 yılında da cezaevlerinin insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı yerlerin başında geldiğini ifade etti. Türkdoğan, 4 Kasım 2013 itibariyle cezaevlerinde bulunan tutsak sayısını 141 bin 161 kişi olduğunu aktardı. 2013 yılı başındaki kimi düzenlemeler sonucu 15 Nisan 2013 tarihinde 129 bin 506 olan tutsak  sayısının sadece 7 ay içinde 12 bin arttığını kaydederek, "Bu rakam AKP iktidara geldiğinde 59 bin 429 idi. Cezaevlerindeki çocuk mahpusların sayısı ise bin 878 kişidir" ifadesini kullandı.
 
'Cezaevlerinde 162 mahpus ölüm sınırında'
  
Cezaevlerinde sağlık hakkı alanında ciddi sorunların bulunduğunu söyleyen Türkdoğan, "2013 yılında 162'si ölüm sınırında olmak üzere ağır hastalıkları olan 544 mahpus cezaevlerinde tedavi edilmeyi beklemektedir. İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi Cezaevi Komisyonu'nun verilerine göre, Kürt illerindeki cezaevlerinden çeşitli illere 134 mahpus sevk edilmiştir. Bu sevklerde dayatılan onur kırıcı ve aşağılayıcı çıplak arama dayatması yeni işkence yöntemi olarak değerlendirilmektedir" vurgusunu yaptı. 
 
'199 kadın öldürüldü'
 
Türkiye kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetin çok yoğun olduğu bir ülke olduğunu da söyleyen Türkdoğan, "İHD verilerine göre, 2013 yılının ilk dokuz ayında 199 kadın öldürülmüş 182 kadın yaralı olarak kurtulmuştur. 176 kadın eşi ya da başka erkekler tarafından şiddet ve kaba muameleye maruz kalmıştır. Böylelikle 9 ay içerisinde 557 kadın, erkek şiddetine maruz kalmıştır. Ayrıca 2013 yılın ilk 11 ayında nefret saldırıları sonucu en az 4 trans birey yaşamını yitirmiş, 9 trans birey de yaralanmıştır" dedi.
 
'Rojava tutumu barış sürecini zorlamaktadır'
 
"Rojava'da oluşturulan özerk yönetimleri tanımadığını ve bunlara karşı çeteci köktendinci grupları destekleyen Türkiye'nin bu tutumu tam bir çelişki oluşturmaktadır" diyen Türkdoğan şöyle devam etti: "Bu tutum Türkiye'de devam eden barış sürecini de zora koşmaktadır. İHD'nin 5-6-7 Ekim 2013 tarihlerinde sınır bölgesinde yaptığı araştırma ve tespit raporuna göre, Türkiye-Suriye sınır hattında Özgür Suriye Ordusu'nun denetiminde bulunan sınır kapıları ile sınır geçiş noktalarına Türkiye'nin yaklaşımının pozitif olduğu, buna karşılık PYD'nin kontrolünde olan sınır kapıları ve sınır geçiş noktalarına yaklaşımın negatif olduğu ve bariz bir politik tutum alınarak ayrımcılık yapıldığı anlaşılmıştır." 
 
Talepler
 
Türkdoğan, insan hakları savunucuları olarak taleplerini şu şekilde sıraladı:
 
* BMM Anayasa Uzlaşma Komisyonunun siyasal iktidardan kaynaklı olarak dağılması vahim bir gelişmedir. Türkiye yeni ve demokratik bir anayasa yapamadığı sürece Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları sorunlarını çözemez. Bunun için yeni anayasa yapılıncaya kadar tüm süreçler zorlanmalıdır.
 
* Kürt sorununun çözümü için yasal süreç hazırlanmalı, diyalogdan müzakereye geçilmeli ve beklentileri karşılayacak gerçek bir yol temizliği yapacak demokratikleşme süreci yaşanmalıdır.
 
* Adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı önündeki engeller kaldırılmalı, savunma dokunulmazlığı etkin olarak uygulanmalı, avukat müvekkil arasındaki meslek sırrı ilişkisine saygı gösterilmeli, uzun tutukluluk süreleri düşürülerek, hızlı ve adil bir yargılamanın koşulları oluşturulmalıdır. Adil yargılanma, masumiyet ve lekelenmeme hakkını ortadan kaldıran her türlü uygulama, birey ve dava gözetmeksizin terk edilmelidir. Bu çerçevede, öncelikle Terörle Mücadele Yasası yürürlükten kaldırılmalıdır. 
 
* İşkence ve kötü muamele suçu işleyenlerin cezasız kalmasına neden olan yönetsel, yasal, yargısal ya da öteki tüm engeller kaldırılmalı, suçluların derhal ve adil biçimde yargılanması ve cezalandırılmasının mekanizmaları etkinleştirilmelidir.
 
* Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu değiştirilmeli, kolluğun üst arama, kimlik sorma, silah ve zor kullanma yetkileri daraltılarak yasa, bir bütün olarak kişi özgürlüğünü esas alan bir niteliğe büründürülmelidir.
 
* Gözaltı birimleri ve cezaevleri 'Bağımsız İzleme Kurulları'nın denetimine açılmalıdır. 
 
* Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisini tanımalı, bu amaçla Roma Sözleşmesi'ni imzalamalıdır.
 
* Türkiye, BM Kayıplar Sözleşmesi'ne hiçbir çekince koymadan taraf olmalıdır. İHD verilerine göre tespit edilen 250 toplu mezar ve tespit edilmeyi bekleyen toplu mezarlar Minnesota Otopsi Protokolüne ve Kızılhaç'ın bu hususla ilgili rehber ilkelerine göre açılmalıdır.
 
* Roboski'de 19'u çocuk yaşta olan 34 yurttaşımızın savaş uçaklarından atılan bombalar ile katledilmesi olayı üzerinden iki yıl geçmesine karşın hala sorumluları ortaya çıkarılamadığı ve adalet tesis edilemediği gözönüne alındığında bu konuda etkin, bağımsız bir soruşturmanın derhal başlatılıp, süratle sonlandırılmalıdır.
* F Tipi Cezaevi ile genelde tecrit uygulamasından vazgeçilmelidir. Hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalı ya da cezalarının infazları yeniden sağlıklarına kavuşasıya kadar ertelenmelidir.  
 
Öte yandan İHD yöneticileri İnsan Hakları haftası nedeniyle Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde bildiri dağıttı.